09 Ağustos 2017 01:00

İki haber ve iktidar

İki haber ve iktidar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İktidar medyası içinde en lümpen habercilik dilini kullanan gazetelerden biri olan Star, önceki günkü birinci sayfasında, kurguya dayalı Büyükada senaryolarına devam etti. Büyükada’da mesleki bir toplantı sırasında gözaltına alınarak tutuklananlar arasında yer alan hak savunucularından Özlem Dalkıran’ın fotoğrafının yanındaki başlık şöyleydi: “Büyükada ihaneti.” Ve haber şöyle devam ediyordu: “Büyükada’daki ihanetin ayrıntıları sözde insan hakları aktivisti Özlem Dalkıran’a ait toplantı tutanaklarının yer aldığı dijital verilerde ortaya çıktı.” Ve Özlem Dalkıran’a ait toplantı notları olduğu öne sürülerek sunulan haber şöyle: “Bize destek olan STK’lar ile görüşerek bir halk meclisi kuralım. Pilot bölge olarak Kadıköy’de bir mekan kurulsun. Program olarak tek şey geliyor aklıma, AKP’den kurtulmak.” (Star gazetesi, 7 Ağustos 2017)

Bu notların, Büyükada’daki toplantıya değil, 16 Nisan referandumu sürecine ait ‘Hayır Meclisi’ notları olduğunu anlamak zor değil. 

Aynı gün yine iktidarın medya bloku içindeki bir başka gazete olan Yeni Şafak’ın birinci sayfasında da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ya ilişkin aynı bakış açısı ile kurgulanmış bir haber dikkati çekiyor. Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafıyla sunulan başlık şöyle: “Öfke kustu.” Haber de şöyle devam ediyor: “Kılıçdaroğlu, Alman medyasına ‘Türkiye düşmanı’ gibi demeçler verdi. Türkiye’de kimsenin can güvenliğinin olmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, ‘Bütün güçleri bir araya getirip Erdoğan’ı indireceğiz’ ifadelerini kullandı.” (Yeni Şafak, 7 Ağustos 2017)

İki ayrı iktidar gazetesi ele aldıkları bu iki haberi sunarken, aslında döneme dair iktidar politikasının da şifrelerini veriyor: “AKP, Türkiye’de ‘milli çıkarların’ temsilcisi olan yegane siyasi partidir. Sıradan bir hükümet değildir ve değişmesi ülkenin çıkarlarına zarar verir. Böyle bir çabanın içine girmek bir ihanettir.”

AKP’den öncesini bilenler hatırlayacaktır, her iktidar seçimle geldiği gibi seçimle gitmesinin de verili siyasal sistemin doğal bir sonucu olduğunu bilir. Bunu söylerken daha önceki iktidarların siyasi nezaket timsali olduğunu öne sürmüyorum elbette. Türlü entrikalar Türkiye siyasal tarihinde de, dünya tarihinde de binlerce örneğiyle mevcuttur kuşkusuz. Ancak bir hükümetten kurtulmayı istemenin, bir siyasal talep değil de, bir ‘ihanet’ ifadesi olarak sunulması ve bunun hegemonik bir siyaset dili haline getirilmesi AKP’ye ait bir meziyettir. Star ile Yeni Şafak bu haberleriyle, aynı gün içinde iki ayrı koldan bu algıyı yeniden üretmiş oluyorlar.

Son anayasa referandumunda da görüldüğü gibi bu ülkenin en az yarısı Erdoğan’ın tek adam yönetimine ve AKP iktidarının dayatmacı siyasetine karşı. 

İktidar medyasının her gün yeniden ürettiği söyleme göre ise, böyle bir şeyi düşünmek bile bir ‘ihanet’ ifadesi. 

Ve Türkiye’de referandumdan sonraki siyasal alanın düzenlenmesine ilişkin iktidar projesinde, her gün bir sürü örneği ile gördüğümüz gibi AKP’nin iktidar zeminini zayıflatacak olan her türlü ihtimalin, hukuki kaygılara da prim vermeden bertaraf edilmesine dayanıyor.

HDP’nin İstanbul’daki ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin ağır tecrit koşulları içine hapsedilmesi bu iktidar projesinin Kürtlere dair kısmını oluşturuyor. Eş genel başkanları, milletvekilleri tutuklanmış olan HDP’nin, 6 milyon kişinin oyunu almış bir parti olmaktan çıkarılmasının yolunun onu sürekli yalıtmak, yalnızlaştırmak, kriminalize etmekten geçtiği düşünülüyor.

Yakın tarihimiz bunun açık bir yanılgı olduğunun örnekleriyle dolu olsa da, AKP’nin bugünkü meselesi tarihten öğrenmek değil, tarihi kendisinin mutlaklığı üzerinden yeniden yazmak. 

İktidarın Erdoğan’ın tek adamlığı üzerinden kurulduğu AKP’nin yeni tarih yazımında, üzeri çizilenler bunla sınırlı değil. 

Buna, AKP’nin “yayın hakkı akreditasyonu”na uygun görmediği basın organları ve gazetecilerle, çalışmaları iktidarı rahatsız eden insan hakları savunucularını, akademisyenleri de ekleyin.

İlk duruşmasında 12 tanığın kendisi hakkında işkence altında ifade vermeye zorlandıklarını açıkladığı gazeteci Nedim Türfent’in 15 aydır bu gerçeğe rağmen tutuklu olması da yine aynı iktidar paradigmasının normları içinde okunmalı. Nedim Türfent’in, Hakkari 2. Ağır Ceza Mahkemesinde bugün ikinci duruşması görülecek. Umarız bu hukuksuzluk son bulur ve Nedim bugün özgürlüğüne kavuşur.  

Yazının sonuna geldim. Ama siyasi tabloyu böylesine sıkıştırılmış bir düzlemde bırakarak olay yerini terk edecek değilim. O zaman Baba Zula’dan gelsin: İtaat etme! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa