Sahte olan tek şey Nuriye’nin sınav sonucu mu?
Fotoğraf: Envato
Anadolu şehri Kütahya’da yaşıyor.
Meslek liseli...
İşçi çocuğu...
Mütevazı hayatların sıra dışı kızı...
Nuriye Kalkmaz...
Yaptığı ‘sahtecilik’ açığı çıkınca hafta sonu yine tüm Türkiye’nin gündemi oldu.
Daha önce de gündem olmuştu.
Sınav sonuç kağıdında oynama yapmış Hacettepe Tıp’ı kazandığı iddiasıyla doğru okul müdürüne koşmuştu.
Okul müdürü, Nuriye’yi de yanına alarak, soluğu İl Milli Eğitim Müdürlüğünde almıştı.
Milli Eğitim Müdürü, gurur kaynağı Nuriye’nin bu başarısını yerel ve ulusal basına yetiştirmişti.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz da fırsatı kaçırmamıştı; Nuriye’yi tebrik etmek için bakanlığa çağırmıştı.
Nuriye’nin öğretmenleri de davete dahil olmuş, bakanlıkta gurur pozları vermek için adeta yarışmıştı.
Yetkililer Nuriye için tören düzenlemiş hediyeler vermişti.
Milletvekilleri Twitter’dan tebrik mesajı göndermişti.
Bu Manzaraya göre herkes 4 çocuklu, işçi bir ailenin meslek liseli kızının başarısıyla gurur duyuyordu.
Şimdi...
Belgenin sahte olduğu açığa çıktı.
Herkes izleri yok etmenin peşinde.
Bakanlık sitesinden, Bakan Yılmaz ile meslek lisesinden tıbba giren Nuriye’nin yer aldığı gurur fotoğraflarını kaldırdı. Milletvekilleri tebrik mesajlarını sildi.
Oysa o mesajlar atıldı, o fotoğraflar çekildi, o ziyaret gerçekleşti. Bunlar gerçek.
Gerçek olmayan, ‘Hacettepe Tıp’ın kazanıldığını gösteren sınav sonuç kağıdı.
Fotoğraflar kaldırılarak, mesajlar silinerek hata mı düzeltiliyor? Yoksa suç belgesi mi yok ediliyor? Ya da başka türlü değerlendirmeye muhtaç bir durum mu var?
HİKÂYEYE İHTİYAÇ DUYMA HALİ
‘Sahtekar kız!’
‘Tıbbi vaka!’
Benzeri bireysel öfke ve tespitlerle, bireysel çözümlemelerle bitirilemeyecek kadar... Nuriye’nin Bakanlığa kadar uzanan serüveninin arkasında büyük bir ‘eğitim skandalı’ yer alıyor.
Görebilmek için sormamız gereken ilk soru şu: Okul müdüründen il eğitim müdürüne, bakandan basına neden herkes ‘bireysel başarı’ hikayesi arıyor? Ve neden bulduğunda da sorgulamadan üzerine atlıyor?
Çünkü ortada müthiş bir eşitsizlik var.
Bu eşitsizliği gizleyecek, örtecek... ‘Çalışırsan olur’ algısı yaratacak hikayelere ihtiyaç duyuluyor.
Yoksullar ve zenginler...
Batı ile doğu...
* Kızlar ve erkekler arasında kaliteli eğitime ve eğitim olanaklara ulaşmada öylesine büyük farklar var ki...
Ülkenin doğusunda öğretmenler ya tutuklu ya sürgün!
* ‘4+4+4’ sistemine geçildikten sonra kız öğrenciler eğitimden hızla uzaklaşıyor.
İktidar eğitimi paralı hale getirdikçe... Zengin ve yoksul aile çocuklarının eğitime ulaşma olanakları arasındaki adaletsizlik öylesine büyüdü ki...
EĞİTİM RANTINDA ARTIŞ
Hükümet sadece özel okulların yaygınlaşmasının önünü açmıyor. Aynı zamanda aileleri özel okullara adeta itiyor.
Şöyle ki...
Birçok mahalledeki okulları İmam Hatip liselerine çevirerek...
Anadolu, Fen liseleri ve köklü başarılı okulların geleneğini ve altyapısını darmadağın edecek uygulamaları hayata geçirerek...
İyi denen okulların deneyimli yönetici ve eğitimcilerini dağıtılıp, yerlerine nitelik kriteri aranmasızın ‘hükümet yandaşlığı’ öne çıkan atamalar yaparak...
10 binlerce öğretmenin işine KHK ile son vererek...
İktidar özel okullara rağbetin altyapısını oluşturdu.
Sadece ilk ve orta öğretim düzeyinde 1.2 milyon öğrenci özel okullarda okuyor.
Bu okulların fiyatları İstanbul’da genelde yıllık 20 bin liranın (Bu rakamın altında fiyata okul bulunsa da) üzerinde.
Anadolu’da 10 bin liraya özel okul bulunabilse de, yabancı kolejlerde fiyatlar 70 bin liraya kadar çıkıyor.
500 bin genç de özel üniversitelerde öğrenim görüyor.
