02 Eylül 2017 01:00

Barış mücadelesini yükseltmenin zamanı

Barış mücadelesini yükseltmenin zamanı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün 1 Eylül, “Dünya Barış Günü”ydü. Dünyanın her yanındaki barış yanlısı güçler, barış içinde bir dünya talebini yinelediler. 

Çünkü dünya, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, barışa ihtiyacın en yüksek düzeye ulaştığı bir dönemden geçiyor.

Savaşlar, iç savaşlar, emperyalistler arası yeniden paylaşım girişimlerinden doğan gerilimler, din ve mezhep çatışmaları, darbeler, bütün gerilimleri provoke eden terörist saldırılar; bu çatışma ve kaosun harekete geçirdiği, açlık, yoksulluk, hastalıklar eşliğinde, savaşlardan bile fazla can kaybına yol açan  milyonların büyük göçü... Barış ve huzur içinde dünya talebini hem olağanüstü büyütmüş hem de aciliyet kazanmıştır.

HÜKÜMET HALKI ‘KEFEN GİYMEYE’ ÇAĞIRIYOR 

Coğrafi olarak da dünyanın bu en çatışmalı bölgesinde yer alan Türkiye’yi 15 yıldır yöneten Erdoğan-AKP hükümetleri, bölgede barışı, halkların kardeşliğini değil; bölgedeki gelişmeleri kendi amaçları için bir fırsata dönüştürmeyi esas alan politikalar geliştirmiştir. Bölgedeki emperyalist müdahaleleri, iç savaşları, mezhep çatışmalarını ve “halklara rejim dayatmayı” iç politikasında “tek parti tek adam rejimi”nin dayanağı yapan Erdoğan-AKP yönetimi, dış politikasında ise “yayılmacı” ve mezhepçi girişimlerine böylece meşruiyet kazandırmayı amaçlamıştır. Özellikle son yıllarda; “ülkenin bekası”nı, “fetihçiliği”, “gaza”yı, “cihat”ı, “şehitliği” ve “gaziliği” öne çıkararak, yığınlara “Kefenlerinizi giymeye hazır olun” çağrıları yaparak, vatan-millet-bayrak istismarcılığının da ötesine geçerek, “tek parti tek adam rejimi”nin ideolojik platformunu da inşa eden bir çizgiye girmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Malazgirt Savaşı’nın 946. yılı dolayısıyla yapılan törende; Türklerin 946 yıldan beri Anadolu’yu, daha doğrusu İslam dünyasını aynı düşmana karşı savunduğunu, bundan sonra da sonsuza kadar savunacağını, bunun için de herkesi kefenleri giymeye her zaman hazır olmaya çağırmıştır. 

BARIŞ, ÖZGÜRLÜK, ADALET, EMEK MÜCADELESİ İÇ İÇEDİR

Son aylardaki konuşmalarını dinleyen herkes, Cumhurbaşkanının gençliğe, halka vaadinin; huzur ve refah içinde, halkların kardeş olduğu bir Türkiye değil; 946 yıldır savaş içinde olan, bundan sonra da “ebediyete” kadar savaş içinde olacağı, “ezeli ve ebedi”, “yedi düvele karşı savaş” içinde bir Türkiye olduğunu görmektedir.  Cumhurbaşkanı ve AKP hükümetleri Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının varacağı en yüksek makam olarak şehitlik ve gaziliği göstermektedir. 

Sınırın içinde ve dışındaki askeri operasyonları, bölgedeki girişimlerin OHAL ve KHK’lerle desteklenen baskı ve boyun eğdirme hamlelerinin oluşturduğu tablonun kendisi bile hiçbir yoruma meydan vermeyecek biçimde, barış mücadelesinin Türkiye’de demokrasi mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu göstermektedir. Bu sadece Türkiye’de değil bölgede de böyledir. 

Çünkü; çatışmaları, savaşı;

-Emperyalistler bölgeye müdahaleleri ve bölgeye yeni askeri güç yığmalarının,

-Bölge gericilikleri ve Türkiye’yi tek adam tek parti rejimine sürükleyenler, baskı rejimlerini meşrulaştırmak için kullanmaktadırlar. . 

Dün bu köşeden de Kurban Bayramı dolayısıyla yazılan yazıyla bugün “Dünya Barış Günü” vesilesiyle yazılan yazının, kapsamı itibariyle büyük ölçüde örtüşmesi bile, dünyanın, bölgenin ve Türkiye’nin içinden geçtiği koşullarda, adalet, özgürlük, emperyalizme ve gericiliğe karşı mücadele, emek mücadelesi...yaşamın başlıca alanlarındaki mücadelenin nasıl iç içe geçtiğini göstermektedir.

BARIŞ MÜCADELESİ GÜÇLÜDÜR DAHA DA GÜÇLENECEKTİR

Türkiye elbette ki, bölgedeki, hatta dünyadaki barış mücadelesinin en güçlü olduğu ülkelerden birisidir.

Bu yüzdendir ki Türkiye’de bugün barış talep etmek, barış için mücadele etmek; ülkeyi yönetenlerin gözünde “teröre destek”tir, “casusluk”tur, “vatana ihanet”tir!

Bu yüzdendir ki insan hakları savunucuları, barış mücadelecilerinin olağan toplantıları basılıp, uluslararası  insan hakları örgütlerinin temsilcileri “casusluk” ve “Teröre destek vermek” iddiasıyla tutuklanmaktadır.

Ancak bütün bunlar barış mücadelesini bastırmaya yetmediği gibi barış mücadelesinin önemi ve aciliyetini göstermektedir. 

İnsanlığın, en eski talebi olan “barış talebi”, bugün de insanlığın en acil ve sıcak talebi olarak tüm dünyada yayılmaktadır.

Bugün bölgede ve Türkiye’de emperyalizme ve her tür gericiliğe karşı mücadelenin olmazsa olmazıdır.

2017’de demokrasi güçlerine düşen ise barış mücadelesini daha da yaygınlaştırıp güçlendirmektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa