Şeriatçı darbe: 'Bindik bi alamete gedeyoz gıyamete'
Fotoğraf: Envato
Darbeler, karşı darbeler, karşı devrimler, son 70-80 yıldır din burjuvazi blokunun ortak projesi olarak işliyor. Bazen iç kavga da çıksa aralarında 4 bin yılı aşkın bir aşinalık ve iş ortaklığı bulunuyor. Dönüp dolanıp iktisadi rantiyecilerle beyin-zihin rantiyecileri bir araya geliyor. Hoca hocayı tekkede buluveriyor, piyasa işliyor, güçlüler hayır yapıyor, ortaklık hayırlara vesile oluyor, iktidar altın tepside, altın nesillerle, dinci nesillerle, din ve piyasa kardeşliği ile sürdürülüyor.
Protestanlar bu dünyadaki başarının Tanrı’nın kendilerini takdiri olduğu, dinlerinin tecellisinin bu dünyada büyük zenginlik ile, servetle lütuflandırıldığını, işteki-piyasadaki başarılarının mümin olarak da başarılarını gösterdiğini kabul ediyor, buna şükran duyuyor şükür ediyor (din-piyasa-burjuvazi kardeşliği). Çok da haksız sayılmazlar. Uğraşılarının karşılığını servet olarak almış oluyorlar. Servetlerine de şükür ediyorlar.
Kilise ve burjuvazi sosyal ve iktisadi nemalanmasına, sosyal ve iktisadi rantiyelerine dua ediyor, şükür ediyorlar (Kaldı ki onlar için isyan edilecek bir durum da söz konusu değil).
İsyandakileri hep dıştakileri oluşturuyor, özgürlük ve gerçek arayışı çoğu zaman isyanda bulunuyor.
15 Temmuz imamlar arasındaki darbe ve karşı darbeleri oluşturduğu gibi asil ve ortak düşmanı bilim, felsefe, sanat, aydınlanma oluşturuyor, en baştaki düşmanı özgür düşünce ve özgür bilim oluşturuyor. Aynı zamanda savaş ve yoksulluk üreten yerleşik düzene karşı çıkıp başka bir dünya hayal etmeye kalkışanlar ortak düşman olarak kalmaya, 1947’de de, 1971’de de, 1980’de de, 28 Şubat’ta da , 15 Temmuz’da da, 20 Temmuz’da da tokatlanmaya devam ediyor.
Süleymancılar, nurcular, milli görüşçüler, bütün din-tekke-cemaat 12 Eylül’e ve 12 Eylül Anayasası’na şükür etmişti.
“Özgürlükçüler” için bir tür “doğal hukuk” sayılabilecek tokatlanmaktan gocunma hakkı da maalesef yok. Piyasa-kilise (din) ortaklığındaki yapılanmanın dışında kalan marjinallerin tokatlanması eşyanın tabiatından sayılır, tabii olmayan tokatlanır.
Darbeler tarihine geri dönersek 15 Temmuz da 20 Temmuz da;
1-Mevcut iktidar kavgasında iktidarın iki kanadının (iki imamın) birbirine karşı darbesi veya darbe girişimleridir.
2-Bir imam aydınlara ve sistemin ortalamasının dışında kalanlara karşı darbe teşebbüsünde bulunmuş veya diğer imam darbe yapmıştır.
3-Düşünen sorgulayan herkes her ikisinin de asil düşmanıdır, bilim, felsefe, sanat, düşünme her zaman yerleşik olanın düşmanıdır. Bu durum eşyanın tabiatındandır.
Mantıksal ve pratik çözüm şudur: Tokatlanmamak için bu tokatlayan yapıların aşılması birinci meseleyi oluşturmaktadır. Piyasa düzeneğinin de dinin de askeriyenin de bürokrasinin de aşılması gerekiyor.
Evrensel bir alternatif aranırsa erdemin iki önemli şartsız şartının, iki koşulsuz değerinin “özgürlük” ve “bilgi (gerçeklik bilgisi)” olduğu söylenebilir.
Ne yazık ki total dinler, hem özgürlüğü hem de bilgiyi kendi dogmalarına indirgiyor, dolayısıyla özgürlük ve bilimi “Gerçek özgürlük bende” ve “Mutlak hakikat bende” anlayışıyla ters yüz ediyor, kendi dogmalarına bağlıyor.
15 Temmuz ile ilgili bir yıllık sürecin bir çıktısı özetlenirse, ABD’ci imam darbe yapmaya kalktı, “Müslüman Kardeşlerci” (akıncı, milli görüşçü) imam şeriatçı darbe için bunu büyük bir fırsata (Tanrı’nın lütfu) çevirdi.
İşin faturası da eninde sonunda özgürlükçülere, bilimi, bilimsel eleştirel düşünmeyi, akademik özgürlükleri esas alan öğretmenlere, araştırma görevlilerine, öğretim üyelerine, gazetecilere, sendikacılara, aydınlara, mücadele eden duyarlı kişilere kesiliyor. 15 Temmuz’un ana faturası Türkiye’deki bilim, felsefe, sanat, aydınlanma düşmanlığıdır; çıktısı (nemalananı) ise dinci şeriatçı bir yapılanmanın karşı devrim halinde inşasının tamamlanmasıdır.
Cem Karaca: “Bindik Bi’Alamete Gedeyoz Gıyamete/ Amanieyynn.. // Yol dediğin yol gibi/ Ulaşmalı bir yere/ Biz dön baba dönelim/ Geliyoz aynı yere/ Bu döngü kısır döngü/ Başı var da sonu yok/ Dönüyom dönemiyom/ Sonunda bir cıgış yok/ Amanieyynn.../ (…)/Osmannının ipiynen inme sakın guyuya.../ Bindik Bi’Alamete Gedeyoz Gıyamete/ Hemide oynayıverekten”.
Doğada hareket durdurulamaz ama esas olanın sabit olduğu sanılabilir.
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15