29 Haziran 2017 00:15

Diktatörlüğün gübreleşme hali

Diktatörlüğün gübreleşme hali

Fotoğraf: Envato

Paylaş

‘Diktatörlüğe Karşı Adalet Yürüyüşü’ karşısında mızıkçılık, ilk günlerde şaşkın ördek misali renkten renge giriyordu… da…

Böyle boktanlaşması…

Evet…

Bolu Dağı’nı inerken, İktidarın freni patlamış, öfkesi yola saçılmış:

“Düzce’de, Adalet Yürüyüşü’ne katılanların konakladığı yere gübre döküldü.” (27 Haziran 2017)

Anlaşıldı: Diktatörlüğün gübre haline geçtik. 

Halbuki gübreleşmeden evvel sevimli bile geliyordu reaksiyonları… 

Sizi bilmem ama ben doğrusu tebessüm ederek izliyordum…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendini yola vurmasıyla afallayan İktidar ve payandalarının ilk tepkilerinden söz ediyorum.   

Hizadan çıkan CHP siyasetin hizasını bozdu ya…

Ana muhalefet partisine evden kaçan çocuk muamelesi yapılmaya başlandı…

“Bak baban eve gelmeden dön çabuk…” tadında çağrılar, birbirini takip etti…

Hele “Başbakan”ın, Kılıçdaroğlu’na “Hızlı trene bin de git” teklifi yok mu!..

“Bak yol paranı yolluyorum yavrucuğum, hadi dön evine akşam olmadan…” kıvamındaydı…

E tabii yollar yüründükçe öfkeler aşındı, zemberek boşaldı…

Çocuğun evden kaçtığı saklanamaz hale geldi ve kontrolsüz tepki sağanağı başladı...

‘Uzun Yürüyüş’e karşı husumet, İktidarın Türkiye’yi “milli-gayri milli” ekseni üzerinden saflaştırma stratejisine tercüme edilerek sürdürülüyor…  

‘Adalet yürüyüşü’nü itibarsızlaştırma kampanyası esas olarak “Yerli ve milli” refleksler tetiklenerek örgütleniyor…

‘ADALET’İN DOĞU SORUNU

Görebildiğim kadarıyla, Doğu Perinçek ve (Vatan) Partisi, Adalet Yürüyüşü’ne karşı cephe örgütlenmesinde -yine- kritik rol üstlenmeye çalışıyor.

Ulusalcı/CHP tabanını, “yürüyüş”ten uzak tutma hedefinde ne kadar başarılı oldu/oluyor bilemiyorum.

Fakat “Adalet Yürüyüşü”nün şeytanlaştırılması konusunda Saray’ın kontra atağına/yığınağına hayli katkı yaptığını gözlüyorum.

Gerçi Perinçek de AKP/Saray gibi, CHP’nin yola düşmesiyle ilk başta, şaşkınlıktan kekemeleşti…

Ne yapacağını, nereden nasıl karşı çıkacağını kestirmedi sanki…

Mızıkçılık yapmak için nasıl tutunacak dal aradığını, yürüyüşün başlamasının ardından ertesi günkü Aydınlık nüshasına bakarak görebiliriz…

EYVAH YİNE ‘DIŞ TERTİP’

Göstermeye çalışayım:

Aydınlık’ın, yürüyüşün başlamasını, “Dış tertibe olanak vermeyin” (16 Haziran 2017) manşetiyle karşıladı.

Manşetin üst başlığına bilhassa dikkat çekmek istiyorum:

“AKP Hükümeti’ne, Yargıya, herkese uyarı” 

Manşeti ve üst başlığıyla birlikte okuyunca şunu anlıyorum:

Dış tertibe alet olma ihtimali var ve Aydınlık, meselenin taraflarını uyarıyor…

Sağduyuya oynuyor… gibi.

Fakat “Adalet”e henüz tam gardını almamış ya da tereddütlü olsa da, yürüyüşe kulp takmanın arayışı da hissediliyor.

Daha doğrusu…

Yürüyüşün ikinci gününden itibaren, HDP/PKK ve FETÖ bağlantılı iddiası üzerinden “Adalet Yürüyüşü”ne cepheden tavır almanın hazırlığı yapılıyor.

Mesela. Kılıçdaroğlu’nun“HDP’li vekiller için de yürüyoruz” beyanı sayfanın göbeğine yerleştirilmiş.

PKK/HDP “iltisakı” böylece gösterilmiş oluyor.