Ve hükümet devlet üniversitelerindeki en nitelikli hocaları, üniversitelerin onlarca yıllık birikimlerini neredeyse sıfırlayacak düzeyde, KHK ile tasfiye edince... Özel üniversitelere olan ilgi artıyor. Öğrenci (müşteri) sıkıntısı çekmeyen özel üniversiteler de fiyatları artırdıkça artırıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre özel üniversite ücretleri enflasyonu solladı. Buna göre eğitim kurumları içinde en yüksek artış yüzde 17 ile özel üniversitelerde gerçekleşti.
Özel üniversite ücretleri önceki seneye göre 4 bin liranın üzerinde arttı.
Böylece geçen yılın temmuzda yaklaşık 25 bin lira olan ortalama özel üniversite ücretleri 29 bin 210 liraya kadar çıkarak 30 bin sınırına dayandı.
NURİYE, YALDIZLARI DÖKTÜ!
Artık parayı verenin okuduğu dönemdeyiz.
Hükümet, aileleri “ya niteliksizlik ya da özel okul” ikilemine soktukça... Kredi çekip çocuklarını bu özel okullara gönderenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Parası olmayan ya da borçlanacak durumu olmayanların çocukları devlet okullarına gidiyor.
Onlar da biliyorlar ki...
Devlet okulları adeta çökertildi. Ve hükümet sadece kendi kontrolünde, kendi denetiminde dini eğitim ve gençlik için İmam Hatiplere önem veriyor.
Çark acımasızlaştıkça...
Söz konusu acımasızlık görülmesin diye...
Türkiye birincisi olan çoban...
Boğaziçi’ni kazanan meslek liseli...
Vb. çarkı aşarak başarılı olmuş bireysel öğrenci hikayelerine ihtiyaç öylesine artıyor ki.
Asıl sahtekarlık gerçeği gizlemek için bu başarı hikayelerine sarılmak.
Yarışa kilometrelerce önde başlayanları geçmek mümkünmüş gibi...
Milyonda 1 olacak iş sanki herkes için söz konusuymuş gibi...
‘Yapabilirsiniz’ deyip gençlerin umutlarını sömürmek.
Nuriye, yaptığı sahtecilikle büyüklerinin riyakarlığını gözümüze soktu!
Bil(e)meden...
Nuriye, ‘hepimizi kandırmış’. İyi de milyonlarca genç yıllardır kandırılmıyor mu?
EĞİTİMDE RANT ÇARKININ DİŞLİSİ ÇOK
Sadece, fiyatları 10 binlerce lirayı bulan özel okullar değil eğitimdeki ticaretin, rantın göstergesi. Barınmadan ulaşıma her şey rant ve ticaretin parçası.
6 milyon üniversite öğrencisi var. Devlet yurtlarının kapasitesi 600 bin. Devlet öğrencilerin yüzde 90’ınını tüccarların, tarikatların ve fırsatçı ev sahiplerinin kucağına itiyor.
Bugünlerde servisçi kavgaları gündemde.
Servis haberlerine, “çocuklarımızı hangi mafya taşıyacak?” başlıkları atılıyor.
Bugünün mevzusu değil.
‘Google’a “servis kavgası” yazdığınızda karşınıza yüz binlerce sonuç çıkıyor.
Ne de olsa rant büyük!
Okul servisleri tartışılırken, okul servislerine zam geldi. Ve servis zam oranları da enflasyondan yüksek; İstanbul’da yüzde 12, İzmir’de yüzde 18...
Okul aile birlikleri de...
Devletin okullara aktarmadığı kaynağı kendi olanakları ile yaratmak...
Okul masraflarını karşılamak...
Ve benzeri ‘ulvi’ amaçlarla görevlendirilmiş taşeron şirket gibi...
Doğanın, tarihin, toprağın, sağlığın, eğitimin ranta çevrildiği, ticaretin konusu haline getirildiği bir ekonomide haliyle...
Okul aile birliklerinin, okul yönetimlerinin hatta velilerin rant çarkının dişlisine dönüşmesi işten bile olmuyor. Çocuklar güvensiz taşınması da, soyup soğana çevrilmesi de sürecin doğal sonucu oluyor.
Niteliksiz eğitim. Parası olana eğitim. Ticari eğitim, rantsal eğitim derken...
Çocuklar adaletsizliğin ve geleceksizliğin pençesine itiliyor.
- Ezdirmemek ne kelime suyunu sıktılar 26 Aralık 2024 06:55
- Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da 08 Kasım 2024 11:17
- Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki! 24 Ekim 2024 13:08
- Bütçenin özeti: Hem yakacak hem kıracak 19 Ekim 2024 07:06
- Şimşek’in haraç şovu 16 Ekim 2024 04:57
- İTO Başkanı ‘şeytan’ taşlatıyor! 09 Ekim 2024 04:39
- Patronlardan 21. yüzyılda 19. yüzyıl talepleri: Bir adım ötesi zincire vurmak 28 Eylül 2024 06:47
- Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi? 26 Eylül 2024 06:27
- Fiyatlar artarken enflasyon düşüşünün yorumu: Kağıt üstünde düşüş, kemikte hissediş 04 Eylül 2024 05:53
- Vergi listesindeki 3 çeşit yüzsüzlük 29 Ağustos 2024 05:34
- Çin istilasına yol! 27 Ağustos 2024 05:10
- 12 şirket neden Varlık Fonu’na devredildi? 22 Ağustos 2024 04:55