2 Ağustos 2017

Cumhuriyet gazetesi davasında Ahmet Şık’ın sözleri bitti. Hakimler soru sormaya başladı. Bir iki sorudan sonra Mahkeme Başkanı, “PKK ve DHKP-C sence terör örgütü müdür?” diye sordu. Aklıma Hulki Cevizoğlu geldi. Programına bazen “solcu” aydın ya da siyasetçi çağırır ve programın bir yerinde onlara mutlaka “PKK’ye terör örgütü” diyor musun?” diye sorardı. Sonraları bu sorular bazı başka TV programlarında da sorulmaya başlandı. En son, Hakan Çelik, CNN’deki programında İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisine “Sizce PYD terör örgütü mü?” diye sordu.

Bu soruların amacı, karşısındakini hizaya getirmek, devletin resmi görüşüne katılmaya zorlamak, izleyiciler karşısında hedef haline getirmeye çalışarak insicamını bozmak vs. Başta, bu sorulara “Hayır terör örgütü değildir” diyenler sadece tecrit edilir, bir daha programlara çağrılmaz, gazetelerde hakkında birkaç küfürlü yazı yazılır, sonra olay unutulurdu. Sonra, devletin terör örgütü kabul ettiklerine terör örgütü demeyenlere dava açılmaya başlandı. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’ye CNN’deki programında aynı soruyu soran Ahmet Hakan olumsuz yanıt alınca, Elçi apar topar gözaltına alınmış, Diyarbakır’dan İstanbul’a uçakla getirilmiş ve savcı karşısına çıkarılmıştı. Daha sonra olanları biliyorsunuz. Elçi de Hrant Dink gibi hedefe konmuş ve Diyarbakır’da katledilmişti. Hâlâ katili ortaya çıkarılıp yargılanmadı.

Halbuki, demokrasi iddiası olan ülkelerde böyle sorular televizyonlarda, panellerde sorulmaz. Hele mahkemelerde hiç sorulmaz. Çünkü, PKK’nin terör örgütü olmadığını düşünen biri, PKK yandaşı ya da üyesi olmayabilir. Ya da örneğin “FETÖ en alçak terör örgütüdür” diyen biri gizli Fethullahçı olabilir.  

Mahkeme Başkanı bu soruyu hukuki bir saikle sormuyor. Farz edelim ki Ahmet Şık “Her iki örgüt de terör örgütü değildir” dedi. Ne olacak? Mahkeme Başkanı bu cevaptan önündeki dosya ile ilgili nasıl bir sonuç çıkaracak? “Ha demek ki Ahmet Şık da teröristtir”  diye mi düşünecek? Bunu hukuki sınırlar içinde diyemez. Ceza verirken gerekçeli karara mı yazacak? Yazamaz.  Sanıyorum oradaki o soruyu sorma amacı Hulki Cevizoğlu’nunki ile aynı. Ahmet Şık uzun uzun iddianamenin ne kadar hukuk dışı, mantık dışı ve AKP yanlısı olduğunu anlattı ya… FETÖ’ye en büyük yardımın AKP yöneticileri tarafından yapıldığını ispatladı ya… Duruşmayı izleyenler de Ahmet’i ellerini patlatırcasına alkışladı ya…

İşte, başkan o izleyicilere ve salondaki gazetecilere, “Siz Ahmet Şık’ın savunmasını çok beğendiniz, alkışladınız ama; O, o kadar da masum değil, bakın terör örgütlerine terör örgütü demiyor, terörü fikren destekliyor” demeye getirdi sözü. Hulki Cevizoğlu’nun yaptığı gibi, devlet gibi düşünmeyen birini, devlet gibi düşünen, düşünmeye zorlanan çoğunluğun dışına atmaya ve o çoğunluğa hedef göstermeye çalıştı. 

Herkesin, devletin resmi görüşü gibi düşünmeye zorlandığı bir ülkede demokrasiden söz edilemez. 

Çoğunluğun görüşüne katılmayanlara saygı gösterilmeyen ülkelerde düşünce özgürlüğü yoktur. Resmi görüşe katılmayanların ya da devlete biat etmeyenlerin cezalandırıldığı yerde faşizm vardır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et