Bir bayram yazısı
Fotoğraf: Envato
Bu hafta, önümüzde bayram olması nedeni ile ilk bakışta işimin kolay olacağını düşündüm. Bir bayram yazısında işlenebilecek konular bellidir; kardeşlik, dostluk, müsavat, etrafa sevgi ve muhabbetle bakmak vs, vs.. Fakat bu sözcükleri yazarken bir de baktım ki, bunlardan hemen hiç biri şu anda ülkemizde, halkımız arasında yaşanan duygular değil. Daha da ilginci, toplumu yöneten siyasi kadro bu duyguları köreltmek ve iktidarda oturma aşkına aksi yönde toplumu tetikleyebilmek için tüm devlet gücünü kullanarak elinden geleni ardına koymuyor. Daha da ilginci, maalesef, toplumumuzun bir kesimi de sapkınca taparcasına siyasi erkin bu tutumunu desteklemektedir. Bu durumda, kolay olduğunu düşünerek başladığım yazının içini doldurmak hayli güçleşmiş oldu.
Tarihsel nedensellik ve bunun üzerinde yürüyen diyalektik hemen tüm oluşumların toplumsal altyapının dönüşüm şekli üzerinde oturan yönetimi açıklar. Bu anlatımın halk dilindeki ifadesi, her toplumun layık olduğu iktidara ya da yöneticiye kavuşması şeklindedir. Evet, bu ifade oldukça geçerlidir, ancak bu durumu kabullenmek atalettir ve insan tabiatına uymamaktadır. Zira insan özgürdür. İnsanın özgürlüğünden çeşitli gerekçelerle feragat edebileceği Rousseau gibi bazı düşünürler tarafından ifade edilmiş olmakla beraber, sınırlamanın toplumsal kararlarla ve toplum lehine getirilebileceği ve uygulamanın hakça olabileceği ilkesi de toplumların ilerlemesine koşut olarak ortaya atılmış ve kabul edilmiştir. Toplumumuzun yönetim biçimi ve söz konusu kuralların oluşturuluş ve işletiliş biçimlerine baktığımızda ilerlediğimiz değil, tam tersi, gerilediğimizi görmekteyiz. İşte, bir bayram yazısına başlarken tasarladığımız ve ruhumuzda inşirah yaratacak duyguların yerine geçen karartıcı düşünceler böyle oluşuyor. Keşke bu düşünceler yanlış olsa da, bir kabus olsa da, uyandığımızda kurtulsak.
Tam da mesele budur; uyanmak, uyandırmayı beklemeden uyanmak! İşte “adalet” yürüyüşü umalım böyle bir tetiklemenin ilk ateşi olsun. Olabilir mi? Umudumuzu yitirmeden, biraz zor gibi geliyor. Bu zorluk halkımızın idrak yetersizliği ya da bilgisizliği ile ilgili olmaktan çok uzaktır. Zorluk, iktidarı gasbeden kadronun vermekten çekindiği hesap ve iktidardan beslenen iç ve dış hortumcuların vazgeçemeyecekleri menfaattir. İktidarı gasbederek iş ortaklığını feshetmeye çalışan iktidar bunu yapamaz; bu kavga sürer. Zira vaktiyle ebru misali birliktelikle iktidarı kotaran ve ondan yararlanarak planlar yapanlar birbirlerinin en derin sırrına vakıftırlar. Onlardan birinin içeri atılması ortağı da içeriye çeker. O nedendir ki, FETÖ ile mücadele ediliyor görüntüsünde üst katmanlara ve siyasi ayağa gidilemeyip, ikinci sınıf kadro ile işler götürülmeye çalışılırken, yüksek kadro bu bahane ile ilan edilen OHAL baskısı altında tutularak şimdilik idare edilmeye çalışılmaktadır. Paranoyaya varan derin korkunun sebebi bu olsa gerek! Hortumlar meselesine gelince, millete küfredenlerden tutun da, onların aveneleri işin bir yanıdır. Daha karmaşık olan kesim ise, iç ve özellikle de finans kesime kepçelerle yapılan reel aktarımlardır. Bu arada milletin parası ile yapılan tünel, metro, havaalanı vb. gibi faaliyetlerin kimlere neler karşılığı ihale edildiği saptanamaz, ancak bazı çevrelerin ani zenginleşmeleri ile semptomatik olarak anlaşılabilir. Böylesi yansımaların resmi ya da yönetsel çevrelerde parlaması, doğal olarak, hesap verme korkusu ile bu kesime iktidara yapışmayı zorunlu kılar.
İşte böyle bir ortamda yaşanan bayramda, tabii ki, iktidar mensupları kimi gür kimi şefkatli sesi(!) ile dostluktan, paylaşımın kutsallığından, ülkenin her gün daha demokratik, daha aydın ufuklara yelken açtığından söz edecektir, ama söylediklerine kendisi de inanmayacaktır. Kapitalist sistemde ileri denen toplumlarda annelere, babalara birer gün tanınarak insanlar rahatlatılır; sevgiden yoksun toplumlarda bir gün “sevgililer günü” olarak kutlanır. Bizler gibi devlet ve cemiyet yapılardan tedricen aşiret ve cemaat yapılanmasına geri kayan toplumlarda ise bayramlarda siyasi yöneticiler maalesef hortumlardaki sızıntılara kanaat ederken, halkımız ise bu sözlere kanarak, Mahmutpaşa’da bayram alış verişi ile coşku yaşar.
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07
- Cinayetin siyasallaştırılarak, perdelenmesi 21 Eylül 2024 04:40
- AKP’nin özü netleşiyor 14 Eylül 2024 04:45
- AKP, politikalarını düzeltebilir mi? 07 Eylül 2024 04:56
- Siyasetin derinliği! 31 Ağustos 2024 03:37