Doğal yıkım - Bilisizliğin yıkımı
“İstanbul’a bir şeyler oluyor. Gün içinde akşam oldu. Yumruk büyüklüğünde dolu yağdı. Evimizin sokağa bakan yüzündeki camlar kırıldı. Kuzguncuk kötü durumda…”
Bunlar, geçtiğimiz hafta Muğla’dan gelebilmek için bindiğim Bodrum uçağından Atatürk havaalanına, düpedüz karanlığa indiğimde, eşimin telefonda söyledikleriydi.
Az sonra bir daha aradı:
“Bizde bilgisunar (internet) tv işlemiyor. Pelin (yeğenim) telefon etti. O bilgisunara bakmış, bütün vapurlar işlemiyorlarmış. Eve nasıl geleceksin?”
Bilgisunara inanamadım. Vapurların işleyemeyeceği bir durum yoktu… Bildiğim yoldan (kıyı yolu) Eminönü’ ne ulaştım. Üsküdar vapuruna bindim. Oradan da otobüsle Kuzguncuk… Bu ne biçim bilgisunardı ki?
Kuzguncuk’ un durumu gerçekten içler acısıydı…
(Şimdi de öyle … her yerde camcılar, çatıcılar çalışıyor.)
Güneybatıya bakan bütün duvarlarda camlar paramparça… Yalnız camlar mı? Kimi pencere doğramaları da… Çatılarda kiremitler de… Sıvalar delik-deşik… Evimizde akan çatıdan sular yer katına dek inmişti.
Gecenin yarısında yapacak bir şey yoktu. Yataklarımızın kuru kalan yanlarında sızdık.
Ertesi gün Kuzguncuk’a çıktım. Kimi evlerin, dükkanların yer katlarını sular basmıştı.
(Ana yolumuz üç aydır tarladan beterdi. İcadiye’ ye çıkan, köyümüzün anayolunun altında koca bir tünel vardır. Fransızlar 1930 larda yapmışlar bu kemerli tüneli… İçinden bir Volkswagen geçer. Bu tünel yerine demirli betonla yapılmış borular döşemek üzere, aşağı yukarı üç ay önce yolu kazıp tüneli görenler tartışmaya girişmişlerdi: Bizans’tan mı kalma Roma döneminden mi?)
(Böyle durumlarda hep Salah Birsel’i anımsarım. “Doğru dürüst 10 sayfa tarih bilsek Türkiye’nin durumu değişir.” Derdi.)
Atık su tünelinin Fransızlarca 1930 larda yapıldığını bundan 30-40 yıl önce yazmıştım. Okuyan yok ki…
Tünel işinin yapımını denetlemeğe gelen görevli, işin başındakilere halkın önünde çıkışmıştı, yanlış yaptıklarından ötürü. Ayrıca, son olayda, gelen görevliler de suyu kesmek için vanasının nerede olduğunu halka sormuşlardı. Ellerinde onlara yol gösterecek ne bir harita varmış ne de bir plan… (Bunu da bana bizim oralı ünlü bir sanatçımız aktardı.)
Şimdi anladınız mı Üsküdar alanına 3-4 yıldır neden su bastığını… Göz bebeğimiz Kuşkonmaz Camisi’ nin (Şemsi Paşa Camisi) önüne kazıklar çakılarak, bence en az Süleymaniye değerindeki Sinan camisinin neden çatladığını…
Dostlar birilerini mi bekliyoruz bilisizlerin elinden İstanbul’u kurtarmaları için?
Perşembe günkü yağmurda bütün alt geçitler suyla dolmuştu. Avrasya tüneli kapanmıştı. Yer altı geçitlerinin nasıl yapılacağını ya da yapılmayacağını bilen bir kişi yok muydu?
Haftanın 2-3 günü İstanbul dışındayım. Çünkü bir başka Büyükkent belediyesinin danışmanıyım. Ayrıca suların atılması benim uzmanlık alanım değil. Ama hiç mi uzman yok yirmi Avrupa devleti büyüklüğündeki koca İstanbul’da? Neden bir bilene sorulmuyor.
(Bilirsin ki bilmezsin, bir bilenden sormazsın, bilirsin ki sorarsan, bilmediğin bilirler…)
Her şeyi siz bilmek zorunda değilsiniz ki…
Böyle bir olayda işin başındakiler iş bırakırlar uygar Avrupa ülkelerinde… Ya da bıraktırılırlar…
Bu durumlarda ses çıkarmadıklarında bütün aydınları sorumlu görüyorum. İstanbul’ u çocuklarımıza, torunlarımıza ören yeri olarakj mı bırakacağız?
Evrensel'i Takip Et