Kanıt mı istiyorsunuz!
Fotoğraf: Envato
6 bin 337 akademisyen, 41 bin 667 öğretmen, 115 bin 094 kamu çalışanı, 4.034 yargıç ve savcı işinden uzaklaştırılmış, 195 medya örgütü kapatılmış ise, FETO ile ilişki içinde olmanın ve bu gerekçe ile, ahireti ileriye bırakalım da, bugün bağımsız yargı karşısında hesap verme gereğinin bundan daha güçlü kanıtı olur mu?
Bu kişiler ve örgütler bir gecede mi işe girdi (alındı) ya da faaliyete geçti de, devlet denen, elinde istihbarat örgütü, içişleri bakanlığı teşkilatı, asker ve polisi olan devasa kuruluşun hiç haberi olmadı da, şimdi de toplumdan anlayış ve af dilenerek canla başla ülkeyi selamete çıkarmaya çalışıyor?
Siz inandınız mı?
Bir dönemler siyasi kadro desteği ve bir meczubun robotları marifetiyle ordunun parçalanması rampaya koyuldu ve bu trajediye savcılık rolünü de üst düzey siyasi yetkililer üstlendi. Müşterek düşman(!) halledildikten sonra, şimdilerde de temizleme faaliyeti bizzat ortağa yöneltilirken, dikensiz gül bahçesinde tek adam hâkimiyetinin kurulabilmesi için toplumun aydınlıkçı ilerici kesiminin sesi kesilmeye çalışılmaktadır. Eğer dünkü temizliği siyasi erkle birlikte Gülen robotları yaptı ise ve bugünkü temizliği de siyasi iktidar robotları Gülencilere karşı yapıyorsa, muhakkaktır ki, yarınki temizlik de bugünün toplumsal cinayetini işleyen siyasi kadroya yapılacaktır. Çünkü tarih geriye yürümez ve gelecek de gelecek ve bu zillet sona erecektir. Görünürdeki bu iç kavga, içi birbirine düşürerek ülkeyi parçalama amacı güden emperyalizmin ajanı vasıtasıyla kurguladığı senaryodur.
Toplumu gerileştirici ve bölücü faaliyetleri son bazı siyasi kararlar üzerinden ele alalım ve bu kör yürüyüşte emperyalistlerin kurnazca yararlandığı içte siyasi inat ve nefret anlayışının topluma nasıl zarar verdiğini görelim.
Nikâh meselesindeki anlamsız fakat amaçlı çıkış din ve inançla hiç ilgisi olmayan, tamamıyla Cumhuriyet’e açık tepki ve bu yolla toplumu bölme girişimidir. İnsanlarımızın tercihine göre yaşaması, farklı düşünceleriyle bölünmesine değil, zenginleşmesine hizmet etmelidir. Bu nedenle, ayrışma temel kamusal erklerde (nikâh gibi) değil, alt düzey bireysel ya da toplumsal eylemlerde olabilir. Dini nikâh tasavvuru toplumu bölmede hem de din gibi halkımızın kutsalı olduğu alanda fevkalade etkili olabilecek ve insanımızı birbirine karşı husumete yönlendirebilecek bir proje olmaya adaydır.
Dini kurumlarca kıyılan nikâhın hükümleri ve uygulama koşulları da şer’i mahkemelerde yerine getirilecekse, bu mesele üzerinde laiklik ilkesini de aşacak şekilde ciddiyetle düşünmek zorundayız. Diyanet işleri belki yetki ve uygulama alanı genişliyor diye, tipik örgüt mantığı ile bu karara olumlu bakar ya da “emir demiri keser” mantığı ile uygulamaya geçerse, ilk yapacağı şey örgütü feshetmek olmalıdır, zira emirle çalışacak bir örgüt örgüt değil, ancak bir sekreterlik makamıdır.
Yardımcı doçentlik meselesi ise her yönü ile tam bir cehalet komedisidir. Şu cehaleti saptayalım ki, ABD’de assistant professor, associate professor ve full professor kadroları vardır. Avrupa’da da benzer uygulamalar vardır. Diğer yandan, eğer siyasi kademelerde ilmiye kadrosunun önünün açılması samimi arzu idi ise, ne diye cemaat ile ilgisi olmadan ve yargısız ve insafsız yüzlerce akademisyen görevden alındı da hem akademi camiası hem de bunlardan hizmet alan halkımız mağdur edildi, şimdi de kalkıp böylesi politikalara yönelinmek isteniyor?
Akademide kıyım uygulanırken, sesi çıkmayan YÖK, bu emre itaatte de kusur etmediğine göre, o da ancak bir sekreterlik makamıdır.
İktidarın durmadan dillendirdiği Türkiye’yi kıskanıyorlar ve ne zaman kalkınmacı bir hamle yapılsa ülkeyi bölmeye çalışıyorlar mealindeki cümlede yanlış ve doğru ifadeler yanyana olduğu gibi, eylemin faili de yanlış tanımlanmaktadır. Belki amaçtan bağımsız, ama Türkiye’yi gerçekten bölme çabaları var ve bu çabalar artık aşikâr oluyor. Bu doğru bir saptama, ama bu işlem Türkiye’nin kalkınma çabaları ile doğrudan ilgili olmadığı gibi, bölme işini doğrudan ya da taşeron olarak yapan ya da yapmaya yeltenen fail olarak da yanlış hedef gösteriliyor.
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33