Parmaklıklar ardındaki ülke
Fotoğraf: Envato
Aralık 2011’de, 1982 yılında hakkımda alınan idam kararı iptal edildiği için idam hücresinden çıkarıldığımda, makalelerimi artık imzamın yanına “Ölüm hücresindeki yaşamım” bilgisini ekleyerek yayımlayamazdım. Bu niteleme benim ölüm hücresinde kalmamdan kaynaklanmaktaydı ve ilk kitabımın da adı oldu. Başka hücreye alındığımda nasıl bir niteleme yapmalıyım diye epey düşündüm ve ‘Mahkum ulustan-Mumia Abu Jamal konuşuyor’da karar kıldım.
Tutukluluğumun bu yeni döneminde aklın almayacağı kadar çok kadın ve erkeğin parmaklıklar ardında olduğunun farkına vardım: Birleşik Amerika, federal eyaletten federal eyalete, vatandaşlarının çoğunu hapse atmıştı. Gerici politik bir dinamik sayesinde tek tek eyaletler ve Washington’daki federal hükümet toplumsal ve sosyal problemlere cezaevi sistemini yaygınlaştırarak cevap vermişti.
Medya tarafından kışkırtılan bir atmosferde politikacılar değişik halk gruplarını ‘karanlığın güçleri’ olarak gösterip uyuşturucuya, çetelere, ve diğer savaşılması gerekenlere savaş açıldığı söylemiyle halka karşı savaşıyorlar.
Gettolarda yaşayan siyah gençler de süper vahşi hayvanlar olarak damgalanıp savaşılması gerekenler arasına katılıyor. 1993-2001 yılları arasında başkanlık yapan Bill Clinton döneminde sözde bilim insanlarının, sözde bilimsel araştırmalarla belli toplumsal grupların tutuklanmasının haklı olduğunu açıklayarak Bill ve Hillari’nin elini güçlendirdiğini hatırlayan var mı? O zamandan beri binlerce insan uzun süreli hapis cezalarıyla federal veya eyalet hapishanelerine atıldı.
Ama cezalarını çekip dışarda yeni bir hayata başlama fırsatını yakalayanların önüne de toplum ve politik çevreler tarafından yeni engeller kondu. Mesleki perspektifleri, eğitim ve seçim hakları (Arizona, Florida, Iowa, Nevada gibi eyaletlerde) yok edilerek yeni bir başlangıç yapmalarına ket vuruldu. Bu şekilde, hapisten çıkan tutukluların yoksulluk ve toplumsal dışlanmaya mahkum edilmesi sağlandı. Küçük suçlar işleyen bu kişilerin, uyuşturucu kullanan ve satan kişilerin elinde hapishane cehennemini bir kez daha ziyaret etmesi şaşılacak bir durum olmadı. ’60’lı yılların başında politik görüşleri nedeniyle hapsedilen Angela Davis, daha sonraları cezaevlerinin kapatılması konusunda verdiği derslerle başarılı bir profesör oldu. Davis 2003 yılında “Hapissiz bir toplum? ABD’de cezaevi sanayisi” adlı bir kitap yayımladı. Kitabında gerçekten cezaevlerine ihtiyacımız olup olmadığı ve cezaevlerinin çağ dışı olup olmadığını sorguladı.
Gerçekten cezaevlerine ihtiyacımız var mı?
- Düşüşten önceki imparatorluk gururu 01 Aralık 2024 04:05
- Maestra'ya veda 20 Ekim 2024 04:41
- Büyülü müzik 13 Ekim 2024 04:07
- Dağın altında 22 Eylül 2024 03:56
- İsrail’in sınırı yok 01 Eylül 2024 04:22
- Komplo Teorileri 21 Temmuz 2024 04:30
- İmparatorluk başkanı için imparatorluk mahkemesi 14 Temmuz 2024 04:53
- İsrail'in uluslararası hukuka karşı savaşı 30 Haziran 2024 04:19
- Haklı davanın destekçisi 23 Haziran 2024 04:49
- Adalet savaşçısı kadın 16 Haziran 2024 04:41
- Dövüldüler, hapse atıldılar ve okuldan uzaklaştırıldılar 19 Mayıs 2024 04:16
- "Filistin güneşinde George Jackson" 05 Mayıs 2024 04:00