Yürümek
Fotoğraf: Envato
Her düşünüşten, her yöreden, her katmandan insanlarımız YÜRÜDÜLER…
Bir şeyleri yırtıp attılar. Besbelli bundan sonra da yürüyecekler. Bu bir kırılma noktası…
Kesilip biçilerek iyileştirilmeğe çalışılmış, günde en az on değişik em (ilaç) almak zorunda olan bir kişi olmasam, böyle bir yürüyüşe katılmaktan beni kimse alıkoyamazdı. Ama yürüyenlerin bütün adımlarını usumla, yüreğimle duyuyorum.
1960 ın 27 Mayısından önce, yurt dışında yürüdük ilk. O günden beri yürüyoruz. “Yollar yürümekle aşınmaz” dedi biri. Şimdi sağ olsaydı sanırım o da yürürdü bu gün…
Benim yürüdüğüm yollarda yürümeyenler sonradan hep utandılar. Çünkü biz onlar için de, karşı olduklarımız için de yürüdük.
Yürümeyenleri birlikte olmağa çağırmak için yürüdük.
Katıldı katılmadı diye hiçbir ayrım yapmadan…
Böyle bir ayrım yapmağa kalkışanları da anlamadım.
Büyük engelleri aşarak katılanları da biliyorum, katılmağa engelli olanları da… İşin girdisini çıktısını bilmeden bu türlü ayrımlara düşüp, başkalarını suçlamağa kalkışanları da anlamam olanaksız.
Yürüyüş aldı başını gitti.
Katılanların her birini teker teker kutluyorum. En büyük kutlamam da bu yürüyüşü düşünenlere… Gerçekleştirenlere…“Yetmez ama evet” demişken, yanlıştan dönmeyi bildiklerinden, yürüyüşe katılıp bunu açıklamaktan çekinmediklerinden onları da kutluyorum.
***
YAKINANIN USU YAKINDIĞINKİNDEN DAHA AZ
Bir mimar ağabeyimiz vardı. Mimarlık alanına pek çok katkısı olmuştu. Bir arada “Bayındırlık Bakanlığı Yapı İmar Reisliği” yapmıştı. Bu bölümün ödevi kamu yapılarının tasarımlarını elde etmek, uygulanmalarını denetlemekti. Buradaki görevliler sık sık ona bir üstenciden (müteahhitten) yakınırlarmış:
“Bizi atlatıyor. Bizi aldatıyor. Bizi kandırıyor!” vb.
Bir gün o ağabeyimiz dayanamamış onlara şunu söylemiş:
“ Siz bu yakınmalarınızla şunu söylemiş olmuyor musunuz? O bizden usça (akılca) daha ilerde…”
Birileri, birilerinden böyle yakındılar mı hep bu öykü düşer usuma…
Yakınanlara şunu söyleyesim gelir: Durmadan yakınacağına, sen de usunu işlet… Elinden geleni yap. Edilgen durup duracağına, susup oturacağına, sesini duyur. Haksızlık karşısında susmakla suça katılmış olmuyor musun? Üstelik başkaları gibi değil, insanca duyur sesini. Herkes seni anlasın. Görsünler bu işin barışçıl bir biçimde nasıl yapılacağını…
Sesini çıkarmak bir yana, örneğin yürümek, ne denli insanca bir davranış. Hem de herkes adına… Değişik yorumları olacaktır. Bu değişik yorumlara şaşıp kalacağız. Olsun! Yeter ki sen usunu işlet…
(Açıklama: Bu yazı yürüyüşün bitişinden bir gün önce yazıldı. Ne yapalım ki ancak 7-8 gün sonra yayınlanacak.)
- Vedat Günyol/İnsancılık -4- 22 Mart 2020 20:40
- Vedat Günyol/İnsancılık -5- 22 Mart 2020 20:39
- Vedat Günyol/ İnsancılık-3- 15 Mart 2020 19:30
- Vedat Günyol / İnsancılık -2- 09 Mart 2020 00:00
- Vedat Günyol / İnsancılık 02 Mart 2020 00:01
- İçin aydınlığı 24 Şubat 2020 00:00
- Süreklilik 16 Şubat 2020 23:30
- Yetmiş beş yıl sonra soykırım 09 Şubat 2020 22:35
- Yine deprem 02 Şubat 2020 22:30
- 25 Ocak 2020 (Bir gün sonra) 27 Ocak 2020 00:05
- Eğitim eğitim eğitim 19 Ocak 2020 22:47
- 24 Aralık 2019/Bruno Taut'un ölüm yıldönümü 13 Ocak 2020 00:08