Muhbir-Yazar
Fotoğraf: Envato
Kalemini kır ama satma
Sedat Simavi
Hafta başı (25 Eylül 2017) Cumhuriyet gazetesi yargılaması vardı.
Alev Coşkun ve Rıza Zelyut “tanık” olarak dinlendi…
“Tanık”lıklarıyla davanın hangi düğümünü çözdüler/çözümüne katkı verdiler?
Saray matbuatı… Star/Akşam/Sabah gazetesi olmadığımız için mahkeme heyetinin kanaatini (kim bilir, belki heyetten bile önce) bilecek durumda değiliz…
Göreceğiz…
Fakat şimdiden görünen kısmı şu:
Alev Coşkun ve Rıza Zelyut mahkemedeki anlatımlarıyla, sanık ve avukatlarının ta başından itibaren dile getirdikleri iddialarını doğruladı…
SAYENİZDE EFENDİM
Zira Coşkun ve Zelyut, Cumhuriyet davasının tasarlanmasından iddianamesinin hazırlanmasına, süreçteki rollerini ifşa ettiler…
Alev Coşkun’un -güya yadırgayarak- mahkeme heyetine, “Turhan Günay’ın ne işi var burada”sorusuna, (sanık) Günay’ın manidar cevabı bu ifşayı vurguluyor:
Sayenizde efendim…
Coşkun ve Zelyut’un ‘tanık’ sıfatının icabını yerine getirecek katkıları oldu mu?
Yılların hukukçusu, sanık avukatlarından Köksal Bayraktar da bundan muzdarip olmalı…
Feveran etti:
“Rıza Zelyut geldi, tanıklık değil yorum yaptı. 5-10 yıl önceki hakim olsaydı o ifadeyi dinlemezdi. Gördüğü bir şeyi söylemedi, yorum yaptı. Alev Coşkun da yorum yaptı.”
‘Tanık’ kürsüsünden yapılan o “yorum”ları ne olduğunu
Evrensel’de filan okumuşsunuzdur.
Üstünde durmayacağım.
YA KAPALI KAPILAR ARDINDA?
Köksal Bayraktar’ın dikkatimi çeken konuşması ile devam edeceğim.
Köksal Hoca, beyanlarından hareketle Rıza Zelyut’un Cumhuriyet davasındaki rolüne dair kuşkularını paylaşırken diyor ki:
“Zelyut bunları 100 kişinin huzurunda dolu dizgin söyleyebilirken, ve bunları tutukluluk halinin devamı için, bunları Cumhuriyet gazetesinin tarih sahnesinden silinmesi için söyleyebilirken kimbilir yalnız kaldığı Savcıya kapalı kapılar ardında neler söyledi.” (vurgu benim-ea)
Kim bilir?
Avukat Bayraktar endişesinde haklı olabilir mi?
Tanımaya çalışalım Rıza Zelyut’u…
Ötesi berisi bir yana… Sadece mahkemedeki “tanık”lığı zarfında sarf ettiği kendi sözleri üzerinden çizdiği portreye bakalım…
'TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK KÖŞE YAZARI' BİR GÜN…
Zelyut’un ifadesini okurken, “Üstten gelen baskı ile yazdım” sözlerine takıldım?
Neyi yazmış?
Geleceğim…
Fakat şu “Üstten gelen baskı ile yazma” haline fena halde takıldım…
Rıza Zelyut karakterini anlamada, meşrebini çözmede anahtar olarak kullanacağım, “Üstten gelen baskı ile yazma”ya yatkınlığını…
‘Yazmak’ fiili Zelyut’un davranış kodlarını ele verir kanısındayım…
Rıza Beyin buna bir itiraz olacağını sanmıyorum…
Zira O, mahkemeye, “Buraya bir Cumhuriyet aydını ve Mustafa Kemal’in yazarı olarak geldi”ğinin altını çizdi…
Yani Beyimiz, öncelikle “Yazar”…
Nasıl bir yazar?
Rıza Zelyut, mahkemede fevkalade mütevazı davrandı, yazarlığını tarif ederken…
“Ben Türkiye’nin en iyi köşe yazarıyım” tevazuu ile takdim etti kendisini, Cumhuriyet davası hazırununa…
Kimden bahsettiğimiz yeterince anlaşıldıysa geçiyorum…
Şimdi “Türkiye’nin en büyük köşe yazarı”nın mahkeme safahatındaki performansını kurcalayabiliriz…
BU NE İŞTİYAK RIZA BEY
Rıza Zelyut, “yorum”larıyla Cumhuriyet sanıklarını “Fethullahçılık”la irtibatlandırmaya çalıştı…
Pervasızlık üzerine savunma, “sen kendine bak” demeye getirdi…
Avukat Tora Pekin, daha önce yayımlanan, F. Gülen’i yere göğe sığdıramadığı, “En büyük milliyetçi Fethullah Hoca” başlıklı yazısını hatırlattı,
Zelyut yazarımıza…
Zelyut’un adı Rıza. Ama fakat… Meğer esasen ‘rızasız’mış o yazıyı yazarken: “Üstten gelen baskı ile bunu yazdım”.
