Yargının özeleştirisi samimi mi?

Dün yeni adli yılın açılışı yapıldı. Geçmiş açılışlara göre çok sönük geçti adli yılın açılışı. 

Bu sene resmi açılış töreni Saray’da yapılmadı. Eskiden olduğu gibi Yargıtayda yapıldı. Demek ki, geçen seneki “Yargıtay Salonu uygun değil” gerekçesi doğru değildi. Anlaşılıyor ki, yargının Erdoğan’a bağlı görünümü Erdoğan’ı dahi rahatsız etti. Erdoğan da bu sene açılışı bir konuşmayla onurlandırmadı.  

Yargıtay Başkanının konuşması da, yargıya güvenin iyice zayıfladığı ve yargının yürütmeden bağımsız olmasının gerekliliği üzerine idi. 

Peki, bu seneki yargı yılı açılışında sergilenen tutum gerçekten bir öz eleştiri, yargının rota değişikliği midir?

Pek öyle görünmüyor.

Yargıtay Başkanı yargıya güven kalmadığından söz ediyor, hak ve özgürlüklerin gelişmesi için yargının bağımsız olması gerektiğini söylüyor ama savunmanın yargıdan ayrılmasına göz yumuyor. Savunmanın temsilcisi olan Barolar Birliği Başkanını sadece kendinin konuşmasını dinlemek için açılış töreni’ne davet ediyor. Oysa, eskiden Yargıtay Başkanı ve TBB Başkanı konuşurdu. TBB Başkanının konuşması savunmanın yargının yeni adli yıl töreninde temsil edilmesi anlamına gelirdi. TBB Başkanı savunma açısından sorunları kamuoyuna aktarır, yargının yürüyüşü ile eleştirilerini sıralardı. Savunmanın sesi olmadan, halkın haklarının savunulmadığı bir yargı açılış töreni bağımsız yargı iddiasına yakışır mı? Savunmanın temsilcisinin bu tür törenlerden çıkarılmasının sebebini herkes biliyor. TBB Başkanının bu törenlere katılması tek başına yargının sorunlarının çözülmesine, yargının bağımsız ve tarafsız hale gelmesine yol açmaz ama bir semboldür. Bu sembolik duruma dahi tahammül edemediğinizde, söylenen diğer her şey hükümsüzdür. O halde, Saray’dan Yargıtaya dönerek bağımsız yargı konusunda bir adım atar gibi görünmeye çalışırken niye TBB Başkanının konuşmasına da imkan sağlamıyorsunuz? Çünkü, Reis’in TBB Başkanı ile husumeti var. O kadarına cesaret edemiyorsunuz. Ya da seni yeniden Yargıtaya gönderen siyasi irade henüz TBB Başkanının konuşmasına izin verecek durumda değil. Yani, hâlâ yürütmeden bağımsız falan değilsiniz. Hâlâ, yürütmenin izin verdiği kadar “Hamamın namusunu kurtarmaya” çalışıyorsunuz.

Bağımsız yargı sözlerinizin ne kadar iğreti olduğu hakim savcı alımları ile ilgili tek söz söyleyememenizden de belli. Yargı mensuplarının üçte birinin terör örgüt üyesi olmaktan yargıdan tasfiye edildiğini söylüyor, buna şaşırıyor ve artık liyakata göre hakim ve savcı alınmasını söylüyorsunuz ama halen hakim ve savcı alımlarında yine liyakat esası uygulanmadığını, AKP il ve ilçe yöneticilerinin, AKP’ye yakın kişilerin, AKP referansı olanların hakim ve savcı olarak mülakat sınavlarında seçildiğini söyleyemiyorsunuz. On sene sonra bugün alınan hakim ve savcıların defosu çıktığında bu kez yine “Yargı mensuplarının üçte biri nasıl bir partinin militanı çıkar” diye hayret mi edeceksiniz?

Hakim ve savcıların bir terör örgütü üyesi olmaması ya da bir partinin militanı olmaması için yapısal eleştiriler yapmalı ve çözümler önermelisiniz. İnsan hak ve özgürlüklerinin gelişmesi için yargının bağımsız olması gerekir demek yetmiyor, bunun nasıl olacağını söylemek de gerekiyor. Savunmanın temsilcilerinin bu konuda nasıl düşündüğünü öğrenmek de gerekiyor. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

Toplu sözleşme sürecinde olan kamu işçilerinin, Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin üzerinde anlaştığı sözleşme taslağının kendilerinden gizlenmesine tepkisi büyüyor. Bu hafta hükümete sunulması beklenen taslağın onayları alınmadan masaya konmamasını isteyen işçiler, “Biz mücadele etmezsek sözleşmenin sonu belli” diyor.

22 bin 131 TL: Türk-İş’in açlık sınırı

72 bin 88 TL: Türk-İş’in yoksulluk sınırı

30 bin TL: Kamuda ortalama ücret

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et