‘Milli Ruh’ meselesi (2)

Kirvem,

Geçen haftaki mektubumda nerden nereye bir “ruh” muhabbetine daldığımı umarım hatırlıyorsun; nitekim bu bapta önce “nane”, sonra “sirke”, ardından ve “tuz” ruhundan söz edip, böylece nane ruhunun diş ağrısına, sirke ruhunun saçkırana iyi geldiğini, tuz ruhunun da endüstri dışında ayrıca tuvalet, lavabo, fayans gibi şeyleri temizlemek için kullanıldığından dem vurup, akabinde de, nane, sirke, tuz “köken”li bu ruhlarla uzaktan yakından zerre kadar ilişkisi olmayan “milli ruh” konusunda iki kelam sarfettikten sonra gerisini bu haftaya ertelemiştim...

İmdii...yarıda kalan sohbetimize bıraktığımız yerden devamla, kendi payıma peşinen diyeceğim şu: “Kel başa şimşir tarak” misali başımıza sürdüğümüz sirke ruhunun yanı sıra, keza gecenin bir vaktinde ansızın zonklayan diş ağrısıyla uyanır uyanmaz ilaç niyetine kapısını çaldığımız nane ruhundan Allah razı olsun!

Allah bin kere razı olsun; zira bazılarını sırf “nane” kimliği yüzünden “nanemolla” sıfatıyla nedense küçümseyip, kimilerini de, doğuştan gelen sert “fıtrat”larına bakıp, dolayısıyla “keskin sirke küpüne zarar” fetvasıyla dışladığımız bu “minik” ruhların, kendi alemlerindeki, kendi dünyalarındaki “serencam”larını bir tarafa dehledikten sonra madalyonon diğer yüzüne baktığımızda, aslında ne bir gece yarısı ansızın uykumuzu bölen diş ağrısını bir nebze de olsa dindiren nane ruhunun, veya tel tel döküldüğü için uykumuzu kaçıran saçkırana iyi gelen sirke ruhunun yanında zerre kadar esamesi okunmayan ama bütün bunlara rağmen alayla valayla etrafında fırdolayı dönüp dırduğumuz, dahası da “vatandaş” olarak kimilerimizin indinde yeri hesapça asla doldurulmayacak kadar “asil”  bir ruhun, namı diğeriyle “milli ruh”un bayraktarlığına soyunmuş durumdayız nitekim!

Yıllar yılı misakımillimizin sınırları dahilinde gelmiş geçmiş bilumum “iktidarlar”ın serdümeninde taht kurup oturan kaptanlarımızın başları her sıkıştığında, tıpkı papağanları andırırcasına ikide bir “hepimiz aynı gemideyiz, batarsa hep beraber boğuluruz” teranesiyle halkımızın kahir ekseriyetini, amiyane deyimiyle sözüm ona uyuturken, aynı zamanda da “milli ruh” havuzunda yıkayıp yağladılar ama gele gele tam da şu günlerde aynı minvalde memleket semalarında esen rüzgarlara bakılırsa; görünen o ki, hesapça seksen milyona varan nüfusuyla birlik ve beraberliğimizin temelini oluşturan bu “milli ruh”umuz hani affedersiniz neredeyse ayvayı yemiş durumda!

İşte ülke ahvalinin hali, pür melali haraç mezat meydanda!

Bir taraftan milli ruh masalıyla hayali bir ruhun peşi sıra koşuşturan günümüzün devletluları; meydanlarda, televizyon ekranlarında dur durak demeden, bıkıp usanmadan nutuk üstüne nutuk atıp kafa ütüleyen bu zevatın her türlü buyruklarına, düşüncelerine körü körüne hınk demeyi içlerine sindiremeyen memleket nüfusunun neredeyse milimi milimine yarısı “gayri milli” bir ruhla damgalanıyorsa, acaba kabahat, zaten ezelden beri oldum olası yaralı bir parmağa bile derman olmaktan yoksun böylesine “ucube” bir milli ruhun varlığı bir yana, gölgesi bile başımızın belası mıdır, kim bilir Kirvem! 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et