Hekim andı: OHAL
İnanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin, görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime” cümlesinin belkemiğini oluşturduğu hekim andının hayata geçirilmesinin hiç de kolay olmadığı günlerden geçiyoruz. Oysa tıp öğrencileri bu metni hep bir ağızdan okumadan mezun olamazlar.
Tarihte ilk hekim andı MÖ 3000 yıllarında Mısırlı Hekim-Rahip İmhotep tarafından oluşturulsa da günümüzde Hipokrat’ın metni ilk metin olarak hafızalarda yer edinmiştir. Ama bugünkü hali 1948 yılında Dünya Hekimler Birliğinin yeniden kaleme aldığı Cenevre Bildirgesi’ne dayanır. 2. Dünya Savaşı’nda tıbbın dahli ile işlenmiş insanlık suçlarından yola çıkılarak kaleme alınmış bir metindir bu. Günümüzde de uygulanması hiç de kolay olmamıştır sağlıkçılar için.
Hekimlik andı toplumsal bir sözleşidir. İşte bu yüzden sözleşinin iki tarafı birlikteyken hekim andı içilir: Tıp fakültelerinde hekim adayları mesleğe adım atmadan önce hocaları, diğer hekim adayı arkadaşları, aileleri ve diğer konukların da olduğu bir topluluk önünde ve tanıklığında ant içerler.
Daha mesleğe adım atarken yemin ettikleri için de yakın zamana kadar onlara mahkemelerde yeniden yemin ettirilmezdi.
Halk arasında ise bunun yansıması olumsuz bir örnek gördüklerinde “Bir de Hipokrat yemini etmişti” olarak karşımıza çıkardı.
Mevlana’ya atfedilen “Gel... Gel, ne olursan ol, gel! İster kafir, ister Mecusi, ister putperest ol, gel! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!..” sözünün daha kolay boy verebileceği bir zemindir bu aynı zamanda. “İster kafir, ister Mecusi, ister putperest” olsun “görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğim” diye yemin ederek mesleğe adımını atar her hekim. Ama hekim ‘memur’ kılınınca bu iş nasıl olacak? Misal, sağlıklı insan / sağlıklı toplum yolunda vazgeçilmez bir başlık olan barış için imza veren akademisyenlerin, sağlıkçıların işten atıldığı bir dönemde hekimlik andına sadakat büyük bedeller gerektiriyor, aynen 2. Dünya Savaşı yıllarında olduğu gibi.
“Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir” der, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi; adeta hekimlik andına atıfla. İşte bu yüzden İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne taraf olan devletler ve uluslararası kurumlardan beklenen hekimlik andına sadık kalan sağlıkçıların korunmasıdır. Ya gerçeklik? Misal, OHAL döneminde KHK (kanun hükmünde kararname) ile sağlık alanında işten atılmalarda etnik köken, inanç (mezhep) / inançsızlık, siyasi düşünce ve aidiyetlerin belirleyici olmadığını söyleyebilir miyiz?
Daha dün bir anne ve henüz doğmamış bebeği birlikte can verdiler Cizre Devlet Hastanesinde. Basına yansıdığı kadarıyla “Dört kadın doğum uzmanı yakın zamanda istifasını vermişti”. Belki de hekimlik andına sadık kalacak ortam olmadığı için istifa ettiler, kim bilir? Yüzlerce gün sokağa çıkmanın yasaklandığı, çocukların /hastaların öldürüldüğü, yoldaki yaralı bir kadına tıbbi yardımda bulunmak isterken alnının orta yerinden devlet envanterinden silahla keskin nişancılarca katledilen bir sağlıkçının olduğu bir ortamda hekimlik andına sadakat hiç de kolay değil.
Hekimle hasta arasındaki ilişkinin temel dayanağı güvendir. “Hekim andı bu güveni oluşturmak, temellendirmek ve sürdürmek amacıyla ortaya konmuştur.” Ama güven tek taraflı olabilir mi? Hekimler ve sağlıkçılar da uluslararası bildirgeler, tıbbi etik, hekimlik andına sadık kalmalarından dolayı devletler tarafından gözaltı, işten atılma, sürgün gibi yöntemlerle tehdit edildiğinde halkın sahiplenmesini umar. Ama bu beklentinin yeterince karşılanmaması onların hekimlik adına aykırı davranmalarına gerekçe olamaz. Aynen şimdilerde tutuklu ve hükümlülerin kelepçe ile muayene edilmeleri örneğinde olduğu gibi. Ya da hastanelerin mahkum koğuşlarındaki negatif ayrımcılık pratiğinde olduğu üzere.
Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere hekimlik andına sadık kalanlar için ciddi bedellere evrildiği bir ahvalde hukuk devletinden, adalet, hak ve özgürlüklerden de bahsedilemez. İşte bu yüzden hekimlik andı günümüzde sağlıkçılara bırakılamayacak kadar yaşamsaldır ve hekimler, sağlıkçılar yalnız bırakılmamalıdır.
Sağlıcakla kalın.
Evrensel'i Takip Et