Serbest korumacılık!
Fotoğraf: Envato
Yarın Hamburg’da başlayacak G-20 zirvesi öncesinde bugün, Japonya ile AB arasında serbest dış ticaret anlaşması imzalanıyor. Bu anlaşma bundan önceki onlarca “serbest piyasacı” örneklerinden oldukça farklı. Görüntüde anlaşma, Trump ABD’sinin AB ile yürütülen AB-ABD transatlantik serbest ticaret ve yatırım anlaşması görüşmelerini askıya alınmasına bir cevap gibi sunuluyor. Anlaşmanın benzeri geçtiğimiz ekim ayında Kanada ile AB arasında da (AB-Kanada Serbest Ticaret Anlaşması - CETA) imzalanmıştı.
Japonya Başbakanı Şinzō Abe, AB ile yapılacak anlaşmayı “Korumacılığa dair küresel hareketlere karşı” olarak değerlendiriyor.
Japonya -Kanada gibi- içine sürüklendiği durgunluğa çözüm olarak AB’nin ipine sarılırken, AB dünya üzerinde hakiki(?) kapitalizmin has savunucusu olarak etki alanını genişletmek gayesinde.
Kapitalizmin serbest piyasa gemisini ilk terk eden Trump’lı ABD ve Brexit’li İngiltere mi oldu yoksa kaptanlar aynı ama rota mı değişti?
Ne serbestçiliğe soyunan AB, Kanada ve Japonya ne de korumacılığa yönelen ABD ve İngiltere kapitalizmin özünden kopmuş değil. Kapitalizmin yumuşak ve sevimli makyajı olarak serbestleşme kapitalizmin öznel tarihinde defalarca altüst olmuştur. Bunun ilk örneklerinden birini kapitalist sanayileşmeyi gerçekleştirmiş İngiltere’nin kıta Avrupa’sına dayattığı patent yasası kısa zamanda bir tür tekel yasasına dönüştürülmekte ve uygulamada İngiltere ulusal sanayisini Avrupalılara karşı korumaktaydı.
GATT görüşmelerinden, Dünya Ticaret Örgütüne uzanan görüşmeler ve bir yandan da uluslararası düzenlemeci kurumların hizalayıcı raporları sürekli olarak dünya genelinde serbest ticaretin yaygınlaştırılması, gümrük tarifelerinin kademeli olarak kaldırılması ve nihayet ticaretin tam serbestini öngördü. Oysa, serbest ticareti dün ve bugün en yüksek sesle savunan ülkeler aynı zamanda tarih boyunca en ileri korumaları uygulayageldiler. Korumacılığı kendisiyle ve kendisi içinde de sadece kendi sermaye gruplarıyla sınırlı tutan erken kapitalist ülkeler söz konusu işçi sınıfı olduğunda onları kapitalist saldırganlıktan ve emek sömürüsünden koruyacak önlemler almaya hiç yeltenmediler. Bu konuda serbest ticareti (emek gücü piyasası üzerinden) meşru gördüler.
Örneğin yıllarca Demokratik Kore Cumhuriyeti’ne karşı kapitalist Güney Kore’ye askeri destek sunan ABD, uzun uğraşlarının sonucunu Güney Kore’yi serbest ticaret anlaşması masasına oturtarak almıştı.
Neticede bugün imzalanan anlaşma ile AB ve Japonya’nın sözde serbestleşmeciliği de ABD ve İngiltere’nin korumacılığı da sınıfsal ilişkiler dikkate alınmadan incelendiğinde ayakları yere basmamaktadır. Bu ülkelerin uyguladığı serbest korumacılıktan başka bir şey değildir.
- Kadının adı var! 08 Mart 2018 00:56
- Sefalet endeksinde zirveye 22 Şubat 2018 00:15
- Teknolojik asimetri 08 Şubat 2018 00:54
- Merkez Bankası bağımsız! 18 Ocak 2018 00:58
- Enflasyon nereye 04 Ocak 2018 00:54
- Rant azaldıkça kavga büyüyor 28 Aralık 2017 00:34
- Rekorlu ekonomi 14 Aralık 2017 00:56
- 2018 gelirken… 07 Aralık 2017 00:22
- Davul zurna az! 23 Kasım 2017 00:53
- Kurdan kaleler, kırılgan beşler... 09 Kasım 2017 00:15
- Sanal ama gerçek! 25 Ekim 2017 23:09
- İstikrarın faturası kadın ve gençlere... 19 Ekim 2017 00:15