18 Ağustos 2017 01:02

Erkeklere gününü gösteren pehlivan

Erkeklere gününü gösteren pehlivan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hindistan ticari sineması, ülkemizde de eskiden beri sevilir. Avare ile olan duygusal ilişkisinden beri, bu toprakların sinema seyircisi Hint filmi izleyecek yol bulur. Son yıllarda daha çok internet üzerinde, elden ele, kulaktan kulağa çok izlenen filmler oldu. Batı merkezli dağıtım kanallarının dışında kalmıştı, sinemada hemen hiç gösterilmiyordu. Bu hafta vizyona giren Dangal daha önce giren birkaç Hint filminden daha iddialı. 3 Aptal’ı, PK’yi, Aamir Khan’ı küçük ekranda izlemiş seyirci için çekici olabilir. Dünyada en çok izlenen Hindistan filmi olmuş, Asya’da epey tutulmuş, o rüzgarın ne kadarı burada eser göreceğiz. 

Dangal, Hindistan’ın güreşte ilk altın madalyasını 2010’da kazanan Kadın Güreşçi Geeta Phogat ile kardeşi Babita Kumari’nin öyküsünü anlatıyor. Babaları, Eski Güreşçi Mahavir Singh Phogat’tan başlayarak. Güreşe tutkun Mahavir, bu yüzden oğlu olsun çok ister. Kızları olunca, onları da pehlivan olarak yetiştirmeye karar verir. Kızlar zorlanır, etraf laf eder, erkeklerle güreşince dedikodu çıkar. Güreşçi kadınların yetişirken karşılaştığı zorlukların başında bu tutuculuk gelir. Ancak kendilerini ispatlarlar. Geeta ülke şampiyonu olup başka bir şehirde okula gidince, babası dışında bir antrenörü olur. Savunma mı oynayacak, hücum mu, iki hocasının yaklaşımlarını değerlendirip, babasının haklı olduğunu anlaması biraz vakit alacaktır elbette. Bir yandan kadın arkadaşlarıyla alışverişe çıkmaya, sinemaya gitmeye, oje sürmeye, yani olağan şekilde büyümeye, eğlenmeye, sosyalleşmeye başlar. Bu bölümün çelişkisi de bu olur, bunlar gibi, hatta saç uzatmak gibi genç haytalıkları mı yapacak, yoksa antrenmanlarını aksatmayacak mı. Filmin üslubu da abartılı olunca, bunların bir arada olması düşünülemiyor bile (gerçi diğer bütün kadın güreşçiler uzun saçlı ama). Film boyunca Mahavir’in ülkesi adına madalya alamayıp içinde kalmasını boşa dinlemiyoruz, hikayeyi bağlayan final Geeta’nın madalyası olacak. Filmin yaşanmış olaylara dayandığı, isimlerin gerçek olduğu yazısı, filmin duygusal bitişinin hemen arkasından geliyor.

Film, ihtiyacı olan her şeye sahip gibi görünüyor. Bir sporcu hikayesi, hem de yaşanmış. Genç kadın güreşçi, babasının eksik kalan madalya hayalinin peşine düşüyor. Tutuculukla çatışma, art arda güreş maçları, maçlarda kendisini hor görenleri bir bir yere serme, elbette bol şarkı türkü: neşeli, heyecanlı, duygusal, gerilimli ve nihayet, muzaffer. Olabildiğince sade, bütün çatışmalarını uzun uzun, tekrar tekrar göstermekten kaçmıyor, her şeyin üstünde yeterince duruyor. Bollywood da denen, Hindistan ticari sineması çok büyük bir sektör, bu film de onun bugünkü en rafine örneklerinden biri sayılabilir. Dolayısıyla her detay hesaplı kitaplı. Filmin Başrol Oyuncusu Aamir Khan, ülkesinde de dışarıda da çok büyük yıldız, aynı zamanda filmin yapımcılarından. Daha girişte, yönetmen ve senaryo yazarı ile birlikte, güreş sahnelerinin koreografının ve şarkı sözü yazarının adı da yazıyor. Öyle de olmalı, bunlar zaten hem önemli işler, hem de filmin önemli kısmını kaplıyor. 

Saç uzatmakla sporda başarılı olmak, hatta genel olarak başarılı olmak arasında bir karşıtlık olduğunda ısrar etmesi bir yana, filmin kadın bahsindeki asıl mesajı olumlu. Kadının fendini övüyor, kadınları küçümseyenleri bir bir mahcup çıkarıyor, fragmanının sonunda Mahavir deyiveriyor, “Benim kızlarımın neyi eksik?” Bu dikkat çekici, özellikle popüler Hint filmlerinde tutuculukla çatışma hep şu ya da bu düzeyde oluyor, genellikle de kadının toplumsal konumunu sorgulayarak. Burada anlatılan zaten kadın düşmanlarını mağlup eden bir pehlivan. Çağa hitap eden bir duygu, en önemlisi ilham verici olabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa