Savaş: Ölmek ya da öldürmek
Fotoğraf: Envato
Savaşın özü ölmek ve öldürmektir. Ölüm karşısında duyulan aczin, onun ödül ya da ceza, cennet ya da cehennem vaadi/tehdidi ile ifade edildiği bir vahşet, yıkım, kıyım ortamının tanımıdır.
Öldürülmek istemem; kimi olursa olsun öldürmeyi başarı/zafer/gereklilik/zorunluluk gibi başlıklar altında meşrulaştırmayı erdem saymam.
Savaşı savunan ve isteyenler ölüme baştan yenilmiş olanlardır; öldürmenin zafer naralarının ardında yere göğe sığdırılmadığı bir toplumsal zavallılığın başını çeken histeri yiğitleridirler.
Savaş ortamı doğal olmayan ancak doğalmışçasına kurgulanan bir ortam olduğu için “neden?” denildiğinde bir neden bulunması gerekiyor. Savaşın çıkmazı nedene dayanıyor olması gerektiğine inanılmasıdır.
Savaş çıkartmak isteyen neden bulmak zorundadır.
Neden yetmez, savaş nedeninin haklı olması gerekir.
Savaş nedeninin haklı olması da yetmez; insanlarda harekete geçirdiği öldürme güdüsünü benliğin o anlardaki bastırılamaz güç ve kudret duygusuna dönüştürecek şekilde ikna edici olması gerekir. Bu da yetmez; savaş nedenine ikna olmayıp ölme-öldürme girdabına karşı çıkanları, öldürmeyi o anlardaki tek meşru ve milli, en gurur verici davranış olarak kabullenmişlerin gözünde ihanet sembolleri olarak suretler nitelikte olmalıdır.
Savaş çıkartmak istemeyenin ise savaş çıkartmama nedeni bulması gerekmez. Çünkü doğal olan savaş ortamının yokluğudur. Yani, savaşmama haline “neden?” diye sorulmadığı için bir neden aranmaz.
Savaşı reddedenin savaşı ret nedeni, reddin meşruluğu tartışma konusu bile yapılamaz.
Böyle bir neden gereksizdir, çünkü savaş insanın insanı yok ettiği tasarlanmış, hazırlanılmış bir ortamdır; insanın insanı yok etmemesi için neden, hatta ‘haklı neden’ aramak insanın kendi varlığına kendi saldırısı olur.
Şimdiye kadar savaş çıkartan hiçbir devlet ya da devlet yetkilisi/yetkilileri dayandıkları savaş nedeninin haksız olduğunu söylemedi. Her savaş nedeni, o neden ileri sürülerek savaş çıkartanlar açısından hep herkesin meşru sayması, mukadder ve mukaddes görmesi, boyun eğerek itaat etmesi, ölmenin ruhi yüceliği-öldürmenin kutsal asaleti olarak kabullenilmesi gereken, tartışılması bile abes en haklı neden olarak savunuldu.
Savaşa karşı çıkanlar, savaşı reddedenler vatan hainliği yaftası altında muamele gördüler. Ama hep onlar haklı çıktılar.
TBMM savaşı meşrulaştıracak fezlekeyi oylayacak. Karar olumlu olursa ölüm kutsal görev, öldürmek haklı ve gerekli bir zorunluluk haline gelecek; ölümün girdabında ölümü görkemli başarı, zafer anlatılarıyla yüceltirken, büyük çoğunluğu sıradan insanların kayboluşlarını inanç dünyasında ruhları maddiyatın ötesinde ödüllendiren merasimlerde, gözyaşlarını sel gibi akıtarak istatistiklerdeki karşılaştırmalı sayılarıyla anacağız.
Ben savaşa karşıyım; nedeni ne olursa olsun beni ölme-öldürme girdabında ölüme yenilmişliği ölmenin-öldürmenin ödülden cezaya, cezadan ödüle dönüştüğü taraflar arası kıyamın bir parçası yapacak olan savaşı reddediyorum.
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Yetilerimi kamulaştırmışlar!.. 06 Haziran 2021 00:50
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02