Gelelim yürüyüşe ‘FETÖ’ sıçratamaya…

Bunun için de MHP’nin başından yardım alınıyor. 

Sayfanın göbeğine o da iliştiriliyor:

Bahçeli: Yola çıkmak FETÖ’ye destektir.

PKK, HDP, FETÖ tamam…

Geriye kalıyor bayrak hassasiyetini kaşımak…

Biraz zorlama ama… İhmal edilmemiş:    

“Yürüyüş boyunca Türk bayrağının taşınmaması dikkati çekti.”

Oysa benim dikkatimi çekmişti, TV’de izlerken. 

Kitle içinde seçebildiklerim bir yana, Güven Parkı çıkışından itibaren en önde bir delikanlı büyükçe bir Türk bayrağı taşıyordu, bayram törenlerinin nizamına uygun olarak. 

Lakin… Maksat ulusalcı-milliyetçi kesimi “Adalet Yürüyüşü”nden uzak tutmak olunca, Aydınlık, yürüyüş boyundaki Türk bayraklarını göremez olmuş…

YİNE DÜĞMELERE BASILIR

Dediğim gibi… İlk günkü bu kekeme dille, sakil kulp takma arayışının verdiği nispeten mesafeli tutum, bir gün sonra terk edilir ve…

Aydınlık, büyük resmi keşfeder… “Adalet Yürüyüşü”nün maskesini düşürür…

Teşhisini manşet altı, göbekten bildirir:

“CHP-HDP ittifakı planı”

Yani?

“Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ bahanesiyle CHP-HDP projesi için düğmeye basıldı.”

Bittabi onlar düğmeye basar da Doğu Bey durur mu.

Perinçek de derhal harekete geçer, düğmeye basar ve yürüyüş güzergâhın aydınlatır:

“Yürüdükleri yol, Ankara-İstanbul yolu değildir. Yürüdükleri yol, Washington-Ankara yoludur.”

Perinçek, Kılıçdaroğlu’nun sehven yanlış yola girdiğini düşünerek uyarmıyor bittabi…

O CHP’yi Türk milletinin “yerli ve milli” duygularına şikâyet ediyor…

CHP tabanına seslenerek, ulusalcı-milliyetçi cenahı yoldan çıkarak ‘yürüyüş’ten uzak tutmaya çalışıyor…

“MİLLİ” ARGÜMAN DAYANIŞMASI

Hedef bu olunca da veriyor coşkuyu…

Perinçek’in rüzgarı “Başbakan”ı da katar önüne. Bianali Beyin ağzından nihayet Sabah’a manşet olur:

“Bu yürüyüş milli değil” (27 Haziran 2017)

Burada kısa bir parantez açayım.

Birkaç yıl öncesine kadar, sağlı sollu liberaller, AKP’nin halkla ilişkiler uzmanı gibi çalıştı…

Ürettikleri argümanlarla, kozmetik söylem ve eylemlerle, içeride dışarıda AKP hakkındaki kuşkuları dağıtmaya gayret ederlerdi...

Misal. İktidarı bugüne taşıyan 2010 Referandumu’nun 12 Eylül’le hesaplaşma teranesiyle pazarlanmasında sol liberallerin katkısı unutulur mu!..

İktidar payandalığında sol liberallerin yerini alan Perinçek ve ekibi de şimdi benzer hizmeti veriyor Saray’a.

“Vatan savaşı” tabelası altında Tayyip Erdoğan=Türkiye’nin bekası, formülüne yığınak yapıyor… Argüman ve bahaneler üretiyor…

Tabii Perinçek’in “Vatan Savaşı” diyerek göğsünü siper ettiği Erdoğan’ın Cumhuriyet’i tasfiye etmesine bakarak…

Ne vatan savaşıymış be arkadaş… Cumhuriyet’in ve laikliğin tamamen tasfiyesi için Vatan Savaşı mı gerekiyordu demek de mümkün ama…

Lüzumu yok.

Biz ‘Adalet Yürüyüşü’ne karşı Aydınlık’ın İktidar medyasıyla paralel yayınlarına dönelim.

Perinçek, adeta “Adalet Yürüyüşü”ne karşı Saray’ın sözcülüğünü yapıyor.

CHP’yi dış güçlerin işbirlikçiliği ile suçlamaya varan ithamlarda bulunuyor.

