G20’ye karşı Hamburg barikatları
Fotoğraf: Envato
Kuzey Almanya’nın sanayi, liman ve ticaret kenti Hamburg’un Alman işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesinde yeri her zaman ayrı olmuştur. Kente dair geçmişten bugüne en çok akılda kalan ise Almanya Komünist Partisi’nin (KPD) çağrısıyla başlatılan ayaklanmadır. “Hamburg Barikatları” ya da “Hamburg Ayaklanması” diye bilinen bu devrim hareketi Weimar Cumhuriyeti döneminde, 23 Ekim 1923’te başlar. Bir gecede kentin ve bölgenin neredeyse tüm karakolları ele geçirilir. Ancak başka kentlerde benzer bir ayaklanma olmayınca devrim hareketi kısa süre sonra kanla bastırılır. Hitler faşizmi tarafından Buchenwald Toplama Kampı’nda kurşuna dizilen liman işçisi KPD Başkanı Ernst Thaelmann da bir Hamburglu olarak bu mücadelenin içindedir. Vermiş olduğu mücadelenin izleri bugün Hamburg’da yaşamaya devam ediyor.
Antifaşist, devrimci mücadele tarihinin bu denli güçlü olduğu Hamburg, bugün de toplumsal muhalefet açısından diğer kentlere göre bir adım önde. Her protesto hareketi diğer kentlere göre güçlü geçer.
Hamburg’un bu yönü bilinmesine rağmen SPD’li Belediye Başkanı Olaf Scholz, dünyanın nefretini üzerine çeken liderlerin de katılacağı G20 Zirvesi’ne evsahipliği yapmak için canla başla çalıştı. Bütün eleştirilere kulak tıkadı, Başbakan Merkel’in bir dediğini iki etmedi.
Kentin antifaşistleri, sendikaları, ilerici örgütler zirvenin kentte yapılmaması için defalarca çağrılar yaptılar. Zirve için harcanacak paranın sosyal alanlara, eğitime, kültüre ayrılmasını istediler. Ama Scholz hepsini duymazlıktan geldi, bildiğini okumaya devam etti...
7-8 Temmuz’da toplanacak G20 Zirvesi için tam 400 milyon avro harcanacak. Bu paranın ne kadarının Hamburg Belediyesinin kasasından çıkacağı henüz belli değil. Bazı tahminlere göre miktar 100 milyon avroyu bulacak. Alınan abartılı önlemler nedeniyle zirvenin planlanandan daha pahalı olacağına ise kesin gözüyle bakılıyor.
Scholz, zirveyi iptal etmeye yanaşmayınca ülkenin sol güçlerine, antifaşistlerine, çevrecilerine protestoyu örgütlemekten başka seçenek kalmadı. 5 Temmuz’da “Alternatif Zirve” ile başlayacak protesto dalgası 8 Temmuz’daki dev gösteriye doruğa çıkacak. Ve şimdiden en az 100 bin kişinin eylemlere katılacağı tahmin ediliyor.
Denilebilir ki; böylesine bir zirveye karşı protestonun en yüksel olacağı bir kente zirve düzenlemekte ısrar etmek aynı zamanda güçlü bir toplumsal hareketin oluşmasına da fırsat sunmuş görünüyor.
Dünyanın nefretini üzerine toplayan gerici, milliyetçi, cinsiyetçi, temel hak ve özgürlüklere düşman siyasetçilerin zirvede katılması da güçlü protestoya olanak sağlıyor.
Başka bir değişle Trump, Erdoğan, Putin ve diğer otoriter liderlere karşı tepkinin protestoların merkezinde olması bekleniyor. Zira, söz konusu liderler izlemiş oldukları politikalarla protestoyu çoktan hak etmiş. Bu nedenle Hamburg’dan yükselecek güçlü ses, dünyanın diğer kentlerinde de mücadelenin yükselmesi gerektiğine dair umut olacak.
Tepkiler elbette sadece liderlere yönelik olmayacak. Liderlerin savunduğu kapitalist sistem de hedefte olacak. Çünkü, Asya’daki ekonomik kriz döneminde kurulan G20’nin krizin işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki etkisini azaltma yerine arttırdı.
2007-2008 krizini de dahil ettiğimizde G20’nin sorunları çözen değil, büyüten bir yapı olduğunu ortada.
Ama yine de belirtmemiz gerekiyor ki, G20’deki asıl gücün G7 olduğu ortada. Bu nedenle “G7’nin G20’nin yürütmesi” şeklinde tanımlaması pek de yanlış değil.
Emperyalist devletler arasındaki çıkar çakışmasının ve rekabetin derinleştiği günümüzde G20’de çelişkilerden payına düşeni alacak. Bu nedenle zirve asıl olarak rekabet halindeki emperyalist ülkeler ve onların etrafında oluşan grupların pazarlık ya da atışma sahası olacak. Bunun farkında olan ev sahibi Angela Merkel, zirvenin fiyaskoyla sonuçlanmaması için büyük bir çaba harcıyor. Özellikle AB ülkelerinin Putin ve Trump’a karşı ortak bir tutum alması için gayret ediyor ve öyle anlaşılıyor ki son bir hafta bunun üzerinde yoğunlaşacak. G20 Zirvesi’ni Almanya’nın dünya siyasetindeki ağırlığını artırmak için kullanmayı hedefleyen Merkel için “başarı” ise zor görünüyor. Çünkü, gelişmeler rekabeti keskinleştirmiş, uzlaşmayı azaltmıştır. Dolayısıyla başarıdan ziyade fiyasko olasılığı çok daha yüksektir.
Açıktır ki; G20’de dünyanın sorunları konuşulmayacağı gibi çözüm de olmayacak.
Sorunların konuşulduğu, çözüm adreslerinin gösterildiği yer ise Hamburg sokakları olacak. Ezilen halkların, işçi sınıfının, emekçilerin tekellere, mali sermayeye, bunların sözcüsü durumundaki politikacılara, diktatörlere ve şarlatanlara karşı sınırsız dayanışması, ortak barikatı, direnişi tek umut olarak görünüyor.
Bu umudu büyütmek için Almanya’daki Türkiye kökenli göçmen emekçilerin de sokağa çıkması gerekiyor.
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30
- 'Ekonomi mucizesi' Almanya'ya ne oldu? 01 Kasım 2024 04:48
- Almanya Rusya’ya karşı karargah oluyor 25 Ekim 2024 04:17
- Almanya-Türkiye ilişkileri: Yeni bir başlangıç mı? 18 Ekim 2024 04:50
- Biden'ın ertelenen Almanya ziyareti ve Ukrayna senaryoları 11 Ekim 2024 04:19
- Savaş döngüsü, barış umudu 04 Ekim 2024 04:32
- BM’nin mecalsiz hali, çelişkiler ve savaş planları 27 Eylül 2024 06:08
- İsrail Batı’nın desteğiyle savaşı bölgeye yayıyor 21 Eylül 2024 05:51
- Almanya'nın Orta Asya hamlesi tutar mı? 20 Eylül 2024 04:09
- Almanya'da mülteci düşmanlığı yarışı 13 Eylül 2024 05:22