AKP’nin yeni eğitim hamlesi
Her şey Erdoğan’ın açıklamasıyla başladı. Pek çok başlığın tartışıldığı bir canlı yayında Erdoğan ansızın TEOG sınavının kaldırılması gerektiğini belirtti. O ana değin yapılmış bir hazırlık yok. 1 milyonun üzerinde öğrenci geleceklerini belirleyeceğini düşündükleri sınava hazırlık amacıyla okullarına erken başlamışlar. Kimileri işi sıkı tutmuş, daha alt sınıflardan itibaren sınav hazırlığına girişmiş. Hafta sonlarını, okul sonralarını ayırmış. Etüt merkezlerine, test kitaplarına masraf yapılmış. Şimdi onları bekleyen koca bir belirsizlik.
Nihayetinde AKP kendi getirdiği sınavı kaldırarak yeni bir reforma girişti. Yerine ne gelecek henüz bilmiyoruz. Bürokrasi de vatandaş kadar şaşkın ve hazırlıksız. Dahası gelecek sistemin ne kadar yürürlükte kalacağı da koca bir soru işareti. Yarın gönül geçer, yenisi gelir. Temenni bu seneyi çıkarması.
8 yıllık eğitime geçişten bu yana yap boz tahtasına dönen eğitim sistemi her reform teşebbüsünden daha fazla hırpalanarak çıktı. Geçmişin prestijli devlet liseleri bu süreçte büyük darbe yerken, özel okullar mantar gibi çoğaldı. Laik, bilimsel, evrensel değerler dayalı eğitim geniş maddi olanaklara sahip sınırlı bir kesime ait ayrıcalık haline geldi.
Yüksek öğrenim için de durum pek farklı değil. KHK’ler sonrasında akademide büyük kan kaybı yaşanırken zaten oldukça sınırlı olan akademik özgürlük alanı da iyiden iyiye daraldı. Ülkede nitelikli yüksek öğrenim olanaklarındaki daralmaya paralel olarak yurt dışına giden akademisyen sayısında olduğu gibi öğrenci sayısında da patlama yaşanıyor.
Hükümet son dönemde sıkça eğitime yapılan yatırımları anlatıp beklenen dönüşü henüz alamadıklarını vurguluyor. Şaşırmaları ilginç. Zira akademinin sorunları yeni bina yapmakla içine bilgisayar koymakla çözülecek gibi değil. Liyakatin devre dışı bırakıldığı, atama ve yükseltmelerde siyasi önceliklerin belirleyici rol oynadığı, eğitime ilişkin temel kararların konunun uzmanlarınca değil de politikacılar tarafından kamuoyunda tartışılma ihtiyacı dahi duyulmadan alındığı bir sistemin bundan farklı sonuç üretmesi beklenemez. Dahası, hükümetin söylemleriyle ters düşen her akademisyenin gelecek korkusu yaşadığı bir ortamda akademik üretim olmaz. İsterseniz bir gecede tüm kadroları profesör yapın. Belki istatistiklerde daha şık görünür ama eğitimin niteliği gelişmez.
Bundan on sene evvelinde İstanbul’daki üniversiteleri sokaktaki insan bile sayardı. Bugün herhangi bir akademisyene sorsanız yarısını sayamaz. Ne var ki üniversite sayısında yaşanan patlamanın eğitime herhangi bir pozitif katkısından bahsetmek mümkün değil. Aksine, sayı yükseldikçe nitelik geriliyor. Eğitimde rekabet yerini diploma dağıtma yarışına bırakıyor. Kısacası eğitimde tam bir dibe doğru yarış yaşanıyor. Hükümet ise yaptığı her yeni hamle ile çözümsüzlüğü derinleştiriyor.
Evrensel'i Takip Et