Lakin dikkatimi çeken şu:

“Adalet Yürüyüşü”nü tetikleyen Enis Berberoğlu’nun tutuklanması ve bu vesileyle gündeme gelen MİT TIR’ları davasında, Aydınlık Saray medyasından biraz farklı davranıyor…

Bilhassa da MİT TIR’ları meselesinde…

Mesela, onlar gibi Berbeoğlu’nu tutuklatan MİT TIR’ları yayınını ‘casusluk’ cayırtısı ile karşılamıyor...

Neden?

Gelecek yazıda, Aydınlık arşivini karıştırıp bakalım…

Cumartesi günü bekliyorum…

harfiyen

DİRENME HAKKI

“… devletin baskı aygıtının adil olmayan kurumları ayakta tutmak için devreye sokulması bir haksız şiddet biçimidir ve insanların işte o zaman direnme hakları vardır.” (John Rawls, Kamu Vicdanına Çağrı Sivil İtaatsizlik (derleme) içinde, Ayrıntı Yay., s. 78)

SATIR ALTINDAN NOTLAR…
SARAY’IN HÜLYALI KOÇYİĞİT’İ 
‘…PASTA YESİNLER’ DALGASINDA

Hülya Koçyiğit, geçen gün, ekmek yoksa pasta yesinler, dünyasından seslenmiş (Hürriyet, 26 Haziran 2017).

“AKP sayesinde ifade özgürlüğüyle tanıştık” demiş. 

Hülya Hanım, yukarıdaki ve benzeri ifadeleri ifade etmeyi, ifade özgürlüğü saymış galiba…

Ki, verdiği mülakatta bu özgürlüğü tıksırıncaya kadar kullanmış…

“İçerideki gazeteciler” mi?

Polis ve mahkeme ifadelerini de “ifade özgürlüğü” kadrajında görmüş olmalı, yüce gönüllü aktrisimiz…   

‘ULUSALCI’ SAFLAŞMASI 

Ulusalcı-milliyetçi cenahtaki saflaşmayı ve Perinçek’in bu kesimle ilişkisini/etkisini gözlemeye çalışıyorum…

CHP’nin Ankara asfaltına çıkması, ulusalcı-Perinçek bağlamına dair yoruma muhtaç görüntüler ortaya koydu…

Bakalım siz ne düşüneceksiniz?

***

Perinçek, “Adalet Yürüyüşü”ne karşı Saray sözcüsü gibi konuşup yazarken, ulusalcı cenaha ajitasyon çeker:

“O yürüyüşte Ergenekon tertibinde hayatını veren Kuddusî Okkırlara, Yrb. Ali Tatarlara, İlhan Selçuklara, Prof. Dr. Uçkun Geraylara, Amiral Cem Çakmaklara adalet isteniyor mu?” (21 Haziran 2017)

O da ne!

Okumuşsa bahsi geçen yazısıyla aynı gün çıkan bu habere epey hiddetlenmiştir, Doğu Bey:

“‘Adalet Yürüyüşü’nün 7’nci gününe, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında yargılanan emekli komutanlar da katıldı.” (21 Haziran 2017)

Ve taşıdıkları pankartta, “Ergenekon tertibinde” hayatını kaybedenlerin fotoğrafları yer alıyor.

Altında da, Ali Tatar’ınitirazı:

“Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilmez.”

Adalet Yürüyüşü”ne katlan emekli subayları tişörtünde de Perinçek’in saydığı isimler okunuyordu…

Perinçek, “Ankara-İstanbul değil, Washington-Ankara yürüyüşü” diyordu ya…

Merakettim…
“Adalet Yürüyüşü”ne katılan subaylar hakkında bakalım ne zaman başlayacak “Amerikancı” kampanyası… 

‘UZUN YÜRÜYÜŞ’E DESTEK ‘YETMEZ AMA EVET’ÇİLİK Mİ?

Ne münasebet!..

2010 Referandum’unda ‘Yetmez ama evet’ (YAE), AKP-Cemaat yanaşmacılığının formülüydü… 

Sol liberal formülasyon olarak ‘yetmez ama evet’  bugünün taşlarını döşemede keskin viraja giren İktidara verilen destek idi…

Gitmekte olana karşı zifiri İslamcı geleceğin…

YAE’cilik, AKP-Cemaat koalisyonunun paratöneri olmaktı…

CHP’nin başlattığı “Adalet Yürüyüşü”ne omuz vermek ise…

‘Yetmez ama evet’çiliğin önüne yattığı İktidar’a karşı durmak…

YAE’ciliğin yalancı şahitliğini yaptığı Diktatörlüğe karşı muhalefete el vermek…tir.

Ve…

Saymaya devam edeyim mi? 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa