Katar’la Türkiye, hedef tahtası, ‘yumuşak güç’...
Fotoğraf: Envato
Önce Star’ın asparagası. “Dünya barışının yumuşak gücü” başlığı altında şunlar var: “TSK, ‘Erdoğan Doktrini’ gereği terörü kaynağında kurutmak için harekete geçti. Dünyadaki üsleriyle barış ve güvenin teminatı oldu.” Sayılıyor. Afganistan, Bosna, Lübnan... Tümü NATO kapsamında; çerçevesi, Amerika ile işbirliği. Oralarda Amerikan stratejisi doğrultusunda bulunuluyor. Sonra Katar ve Suriye. Bu ikisinde kazın ayağı farklı. Yalakalara göre İmparatorluk bakiyesi “büyük” ülkeyiz ve “dünya barışı” da “biz”den soruluyor diye vehmediyorlar ya! Bazen ABD ile bazen onsuz, bazen de rakibi Rusya ile “yerli-milli” çıkarların peşindeyiz deniyor. Suriye ile Katar’da, başka bayraklar altındaki başkalarının topraklarında hangi yerli ve milli çıkarlarsa!?
Monroe ya da Truman doktrinleri gibi, “Erdoğan Doktrini”, öyle mi? Türkiye doktrin sahibi olmak için biraz küçük sayılır. Hele dünya ölçeğinde bir doktrinden söz açılıyorsa. Orta boy bir ülke olarak Türkiye, en çok ABD ile Rusya arasında salınıp çelişki ve rekabetlerinden yararlanarak yol alabilir ki, buradan Sultan Abdülhamit bile doktrin sahibi olamamıştır!
Ve silahın “yumuşak güç” olduğu nerede görülmüştür? Katar’a, başta Suudiler olmak üzere abluka başlatıp şartlar koşmuşlar. Erdoğan Türkiye’si ikinci gün tezkere çıkarıp Katar’da askeri üs açıyor. Aslında şartları koşan ABD. Ve aslında “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” misali, ne söyleniyorsa Türkiye’ye [de] söylenmiş oluyor. Müslüman Kardeşlikse, Türkiye Müslüman Kardeşlerin iktidar olduğu ülke. İran’sa sorun, Türkiye cepheden İran’la boğaz boğaza gelmekten kaçınıyor. Nusra gibi cihatçı terör örgütleriyse, Katar’la birlikte Türkiye de destekçisi. Gerçi Suudiler de öyleydi, ama önem taşımıyor. Suriye’de Erdoğan Türkiye’si ABD’den farklı bir yönelim içinde. Cerablus’la Bab’ı almış. Rusya ile İdlip’e asker gönderme girişiminde. Amerika ise Rakka’ya, İŞID Karşıtı Koalisyon’a hem almadığı, hem de tam katılmayan Türkiye’yle değil, PYD/YPG ile yürüyor. Suriye de, Rusya desteğiyle güneybatıdan. Rakka ve Irak sınırında, Tabka-Palmira-Deyrezor’da kim egemen olacak sorun bu ve asıl rakipler Türkiye, Suriye, YPG, rejim yanlısı milisler vb. değil ABD ile Rusya. Yarınki egemenlik alanlarının sınırını bugünden çizme peşindeler. Star’ın “dünya” ilan ettiği Türkiye’nin “oyun sahası” bu çekişmeyle çevreleniyor. Erdoğan Türkiye’si dünyanın ya da Suriye’nin bile tümünün değil, kuzey sınır bölgelerinin derdinde. ABD ile birlikte harekat düzenlemekte olan PYD’nin Türkiye’nin güneyinde kantonlar halinde kurduğu ve birleştirip resmileştirmek istediği –federe ya da değil– Kürt Devleti ve İdlip yöresi.
Silahla Suriye’ye dalmış, Katar’a, onu, arkasında ABD olan Suudilerden korumak için silahlı birlik göndermekte olan Erdoğan Türkiye’si, varın ölçün, “yumuşak” mı yoksa sert güç mü olmaya soyunmuş? Çaresi kalmamış, hedef tahtasında olduğunun farkında ve sadece Katar’ın Türkiye’deki yatırımlarıyla Doha’da yatırılı “yerli-milli” kara paraların değil, ama canın derdinde, silahla oynuyor! Suudileri karşısına alıyor; Katar’a Türk üssünü kapat şartını koşunca onları “saygısızlık”la suçluyor. Nereye koşuyor, peki? ABD ve NATO’yla defteri kapatıyor mu?
Sadece Suudiler olsa neyse! Erdoğan Bayramda ABD’yle NATO’ya da çıkıştı. ABD’ye: “Ülkemize saldırıp arkanıza sığınan terör örgütüyle yol yürüdüğünüz sürece bizimle bir geleceğiniz olmayacağını çok iyi bilmelisiniz.” Ve... “Silahlarını geri alacaklarını söyleyerek Türkiye’yi kandırdıklarını sananlar... Bu silahlarla ülkemize atılan her kurşunun, dökülen her damla kanın faturasını o silahların asıl sahiplerine çıkartacağız.” Ne tutum alınacak Amerika’ya? Savaş mı açılacak? Herhalde bu değil! Peki, “fatura” ne olacak? NATO’ya, “NATO’daki işbirliğine, bu adımların hepsi aykırıdır. NATO’nun yeniden gözden geçirilmesi lazım” dendiğine göre, hemen NATO’dan da çıkılmayacak, kolay değil çünkü. Ama Ruslarla İdlip’e gitmek düşünülüyor. Sertleşen koşullarda ABD ile Rusya arasında tahterevalli siyaseti de olanaksızlaşıyor. “Yerli-milli”lik deyip Pakistan’ın ardından ŞİÖ’ye yanaşma mı?
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11