Futbola da adalet lazım
Adalet arayışı bu topraklarda hiç bitmedi.
Zaman zaman toplumsal muhalefetin yükseldiği dönemlerde adalet dağıtıcı kurumlar kendine çekidüzen verme ihtiyacı duysa da, adalet hep sorunlu bir alandı.
Şimdi ise dibe vurdu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Haziran’da Ankara’dan başladığı, 25 gün boyunca binlerce kişiyle sürdürdüğü “adalet” yürüyüşü, milyonların katılımıyla Maltepe meydanında son buldu.
Yürüyüş ve mitingle ilgili tabii sadece havuz medyasını takip etmiyorsanız, birçok siyasal analiz ve yorum okudunuz, okuyorsunuz.
Ama açık olan tek şey, milyonlar için adalet hayatın her alanında su gibi ihtiyaç haline gelmiş durumda.
Ne yazık ki, toplumun önemli bir kesimi haksızlık, hukuksuzluk kendi başına ya da yakınlarının başına geldiğinde “adalet” kelimesinin o büyülü içeriğini keşfediyor. Oysa memleketin siyasal sistemi uzun zamandır adeta bir mağduriyet üretme makinesi gibi çalışıyor.
Belki ironik gelecek ama bu topraklardaki adaletsizliğin aldığı boyutun en çok farkında olması gereken kesim futbolseverler.
Şimdi diyeceksiniz ki, ne diyorsun? İnsanların yaşamları kararıyor, işlerinden oluyorlar, cezaevlerine atılıyorlar, maddi manevi büyük bedeller ödüyorlar, sen futbol mu anlatıyorsun?
Hayır, dar alanda kısa paslaşmalar filminin artık kültleşmiş repliğiyle “Hayat fena halde futbola benzer” diyorum.
Bu yazı için klavye başına geçtiğimde, Evrensel’in internet sitesinde uzun zamandır yazdığım yazılara bir göz attım. Birçok yazıda memleketteki adalet yokluğunun futbolu nasıl etkilediğini dilim döndüğünce anlatmaya çalışmışım. 31 Aralık 2015’teki yazımın başlığı aslında bugünü de anlatır gibi: “Memlekette Adalet Ne Kadarsa Futbolda da O Kadardır”.
Yazın bu sıcak aylarında, bir tarafta “adalet” arayışı sürerken, gazetelerin son sayfalarını da transfer haberleri süslüyor. Kulüpler geçen seneki takımlarında gördüğü eksiklere göre transferleri birbiri ardına yapıyorlar. Pepe, Belhanda, Valbuena, Kucka, Gael Clichy gibi dünyaca tanınmış futbolcular çoktan imzaları attılar, her an yeni transfer haberleri de gelebilir.
Neredeyse bütün futbolseverler gelecek sezona dair, kendi takımlarına ilişkin ümitli cümleler kuruyorlar.
İyi de bu kadar balık hafızalı olmayalım. Şampiyon olmak, kümede kalmak ya da düşmek sizin kurduğunuz takımla yaptığınız transferlerle doğrudan ilgili mi?
Ne kadar çabuk unutuyoruz, geçmiş sezonları. Hemen hemen bütün futbol yorumcuları, ama şu nedenle ama bu nedenle, futbolda adalet dağıtıcıların, yaptıkları hatalarla doğrudan lig sıralamasını etkilediklerini daha yeni bir ay önce itiraf etmedi mi?
Milyon dolarla takımlarınızın eksiklerini giderdikten sonra sahaya çıkınca yine geçen senenin sözde adalet dağıtıcılarının karşısına çıkmayacak mısınız?
Denayer’in smacını görmeyip, kalecinin elle müdahalesine penaltı çalan Cüneyt Çakır, önündeki nizami golü saymayan Hüseyin Göcek, gözünün önündeki futbolcunun kroşelerine faul bile çalamayan Halis Özkahya, sosyal medyada asist kralı diye dalga geçilen Mete Kalkavan adalet dağıtacak. Öyle mi?
Aklı başında herkesin bu kadar da olmaz dediği, kişiye ve takıma göre karar veren PFDK ve Tahkim adalet dağıtacak. Öyle mi?
Daha sezon açılmadan verilen bir karar gelecek sezonun da habercisi aslında.
Hani gazeteci döven Başakşehirli futbolcular vardı ya? Hani PFDK, aman Göksel Beyi üzmeyelim diye eyyam kararlar almıştı ya? Hah o futbolculara, bugün itibariyle, 1 yıl spor müsabakalarını seyretmekten men cezası geldi.
Nasıl “adalet”?
Maçlara çıkacaklar, oynayacaklar ama spor müsabakasını seyredemeyecekler. Şaka gibi değil mi?
Artık yersen…
Daha söyleyeceklerim var ama yerim bitti.
Bu senenin devre arasında ara transfer dönemindeki bir başka yazımın başlığıyla bitireyim.
Transferi bırakın, önce adaletli bir lig yaratın…
Evrensel'i Takip Et