İki yazarın ardından
Fotoğraf: Envato
Ağustos ayında iki değerli yazar dostu kaybettik: Osman Bolulu ve Mümtaz İdil.
Güler yüzlü ve şakacı bir insan olan Bolulu dostumuz, Lâdik Köy Enstitüsü’ndendi (1947). Her yönüyle kentli olmasına karşın, “köylü” kökenini özellikle belirtmek için, kimi cümleleri memleketi Amasya’nın yerel deyişiyle üstüne basa basa söyler, annesini de “Sevecenlik bohçası” diye tanımlardı. Enstitü’den sonra Gazi Eğitim’in “Edebiyat Öğretmenliği Bölümü”nü, daha sonra da bürokrasiye yönetici yetiştiren “Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü”nü bitirmişti.
1964 yılında ben, TÖS’ten önceki en geniş öğretmen örgütü olan Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu’nda “Öğretmenler Gazetesi”ni çıkaran bir görevliyken tanıdım Bolulu’yu. Sonraları hangi işe girsem, nerede olsam beni arar bulurdu. Bir ara eczacı kalfalığı yaparken çalıştığım eczaneyi de buldu, muhabbetinden eksik etmedi beni. 12 Eylül Darbesi’nin ertesi günü emekliliğini istemişti.
İyi bir eğitimci, iyi bir edebiyat öğretmeni, iyi bir yazardı. Şairliğini de geçemeyiz: “Ne denli namlu varsa / Kurşunlarını sökeceğim / Kalem yapacağım çocuklar / KARDEŞLİK yazacaksınız.” Varlık, Ataç, Ilgaz, Türk Dili, Kıyı, İnsancıl, Damar gibi daha ne kadar dergi varsa hepsine yazı yetiştirirdi. En başta “Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü” olmak üzere, Türkiye’deki birçok sanat/edebiyat ödülünü almıştı. Üretkendi: Altı şiir, beş deneme, bir öykü, iki masal, bir araştırma kitabı, sayısını bilemeyeceğim sayıda “Ders Kitabı” ve “Yardımcı Ders Kitabı” yazmıştı.
Gelelim Mümtaz İdil’e… Onun kadar “değerini saklamak için saklanan” insan çok azdır. Bürokrasiden nefret etmesine karşın, bürokrasinin zirvesine kadar bütün üst kademelerde görev yapan başka biri çıkmış mıdır bu ülkede? Şöyle de diyebilirim: Mümtaz, girdiği bütün işleri büyük bir ciddiyetle ve benimseyerek yapar, ama aslında edebiyatın dışındaki bütün işleri küçümserdi. Edebiyat sanatında açık sözlüydü: Kısa, okuru saran, yalınç denemeleriyle öne çıkmıştı. 1977 ile 1983 yılları arasında çıkardığımız TÜRKİYE YAZILARI dergisinin birçok sayısında onun bu denemeleri vardır.
Ben Mümtaz’ın “insan” yönüne hayranlık duyardım. Onun kadar “geçimli insan” az gördüm. Yaşama olumlu baktığı kadar, ilke olarak insanlara da olumlu bakardı. Bu yüzden sıkça aldatılır mıydı? Hayır, onu kimse aldatamazdı! Çünkü genel olarak insan ilişkilerinde “mesafeli”ydi ve sanki herkesi uzun yıllardan beri tanır, bilir, ona göre davranırdı.
Gerekmedikçe konuşmayan, “sessiz ve sağlam” bir insandı. Ben onu hep “iyi insan” olarak bellemişimdir. Çünkü ondan hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bir kabalık, bir kötülük gelmeyeceğinden emindim. İnsanlar Mümtaz İdil gibi olsa, kimse çekişmez, hatta savaşlar da çıkmazdı…
- Veda yazısı 01 Nisan 2019 19:40
- İki konu bir de sav söz 11 Mart 2019 20:05
- Atabaş'ın ardından 04 Mart 2019 19:30
- Ceyhun Atuf Kansu 25 Şubat 2019 23:10
- Fenerbahçe’nin Hâl-i Pür Melâli 19 Şubat 2019 01:19
- Beyin Göçü 12 Şubat 2019 00:33
- ‘Selim Ağbi’yi hatırlarken 05 Şubat 2019 00:00
- İstanbul Müzik Festivali 21 Ocak 2019 23:40
- Fiyatlar yasayla düşer mi? 08 Ocak 2019 00:24
- Ankara’da yeni bir dönem mi? 01 Ocak 2019 00:34
- Erdal Erzincan'la halk müziğimiz üzerine (2) 25 Aralık 2018 00:05
- Erdal Erzincan’la halk müziğimiz üzerine (1) 18 Aralık 2018 02:47