26 Eylül 2017

Bugün size, öncelikle insana ve insan yaratıcılığına değer vermek anlamına gelen hümanizm’in 13. yüzyıl Anadolu’sundaki tarihsel bir önderini yazacağım. 

Tasavvuf felsefesinin kurucularından, halk sanatının öncüsü bir bilge olan Hacı Bektaş Velî (1209-1271), Anadolu kültürünün yükselmesi ve kökleşmesi yolunda kalıcı çalışmalarıyla tarihe geçmiştir. Bu değerli düşünürümüz, öğretisinin halk tarafından benimsenmesi amacıyla müzik sanatında halk beğenisinin, şiir sanatında ise “hece ölçüsü”yle yalın bir anlatımın yayılmasında öncü rol oynamıştır.

13. yüzyılda Avrupa, karanlıklar içinde papaz uykusunu sürdürürken Horasan’ın Nişabur kentinde doğan Hacı Bektaş, Anadolu’ya göçtükten sonra, derebeylik düzenini dayatan Selçuklu sultanlarına karşı ayaklanan Baba İlyas ile Baba İshak önderliğindeki başkaldırıda, kardeşi Menteş’in öldürülmesi dolayısıyla Nevşehir’deki “Suluca-Karahöyük” köyüne sığınmıştır. Ayaklanmada yenik düşen Baba İlyas ve Baba İshak’ın 1240 yılında idam edilmesini izleyen dönemde, halkın “Kalenderler Şahı” ve “Abdallar Padişahı” olarak tanımladığı Hacı Bektaş’ın Suluca-Karahöyük’teki tekkesi, hareketin merkezi haline gelmiş, böylece Bektaşî örgütlenmesinin temelleri atılmıştır. Söz konusu köy, günümüzde Nevşehir’in bir ilçesi olan Hacıbektaş kasabasıdır.

Edebiyat tarihçimiz Saadettin Nüzhet Ergun şöyle yazar: “Bektaşîlikte tasavvuf felsefesini etkileyen kültürel öğeler arasında Şamanlık, Musevîlik, Hıristiyanlık, İslamlık gibi dinler ve İmamîlik, Şiîlik, Batınîlik, Caferîlik gibi dinsel akımlar vardır”. (Şamanlık bir DİN midir? O da başka…)

Abdülbâki Gölpınarlı’ya göre “Bektaşîlik, Hacı Bektaş zamanından itibaren fütüvvet ehliyle kaynaşmış, Abdallar, Kalenderîler, Haydarîler ve Edhemîler gibi toplulukları temsil etmiştir.” 

Tasavvuf felsefesinin güç verdiği sanat kavrayışının kaynaklarından biri olan Bektaşî âyinleri, şiir, müzik ve dansla iç içedir. Geleneksel törenlerde yer alan dans çeşidine, yöresine göre “Semah”, “Samah”, ya da “Zamah” denir.

Anadolu hümanizminin yaygın bir örgütlenme biçimi olan Bektaşîlik, kurucusu Hacı Bektaş’ın yol göstericiliğinde Anadolu’nun dört bucağında yaygınlık kazanmış, müzik ve şiir sanatlarında geleneksel çizgisini korumuştur. Bektaşî müziği, 13. Yüzyılda gelişerek Anadolu’da tasavvuf felsefesini içeren geleneksel bir halk müziği çeşididir. Bu müziği, “ilâhi” benzeri karakteristik özellikleriyle temsil eden yaygın formun adı “Nefes”dir. Tasavvuf düşüncesinden kaynaklanan açık anlatımlı ve içtenlikli şiirler üzerine söylenmiş ezgilerden oluşan nefeslerin yaratıcıları anonimdir. Sözlerinde “12 İmam”ın adı geçen nefeslere Düvâz, Hz. Muhammed’e övgü içerenlere Nât-ı Nebî, Hz. Ali’yi konu alan nefeslere Nât-ı Ali, Kerbelâ olayına değinenlere Mersiye denmiştir. Günümüze ulaşan en eski ve en değerli nefesler, Yunus Emre’ye aittir. 

Evrensel'i Takip Et