23 Temmuz 2017 01:00

Sessiz ve ölümcül şiddet

Sessiz ve ölümcül şiddet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mahatma Gandi bir defasında,  yoksulluğun şiddetin ölümcül biçimi olduğunu söylemişti.  Amerika Birleşik Devletleri, her gün binlerce şiddet olayının gerçekleştiği, şiddetin egemen olduğu bir ülke. Her yıl 20 bin kişi başkalarının uyguladığı şiddetin kurbanı olarak, 20 bini ise intihar ederek ölüyor. Buna ölümle sonuçlanmayan şiddet olaylarını da eklersek ulusu nasıl bir şiddet dalgasının sardığını görürüz. 

Amerikan emperyalizminin göbeğinde varolan günlük şiddetin özelliklerini ortaya koyabilmek ise imkansız. Biz, devlet şiddetinin/yapısal şiddetin yaygın ve meşru olduğu ve göz yumulduğu bir ülkede yaşamaktayız. İnsan yaşamının acımasız bir şekilde yok edildiğini gözlemlemekteyiz. 

Massachusetts Eyaleti Cezaevi Dairesi  Eski Psikiyatrı Dr. James Gilligan, 1996 yılında New York’ta yayımlanan “Şiddet- Ulusal Bir Salgın Üzerine Düşünceler” kitabında devlet şiddetini (yapısal şiddeti),  toplumda sınıfların durumu, karar mekanizmalarında oturanların dışlanmışlara yönelik olarak izlediği politika ve servetin adil olmayan dağılımının rolünü analiz etmiş, bunun kader olmadığının altını çizmişti. 

Egemen sınıfın çıkarları doğrultusunda işleyen bu şiddetle ilgili olarak ana akım medyada pek bir şey duyamazsınız. Görünmez olduğu için bizler için o denli sinsicedir. Gilligan, yapısal şiddetin yol açtığı ölümleri gözler önüne sermek için şöyle bir açıklamada bulundu: Her 15 yılda dünyada yoksulluk nedeniyle ölenlerin sayısı bir atom savaşının yol açacağı ölümlere eşit yanı 232 milyon! Dünyada zenginlerin yoksullara karşı sürdürdüğü şiddet tam gaz devam ediyor. 

Daha da kötüsü kapitalist sistem sayesinde bu şiddet içselleştiriliyor. Tek tek kişiler de çok normalmiş gibi sorunlarını şiddet uygulayarak çözme yoluna gidiyor. Aşırı kâr elde etmenin öncelik taşıdığı bir toplumda hiçbir şeye sahip olmayan insanların kendilerini ve kendileri gibi olanları değersiz görmeleri çok doğal. Toplumsal sistem insanın kendine ve kendi sınıfına yabancılaşmasına yol açıyor ve buna bağlı olarak aile içi şiddet de artıyor. 

Bu sistematik ve ölümcül şiddet, sınıf şiddeti, yoksullara yönelik savaş olarak nitelenebilir. Her ülkede, sınıflı toplumların varolmasından itibaren her tarihi safhada, toplumu sarsacak ölçüde, ölüm gibi kader olarak kabul edilecek durumda vardır. Bu süreçte yasalar her zaman egemenlerin çıkarlarını sağlayacak işlev görürler. Mülksüzlere, yoksullara yönelik bir silah olarak kullanılırlar. Alt sınıf ve tabakaların egemenlere yönelik veya kendi aralarındaki şiddet eylemleri cezalandırılırken egemenlerin uyguladığı şiddet, hangi toplumsal sistem, hangi egemen sınıfın iktidarda olduğu ve uygulanan şiddetin biçiminden bağımsız zorunlu, yararlı ve meşru olarak gösterilir.  

İçinde yaşadığımız sistemde olduğu gibi, sistemler gelenek ve alışkanlıkları somutlaştırıp sürdürerek egemen sınıfın çıkarını korumayı esas alırlar. İnsanlara böylesine zarar veren sistemlerin  uyguladıkları acımasız şiddetle birlikte tarihin çöp sepetine atılması zorunludur.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa