Akademinin sorunu Yardımcı Doçentlik mi?
Üniversitelerdeki kan kaybı hızla sürerken mesele Cumhurbaşkanına da taşınmış olacak ki konuya müdahale ihtiyacı duydu. İki önemli başlık vardı Erdoğan’ın konuşmasının akademiye dair bölümünde. İlki yardımcı doçentlik uygulaması, ikincisi ise beyin göçü.
Erdoğan bizdeki yardımcı doçentlik kadrosuna benzer bir kadronun dünyanın hiçbir yerinde bulunmadığını ve bu uygulamanın akademik kadroların ilerleyişine engel teşkil ettiğini belirtti. Bu kadronun dünyada karşılığı olmadığı doğru değil. Zira günümüzde yaygın kullanım alanı bulan Amerikan sistemi başta olmak üzere pek çok uygulamada benzer üç aşamalı sistem bulunuyor. Elbette bu uygulamalar arasında önemli farklılıklar da mevcut ama burada detaylarına girecek yerimiz yok. Kaldı ki, uygulama bize özgü de olabilir. Bize özgü başkanlık, bize özgü demokrasi, bize özgü laiklik vs. oluyor da yardımcı doçentlik neden olmasın.
Diyelim ki öyle. “Yerli” ve “milli” bu uygulamanın işlevine bakmakta fayda var.
Öncelikle, sorunumuz akademisyenlerin yardımcı doçent olarak bırakılması olmadı ki hiçbir zaman. Yardımcı doçentlik denilen kadro doktorayı bitiren asistanların doçentlik öncesinde güvenceli çalışmasını ve bu sırada ders vererek öğretim üyeliğine adım atmasını sağlayan bir ara kadro olarak işlev görüyor. Problem ise varlığı değil, kıtlığı oluyor genelde. Son yıllarda özellikle büyük devlet üniversitelerinde bu kadronun sınırlı tutulması nedeniyle asistanlar ders verme, tez yönetme imkanı bulamadan doğrudan doçentliğe başvurmak zorunda kalıyor. Bu durum onları çoğu zaman jüri karşısında zor duruma düşürüyor. Zira pek çok jüri üyesi daha önce ders vermemiş, tez yönetmemiş bir akademisyenin doçent unvanı almasını uygun bulmuyor.
Bu nedenle yardımcı doçent kadrosu doçentliğin önünde bir engel değil. Olsa olsa kolaylaştırıcı bir kadro. Aksi olsa asistanlar sınırlı sayıda yardımcı doçent kadrosuna atanabilmek için sıraya dizilmezdi. Peki, yardımcı doçentliğin kaldırılması üniversitelerin ihtiyaç duyduğu hoca sayısını arttırır mı? Elbette hayır. Yardımcı doçentler zaten hoca. Derse girer, tez yönetir, jüri üyeliği yapabilirler. Doçent olmak için ise her doktora sahibi gibi sınava girmeleri gerekir.
Son dönemde KHK’ler yoluyla binlerce akademisyenin işten çıkarıldığı üniversitelerimizde hoca sıkıntısı yaşandığı bir gerçek. Ama yardımcı doçentlik kadrosunun bu sıkıntıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Amaç hoca sayısını değil de üniversitelerdeki doçent, profesör sayısını arttırmak ise (Ki Erdoğan’ın mesajı böyle algılandı) bu durumda halihazırda oldukça gevşek olan akademik standartların daha da gevşetilmesi gerekecektir. Böylesi bir yönelim parti kadrolarının akademiye hakim kılınması açısından önem taşıyabilir elbette ama Türkiye akademisinin nitelik sorununu daha da derinleştireceğine kuşku yok.
Eğer amaçlanan akademik standartları terk etmeksizin (Artık ne kaldıysa) genç akademisyenlerin mesleklerinde yükselmelerini kolaylaştırmaksa, mercek altına alınması gereken yardımcı doçentlik değil asistanlık sürecidir. Asistanlık akademik yaşamın en kritik aşaması. Birikimin en yoğun sağlandığı dönem. Özellikle çalışma koşulları merdiven altı atölyeleri andıran özel üniversitelere bir bakın bakalım asistanlar haftada kaç gününü bilimsel çalışmalara ayırma fırsatı buluyor. Asistanların güvenceli istihdamı, çalışma koşullarının düzenlenmesi ve iş tanımlarının akademik sınırlar dahiline çekilmesi alttan nitelikli kadroların yetişmesi için büyük önem taşıyor.
Akademide yaşanan beyin göçüne gelince. Herhalde bunun nedenini anlatmaya gerek yok. Kaçanlar diploma alamadıkları, doktor, doçent olamadıkları için kaçmıyorlar yurt dışına. Müsterih olun oralarda daha kolay değil bu süreçler. Özgür düşüncenin, tartışmanın, akademik özerkliğin olmadığı yerde bilimsel çalışma olur mu? İstediğin kadar diplomayı, doktorayı, doçentliği kolaylaştır, nitelikli akademik kadroların yurt dışına çıkışını engelleyemezsin. Ne kadar ucuz, o kadar makbul stratejisi burada işlemiyor. Diploma, unvan ucuzladıkça saygınlığı da azalıyor. Türkiye üniversitelerinin uluslararası prestiji günden güne eriyor.
Evrensel'i Takip Et