Fethullah’ın ipliğinin pazara çıkmasının rolü var mı, bu Fethullah’a övgüde “rızasız kalem oynattım” çarkında, sualini sormayacağım…
SİPARİŞLE YAZILAN YAZI LİSTESİNİ ALALIM
Şunu rica edeceğim:
“Üstten gelen baskıyla bunu yazdım” dediğiniz yazılarınızın listesini alabilir miyiz, Rıza Bey?
Sevgili okur, Zelyut yazarımızla yalnız bırakın beni…
Sorularım var…
Rıza Bey…
Madem “üstten gelen baskı” ile esasen inanmadığınız halde Fethullah’ı en büyük milliyetçi ilan eden yazılar döşenebiliyorsunuz…
İtiraf edebiliyorsunuz bugün bunu…
“Türkiye’nin en büyük köşe yazarı” mertebesine oturana kadar, “üstten gelen baskı” ile hangi yazıları yazdınız, inanmadığınız hangi görüşleri savundunuz?
Sedat Simavi’nin mütemadiyen hatırlatılan sözüdür:
“Kalemini kır ama satma…”
“Üstten gelen baskı” ile yazdığınıza göre, Sedat Simavi’nin nasihatına kulak vermeyenlerdensiniz…
“Üstten gelen baskı” ile yazanlar ekolünde olduğunu itiraf eden “en büyük yazar” Rıza Zelyut’a sormak isterim…
İlan ediyorsunuz ya, “Ben Cumhuriyet’in ve Mustafa Kemal’in yazarıyım…”
“Üstten gelen baskı ile yazma” meziyetinizi “Mustafa Kemal’in yazarlığı ile nasıl bağdaştırıyorsunuz, sahiden merak ediyorum…
Hayır, “Üstten gelen baskı”ya direnerek “Cumhuriyet’i kuran Mustafa Kemal”in pratiğiyle pek uyuşmuyor da…
Peki bunu da geçelim…
'ÜSTTEN GELEN BASKI' İLE ALEVİ TOPLUMUNU PEŞKEŞ ÇEKMEYE YELTENDİNİZ Mİ?
Esas merak ettiğim şu:
“Üstten gelen baskı” ile yazı yazabilen yazar için “üstten gelen baskı”ya göre hal ve hareket tayin etmek, karakter çizgisi mi?
Meşrebiniz mi bu?
“Yazarlık” sizin için bu kadar mühim olduğundan… (Anladığım kadarıyla) bi’ nevi kişiliğinizin kıymetli mücevheri saydığınızdan soruyorum…
Kıymetliniz olarak yazarlığınız “üstten gelen baskı”ya göre kalem oynatabiliyorsa…
Hayatınızın diğer sahalarında da aynı kıvraklığı gösteriyor musunuz?
Hareket tarzınız “üstten gelen baskılara göre” belirlenebiliyor mu?
Misal. Kanaat önderliğine soyunduğunuz Alevi toplumunu “üstten” gelen baskı ve taleplere göre hiç manipüle ettiniz mi?
Peşkeş çekmeye yeltendiniz mi?
Cumhuriyet davasındaki muhbirlik pozisyonunuzu “üstten gelen baskı” mı tayin etti?
Hani gün gelir devran döner de… İcap ederse…
Cumhuriyet davasındaki “O ihbarcılığı, o meşum beyanları “üstten gelen baskı ile yaptım” diyecek misiniz?
Son olarak…
Mahkemedeki ‘tanık’lığınız sırasında ilan ettiğiniz “Türkiye’nin en büyük köşe yazarı” sıfatını nasıl hak ettiğinizi anlayamadım…
Muhbir-Yazar olduğunuza ise ben de şahidim…
SATIR ALTINDAN NOTLAR
RIZA ZELYUT, SAHİDEN İLHAN SELÇUK’U OKUSAYDI, ‘FETÖ’DEN O ÖDÜLÜ ALMAZDI
Mahkemede, çapraz sorguda şöyle bir diyalog yaşanır…
Avukat Tora Pekin: “1997 yılında nereden ödül aldınız?”
Rıza Zelyut:”1997 değil, 1998’de aldım... [Fethullahçlar’ın] Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ödül verdi. Ama “devlete sızma” konuşmasını duyunca iade ettim, aldanmışım.”
Aldatılan sadece Tayyip Erdoğan değilmiş….
İlahi Rıza Zelyut… Cumhuriyet Gazetesini müdafaa hakkını “ Dedem Mustafa Kemal’den aldım” tadında laflar ediyorsun…
Ama Cumhuriyet’i okumuyorsun…
Bırak sonrasını… Adeta intisap ettiğin havasını verdiğin İlhan Selçuk’un Cumhuriyet’ini dahi okumamışsın…
Ya da kötü bir okuyucusu olmuşsun…
Eğer İlhan Selçuk’un Cumhuriyet’ini sahiden takip etseydin…
Fethullah’ın “devlete sızma” kasetinin yayınlanmasın beklemezdin…
Zira İlhan Selçuk, Uğur Mumcu dahil… Ama en çok da sayenizde yargılanan Hikmet Çetinkaya galiba 30-35 yıldır tam da bunu yazıp çiziyordu:
Fethullahçılar devlete sızıyor…
Diyorlardı…
Cumhuriyet, Fethullahçılar’ın devlete sızma haberleriyle doluydu…
Bari “İlhan Abi” devrinde Cumhuriyet’i takip etseydin… Fethullahçılardan aldığın ödülü iade etmek zorunda kalmazdın… diyeceğim ama…
Rıza Beye akıl vermek haddime değil tabii…
Fakat köşelerin şahından daha yaratıcı mazeretler beklemek hakkımız yahu.…
EĞİTİM ŞART! HUKUK FAKÜLTELERİNDE MİZANPAJ VE HABER YAZMA TEKNİKLERİ OKTULMALI
Malûm… Müfredat değiştirme mevsimi başladı…
AKP, eli değmişken hukuk fakülteleri müfredatına el atsa… diyorum.
İletişim fakültelerinde anayasa, basın hukuku… gibi hukuk dersleri var…
Bana kalırsa hukuk fakültelerine de gazetecilik dersi zaruret haline geldi...
Sebep mi?
Cumhuriyet davasıyla başlangıç yaptık… (gibi):
Gazetelerin yayın politikası, mizanpajları, haber değerlendirme kriterleri yargı konusu artık…
Hangi haber, hangi gazetede, hangi sayfaya ne kadar, sayfanın neresine, nasıl girer?.. Girme(/me)li?..
Gazeteci takdir yetkisinde hakim/savcı kıstasını hesap etmeli…
Galiba istenen bu…
Ama hal bu iken… Görünen o ki, mahkeme heyeti jargona/literatüre bile hâkim değil…
Cumhuriyet yargılamaları pratiği bunu gösterdi…
Hepi top Erdoğan’ın medya üstünden iki çift lafına bakar…
Emir telakki edilir ve … Hukuk fakültelerine de gazetecilik dersleri konulur...
Müfredat buna göre düzenlenirse, teklifim olsun:
Rıza Zelyut, genel yayın yönetmenliği dersi versin…
Tabii en büyük köşe yazarı olmanın 10 yolunu anlatacağı bir ders fırsatı da mutlaka yaratılmalı…
Savcı-yazar adayları mahrum kalmamalı…
HAKİM 'İDDİANAMEDE PROBLEMLER VAR, KABUL EDİYORUM' DİYEBİLİYORSA…
Çuvala sığmayan mızrak zorlamış olmalı ki…
Cumhuriyet’i yargılayan mahkeme başkanı itiraf etmek zorunda kalmış…
Tabii ölçülü davranma mecburiyetiyle herhalde, sadece şu kadarını söyleyebilmiş:
“İddianamede problemler var kabul ediyorum.”
Hâkim Beye soralım:
Hastasının ölümünden mesul tutulan hekim, “Tamam ameliyatta problemli müdahalelerimiz oldu” savunması yapsa, ne olur?
Ya da… Sık rastlandığı üzere… Durakta yolcuların arasına dalan otobüs şoförü, “Sürücü olarak benim de kusurum var, dalmışım biraz o sırada…” ifadesi verse…
Hakim Beyimiz “Olur o kadarlık kusur…” hoşgörüsüyle, madem öyle çaya da gel demez herhalde…
Pekiii… Aylardır insanları sonu bellisiz zindan yolculuğuna çıkaran/tutan bu “problemli iddianame”ye müsahama niye?
Keşke sorsa savunma da öğrensek, mahkeme başkanına göre Cumhuriyet iddianamesinin problemleri neler?
“Problemli iddianame” ile ile yargılamanın ne mene bir şey olduğunu en çok da Ahmet Şık’lar merak ediyordur… diyeceğim ama…
Hayır… Onlar çözmüşler; ‘Bu dava hukuki değil, siyasi’ tespitlerinden belli…
BİR FARAÇ YALAN!
Cumhuriyet iddianamesine harç taşıyanlardan Aydınlık Yazarı Mehmet Faraç, Odatv’ye konuşmuş…
Zindandaki gazetecilerin hücresine neden tuğla taşıdığını anlatmamış ama …
Mahkemeye “Tanık”lık etmeye neden gelmediğini açıklamış: “Faraç, 2 duruşmadır kendisinin isminin anons edildiğinin, ancak bundan haberinin olmadığını söyledi. Faraç, kendisi ne mahkemede tanıklık için celp kağıdının gelmediğini aktardı.” (25 Eylül 2017)
Gel de düşmanın bile mertini arayan ataları yad etme…
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06