Kim karar verecek?
Fotoğraf: Envato
Referandum yapıldı ve bölgesel yönetimde yaşayan Kürt halkı ezici bir çoğunlukla bağımsızlıktan yana iradesini ortaya koydu. Bu iradenin ortaya konması ile bağımsızlığın gerçekleştirilmesi arasında elbette daha uzun bir yol var. Ama bunun Kürt halkı için tarihsel bir kazanım olduğu gerçeği de ortada. Şimdiden bölgenin tüm gerici devletleri ve güçleri olup bitenin yok sayılması için baskı ve tehditlerini, ekonomik ve siyasi yaptırımlarını uygulamaya, askeri tehditlerini savurmaya başladılar.
Ortaya çıkan tabloya bakıldığında etkin hemen hemen her gücün, Kürtlerin kararı üzerinde söz sahibi olmaya çalıştığı görülüyor. ABD Bağdat’ı işaret ediyor ve Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını, bir anlaşmaya varmalarını tavsiye ediyor! Peki Bağdat’ı yönetenler kimin adamları? ABD’nin onlarla bir ilişkisi yok diyecek tek kişi bulunuyor mu? Ya üzerlerindeki İran etkisine ne demeli? Bunlar iç içe geçmiş çıkarlar ve ortadaki çelişki, emperyalizmle onlar arasındaki ilişkinin niteliğini gösteriyor.
Bölgenin gerici güçleri olan ve aralarında ciddi rekabet bulunan Türkiye ve İran’ın referandumun sonuçlarına ilişkin tutumları da benzer özellikler taşıyor. Onlar sadece “Irak’ın toprak bütünlüğünü değil, Türkiye ve İran’ın da toprak bütünlüğünü savunuyorlar.” Açıkçası onlar için Kürt Sorunu bir dış sorun değil, aynı zamanda bir iç sorun. Bütün bunlar biliniyor ve üzerlerine pek çok şey yazıldı. Ama bildiğimiz bir gerçek daha var ki o da şu: İran ABD’ye karşı olsa da ne İran ne de Türkiye antiemperyalist ve bu ülkelerde ne sosyalistler yönetimde ne de demokratik, halkçı yönetimler iş başında!
Peki ABD başta olmak üzere dünyanın diğer etkili emperyalistleri hem bu bölgede, hem de diğer bölgelerde işin içinde değiller mi? Dünya üzerinde emperyalistlerin ellerini sokmadığı, sokmak istemediği toprak parçası var mı? Benzer sorunlar olsa da olmasa da emperyalistler kendi çıkarlarını ve sömürülerini gerçekleştirecek bir yol bulmaktadırlar. İlişkilerde çok çetrefil görünen Bağdat ve Erbil örnekleri ortada değil mi? Sorun varsa kaşımak, çelişki varsa bunları derinleştirmek emperyalist politikanın, yani yönetmenin, egemen olmanın ve sömürmenin olmazsa olmazlarıdır.
Irak’ta Kürt Sorunu, Türkiye’de Kürt Sorunu, İran’da ve Suriye’de Kürt Sorunu varsa ve bu sorun eşitliğe ve demokrasiye bağlı olarak, Kürt halkının iradesine saygı gösterilerek çözülmüyorsa, ABD veya başka emperyalist güçlerin bu sorun üzerinden bölge devletlerine boyun eğdirme veya ülkeleri dizayn etme girişiminin olmaması düşünülebilir mi? Bölge devletleri dış karışmanın olmamasını istiyorlarsa öncelikle kendi iç sorunlarını halkların çıkarları ve özlemleri temelinde çözmek zorundalar. Bölge halkları da Kürtlerin köleliğinin kendilerini de köleleştirdiğini görmek zorunda.
Gelelim sosyalizm, işçi sınıfı, bağımsızlık vb. sorunlara. Ekim Devrimi’nin 100. yılındayız. İşçi sınıfı iktidarı almış, sosyalizmi inşa etme iddiasıyla yola koyulmuştur. Devrimin ulusal programında ulusların kendi kaderini tayin etmesini -ayrılma haklarını- tanıma yazmaktadır. Finlandiya bağımsızlık istemektedir. Bu dönemi biraz bilen herkes Lenin’in “Finli gericilerle” bağımsızlık anlaşmasını imzalamasını ve sonrasında bu “nahoş töreni” nasıl anlattığını her halde bilir. İşçi iktidarı Finli gericilerin bağımsızlık isteğini kabul etmiştir. Yani onların gericiliği ve yapılan işten hoşnutsuzluk, onların bağımsızlığını tanımaya engel olmamıştır. İşçi iktidarı bunu yapmasaydı onlarca ulusu kardeşçe bir arada yaşatamazdı.
Bugün bölgede bir işçi iktidarı olmadığı gibi, halkları etrafında toparlayabilecek güçlü bir işçi hareketi de bulunmuyor. Kürt halkı bir kan ve ateş denizinin içinde, emperyalistlerin ve gericilerin tehdit ve terörleri arasında kendi geleceğini kendi ellerine almak istiyor. Ama onlara sizin kaderinize biz karar verelim deniliyor. Bu gerici kuşatmaya karşı bugün Kürt halkıyla dayanışmak, ambargoların kalkması için mücadele etmek, onların özlemlerine saygı göstermek büyük önem taşıyor. Sosyalizmin ve işçi sınıfının idealleri bir halkın esaretinin devamı savunularak kirletilmemeli.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37