Taraftarlık hallerimiz
Fotoğraf: Envato
Futbolun (çoğunlukla futbol taraftarlığının) hayatımızda (çoğunlukla erkeklerin) nasıl bir yeri var, hangi duyguları tatmin ediyor ve hangi duyguların yerine geçiyor soruları “derin” konular olmakla birlikte yanıtları da hemen her maç izleme/yapma pratiğinde açığa çıkıyor.
Neden taraftar olduğumuzdan maç izlerken sahada olan biteni hangi kelimelerle tanımladığımıza kadar hepsi bize ve genel alışkanlıklar bakımından topluma dair önemli ipuçları veriyor.
Örneğin ben, küçüklükten kalma Galatasaraylılığımı bu sene yeniden aktifleştirdim çünkü
a) Takımın oynadığı futbol uzun bir aradan sonra zevk veriyor(Son 2 GS şampiyonluğundan farklı olarak).
b) Arkadaş grubumla maç ritüeli yapmak sosyal açıdan tatmin olmamı sağlıyor.
Elbette yalnızca hafta sonu boyunca 10’a yakın maç izleyen biri olarak, televizyon karşısındaki futbol zevki benim için yeni bir şey değil ama Galatasaray maçlarıyla diğerleri arasında bir duygu yoğunluğu farkı olduğu açık. Bu yoğunluğu sağlayan etrafımdaki kalabalık oluyor. Normalde evde tek başıma maç izlerken gol olunca ayağa kalkıp komik danslar yapmam ama arkadaşlarla olunca bunu yapıyoruz, gülüyoruz, espriler havada uçuşuyor vs.
Kısacası bu taraftarlık halinin benim için böylesi getirileri var. Ancak örneğin bu ritüel geçtiğimiz gün Mehmet Özyazanlar’ın da vurguladığı bol ‘koyma’lı eril futbol dilini, küfürleri ya da takım kaybedince ah edip vahlanmayı içermiyor. Futbol benim hayatımda önemli bir yere sahip ama bu duyguları/eylemleri harekete geçirecek içerikte bir önem değil bu.
Futbol izleme ya da oynama deneyimi sırasındaki hallerin (Halı sahada bacak arası çalım yiyen erkeğin bir anda hırçınlaşmasının arkasında ne yatıyor dersiniz) içeriğini “taklit”in yanı sıra futbol, taraftarlığa biçtiğimiz anlamlar belirliyor. Eğer bu anlamlar, hayatımızda haddinden fazla belirleyiciyse o zaman bu taraftarlık hali bizim için gerçek bir “afyona” dönüşüyor.
F.Bahçe-Beşiktaş maçı ve sonrası yaşananları bir hatırlayalım. Gergin atmosfer, kırmızı kartlar, penaltılar, tartışmalar ve FB’nin 2-1’lik galibiyeti sonrası gösterilen tepkiler, Şenol Güneş’in kendini düşürdüğü durum, hakemin “satılmışlığı”, taraflılığı, “BJK’yi durdurma senaryoları” vs.
Hepsi Akhisarspor-Fenerbahçe maçıyla başka bir hal aldı. Çünkü bu kez 2 kırmızı kart sebebiyle “psikolojik üstünlük” Fenerbahçe’ye geçti! Şimdi de başka bir hakemin “satılmış” olduğunu, hafta boyunca Beşiktaşlı yöneticilerin açıklamalarının federasyon ve hakemleri baskı altına aldığını, neticede cuma günkü “senaryo”nun ortaya çıktığını, ortalıkta “üst akıl”lar falan olduğunu (kaynak Rıdvan Dilmen elbette) dinliyoruz.
Beşiktaş’ın Fenerbahçe deplasmanında kendi futbolunu oynayamadığını, Fenerbahçe’nin Akhisarspor deplasmanında 84 dakika boyunca(kırmızı karta kadar olan süre) sahada hiçbir varlık gösteremediğini, Aykut Kocaman’ın kadro tercihi ve oyuncu değişikliklerindeki hataları konuşanların sayısı bir elin parmakları kadar.
Bu, tuttuğu tarafın başarısızlığını dışsal etmenlere bağlama böylece kendi eylemlerini, taktiğini değerlendirmeden azade kılma hali futbol taraftarlarında fazlasıyla rastlanılan, mağlubiyet halinde ilk başvurulan yöntem.
Ancak daha ben sayarken siz de fark etmişsinizdir ki bu, futbola özgü değil. Hayattaki pek çok mağlubiyette bu limanlara sığınıyoruz. Suçu attığımız “üst akıl”lar da çoğu zaman asla karşı koyamayacağımız azamette oluyor ki bize fazladan bir sorumluluk yüklenmesin.
Futbol, cinsellik barındıran “aşk”, arkadaşlık vs. İlişkilendiğimiz her şey ve herkes, hayatımızdaki herhangi bir ihtiyacı tatmin etmesi bakımından anlamlıdır. Bunları, tatmin edemediğimiz ihtiyaçları tatmin etmek üzere ikame etmeye başladığımız anda ise bir futbol maçı sonucuyla gözü dönecek hale gelmeye başlarız.
Futbolu izleyelim, futboldan keyif alalım, taraftarlık yapalım vs. ama biraz da futbol oynama ve izleme pratiklerimiz üzerine düşünelim, niye Altınordu’nun maç sonrası kulüp emekçilerine teşekkür eden genç kalecisi Erce Kardeşler gibi güzel gözükmüyoruz diye...
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25