Federasyon, Tribün Mühendisliği: Beleştepe, Göztepe, Konya...

Demirören başkanlığındaki futbol federasyonu sezon arasındaki yaz döneminde üç tane büyük organizasyonun ev sahipliğini yaptı.
31 Mayıs’ta Başakşehir-Konya arasındaki Türkiye Kupası finali.

5 Haziran’da Eskişehir-Göztepe arasındaki Süper Lig’e yükselme maçı.

6 Ağustos’ta Beşiktaş-Konya arasındaki Süper Kupa finali.

Her üç maç da futbolseverlerin hafızasında.

Türkiye Kupası finalinde önce Başakşehirli taraftarlar, maça ev sahipliği yapan Eskişehirli taraftarların üzerine maytap, ses bombası, meşale ne buldularsa attılar.  Maçın sonunda ise kazanan Konyasporlu taraftarların sahaya girmesiyle önemli bir tehlike atlatıldı.

Bu olaylardan ders alınıp bir sonraki organizasyon daha dikkatli yapılır değil mi?

Söz konusu TFF ise tabii ki bu beklenti havada kalıyor.

Antalya’nın ev sahipliği yaptığı Eskişehir-Göztepe Süper Lig’e yükseliş maçı da bir önceki maça benzer görüntülere sahne oldu. Sahaya atılan maddelerden maç o kadar çok durdu ki sadece ilk yarının sonuna 17 dakika uzatma eklenmek zorunda kaldı.

Beşiktaş-Konya Süper Kupa maçına ise ayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Çünkü bu maçı klasik “taraftar olayları” klişesiyle açıklayamayız.

Dışarıdan bakıldığında bile, son dönemlerde Konyaspor tribününün özel olarak Demirören’in “makbul taraftar” olarak nitelendirdiği bir tipoloji ile dizayn edilmeye çalışıldığı görülüyordu.

Passolig çıktığında pek çok taraftar grubu boykot gerçekleştirip, tribünler boş kaldığında, Anadolu’da tek dolu tribün Konya kalmıştı. Her ne kadar Konyaspor’un Nalçacılar adlı kadim bir tribün grubu olsa da, doluluk Nalçacıların boyutunu çok aşıyordu. O dönemde kentte passolig kartlarının nasıl dağıtıldığına ilişkin pek çok duyum spor medyasının kulislerine yansıdı ama beklendiği gibi hiç kimse bunu haber yapma cesareti gösteremedi.

TFF’nin Konya’ya desteği milli maçların bu şehre verilmesi oldu. Türkiye-İzlanda maçında Ankara’da IŞİD saldırısı sonrası ölenler için yapılan saygı duruşunda, tribünlerden yükselen ıslık ve yuh sesleri Konya’daki tribün mühendisliğinin sonucuydu. Konya tribünleri rabia, tekbir derken bu günlere kadar geldi. Konyaspor Başkanı Ahmet Şan “Bugün bütün statlarda siyasi simge olarak İzmir marşı söyleniyor, bir tek bizim statta söylenmiyor” açıklamasını yaptı. Aynı başkan Süper Kupa maçında Konyaspor taraftarının çıkardığı olaylara Beşiktaş Beleştepe taraftar grubunun açtığı “Nuriye-Semih Yaşasın” pankartının neden olduğu yalanını da rahatlıkla söyledi.
Şimdi bu uzun parantezi kapatalım.

Malum gündemi takip edenler biliyor, sürekli siyasal güç odaklarına yaranmaya çalışan bu başkan “ByLock” kullanıcısı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmasının ardından, başkanlıktan istifa etti.

Şimdi birkaç soru.

“Nuriye ve Semih yaşasın” pankartı açan Beleştepe taraftar grubundan 11 kişi “örgüt” gerekçesiyle tutuklandı.

Yine Göztepeli 72 taraftar bu hafta içinde “örgüt” gerekçesiyle gözaltına alındı.

Peki, Beşiktaş maçı öncesi sosyal medyada bozkurt ve rabia işaretleri, palalar ve bıçaklar ile verdikleri pozları paylaşan Konyaspor taraftarları için bir işlem yapıldı mı?

Pankart açan Beleştepeliler, sahaya bıçak atan Konya taraftarından daha mı tehlikelidir ki tutuklular?

Beleştepe ve Göztepeli taraftarlar sadece muhalif duruşları nedeniyle mi cezalandırılıyor?

Sahaya giren, palalarla, bıçaklarla poz veren Konyasporlu taraftarlar Demirören’in “makbul taraftarları” olduğu için mi işlem yapılmıyor?

Ya Eskişehirlilerin üzerine meşale, maytap, ses bombası atan Başakşehir taraftarı için ne işlem yapıldı?

Bir soru da Federasyon’a, hani Passolig ile tribün olayları tamamen bitecekti?

Sorulara yanıt alamayacağız ama yine de tarihe kayıt düşelim.

Son bir not daha, Konyaspor eski Başkanı Ahmet Şan’dan sonra eski kaleci Ömer Çatkıç da ByLock’tan gözaltına alındı. Demirören federasyonunun savsakladığı federasyon içerisindeki “cemaat” bağlantıları bakalım ortaya çıkacak mı?