Almanya için dış politika Türkiye için iç politika
Fotoğraf: Envato
Son aylarda, Almanya-Türkiye ilişkilerinden söz ederken, en çok, “Türkiye-Almanya ilişkilerinde krizin görülmedik biçimde büyüdüğü”nden söz ediyoruz.
Bugün de bu yazıya böyle başlayabiliriz. Türkiye ile Almanya arasındaki kriz tırmanarak, iki “dost ülke” arasında kullanılmayacak ifadelerin öne çıktığı bir aşamaya geldi. Yani, Türkiye- Almanya arasındaki kriz bir hafta öncesine göre bile çok daha derinleşti. Sadece derinleşmedi; ekonomi ve turizm alanını da içine çeken bir yola girerek etki alanını genişletti de.
Türkiye-Almanya krizinin en önde ve yüksek sesle tartışılan yanı; çifte vatandaş olan Die Welt’in Türkiye Muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanması ile başladı. Daha bu karşılıklı polemik sürerken, içlerinde Almanya vatandaşı, Peter Steudtner’in de olduğu 6 insan hakları savunucusunun tutuklanmasıyla Almanya-Türkiye arasındaki polemik had safhaya çıktı.
Elbette Almanya kamuoyundaki tepkilerin oluşturduğu baskıyla da Almanya Hükümeti, tepkisini daha köşeli ve açık biçimde ortaya koydu.
ALMANYA KRİZİ EKONOMİ ALANINA DOĞRU YAYIYOR
Geçtiğimiz perşembe günü kameraların karşısına çıkan Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Türkiye’ye yönelik olarak; “İnsan hakları savunucularının tutuklanmasının çok önceden planlandığı”nı öne sürmeye kadar varan ağır eleştirilerde bulundu. Eleştirilerle yetinmedi, bir takım ekonomik ve siyasi önlemler alacaklarını da diplomasinin dolaylı diline başvurmadan söyledi.
Gabriel özetle şunları söyledi:
- “Türkiye’ye karşı çok sabırlı olduk. Türkiye, ülkesindeki hukuksal düzeni tersine çevirmek istiyor. Alman aktivistlerin Türkiye’de tutuklanmasıyla muhalifler susturulmak isteniyor. (Almanya’nın) Türkiye politikasında artık yeni bir yönelime ihtiyaç var. Ankara’da kim bunlardan sorumluysa, bu politikaların sonuçsuz kalmayacağı bilinmelidir.”
- “Bu tehdit devam ettiği sürece Türkiye’deki Alman yatırımların devam edeceğini garanti edemeyiz”.
- “Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin AB üyelik durumu masaya yatırılacak.”
- “Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısı yapmayı ve Gümrük Birliğini genişletme konusunu görüşmeyi planlıyoruz.”
- “Almanya’dan Türkiye’ye giden herkes için bundan sonra risk olduğunu söyleyebilirim!”
Dün de Almanya’nın Türkiye ile ortaklaşa yürütülen savunma projelerini gözden geçirmeye başladığı açıklandı.
‘YUMUŞAK KARIN’ EKONOMİ Mİ?
Elbette Türkiye’den de “angajman kuralları” çerçevesinde “misliyle mukabele” alışkanlığı gereği, hemen karşı açıklamalar geldi! Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gabriel’in açıklamalarını “Kabul edilemez” ilan ettiler.
Kalın, “Burada soruşturma konusu olan kişiler illegal faaliyet içerisinde olan kişilerdir. Bu talihsiz açıklamaların Almanya’da yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir iç siyaset yatırımı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’deki Alman yatırımcıların zihinlerinde tereddüt oluşturmaya çalışmak kabul edilebilir bir şey değil...” derken, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci; sorunun ekonomik boyutuna değinen bir yazılı açıklama yaptı.
“Almanya, ülkemizin en önemli dış ticaret ve yatırım ortaklarından biridir. ...Cebindeki kimliği hangi ülkeye ait olursa olsun, Türkiye’de yatırım yapmış herkesi, kendimizden biri olarak kabul ediyoruz... Türkiye ile Almanya’nın iyi ilişkiler geliştirmesinden her iki taraf da kazançlı çıkacaktır” diyen Zeybekci; Alman yatırımcılara ve elbette tüm yabancı sermaye sahiplerine garanti vermeye çalıştı.
Sigmar Gabriel, bugüne kadar Türkiye ile Almanya arasında süren, demokrasi, medya özgürlüğü, Türkiye’deki baskılar, OHAL, KHK’ler, “terörle mücadele”... gibi alanlarda “normlar mücadelesi” olarak da görülebilecek tartışmayı; “yatırımcı firmalar” ve “turizm” üstünden ekonomik alana da taşıyabileceklerini açıklayarak, krizin çapını genişletti.
“Bu tehditler devam ettiği sürece Türkiye’deki Alman yatırımların devam edeceğini garanti edemeyiz”, “Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısı yapmayı ve Gümrük Birliğini genişletme konusunu görüşmeyi planlıyoruz” diyerek ellerindeki büyük kozu masaya süreceklerini de açıkça söylemiş oldu.
Ekonomi Bakanı Zeybekci’nin alelacele Kalın ve Çavuşoğlu’dan farklı olarak sadece ekonomi ile ilgili ayrıntılı, “aşağıdan alan” üslupla yaptığı açıklama, Almanya’nın ekonomi kozunun Türkiye’nin “Yumuşak karnına vurmak” olduğunun anlaşıldığını göstermektedir.
TARTIŞILAN TÜRKİYE’NİN İÇ POLİTİKASIDIR
Elbette yüksek sesle tartışılan iki Alman vatandaşının Türkiye’de “terör örgütü üyeliği”, “casusluk” gibi suçlamalarla tutuklanmasıdır. Ama; aslında bunun arkasında;
- Almanya’nın “FÖTÜ”cü ve Almanya’ya iltica eden subayları iade etmemesi, Cumhurbaşkanı ve bakanların Almanya’daki Türkiyelilerle toplantılarına izin vermemesi, Türkiye’deki OHAL uygulamalarını, medyaya yönelik tutuklamalar, medya organlarının kapatılması gibi uygulamalara eleştirisi,...
- Türkiye’nin ise, Alman parlamento heyetinin İncirlik ve Konya’daki askerlerini ziyaret etmesine izin vermemesi, Alman yöneticileri faşistlikle suçlaması, Diyanete bağlı imamların Almanya’dan MİT’e rapor vermesi... gibi genişçe bir yelpazede yer alan gelişmeler vardır.Ama tartışma sadece Almanya’nın dış politikası ile de sınırlı kalmıyor. Tersine Almanya, Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı, tutuklamaların haksız-hukuksuz olduğu, hatta insan hakları savunucularına önceden “kumpas kurulduğu” üstünden, Türkiye’deki 172 gazetecinin tutuklu olması, basın özgürlüğünün ayaklar altına alınması, yüzlerce gazete, dergi, TV kanalının kapatılıp yayın araçlarına el konulmasına... varan ve OHAL etrafındaki, tüm dünyanın gözünde Türkiye’ye hızla itibar yitirten gelişmeleri tartışıyor.
Dolayısıyla Almanya, kendi vatandaşlarının tutuklanması üstünden Türkiye ile dış politikasını yürütürken Türkiye ise Almanya’ya karşı bir dış politika yürütür görünürken kendi iç politikasının “kirli çamaşırlarının” dünyanın gözleri önüne serilmesine fırsat vermektedir. Ki, Almanya da bunun rahatlığı ile davranmaktadır. Eğer bu arka plandaki gelişmeler; Türkiye’de OHAL uygulamaları, yargı bağımsızlığı etrafındaki antidemokratik uygulamalar olmasaydı; “İki Almanya vatandaşı Türkiye’de tutuklandı” ya da “Almanya FETÖ’cü askerleri iade etmedi” diye, Türkiye-Almanya ilişkileri bugünkü gibi bir krize sürüklenmezdi.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47