04 Ekim 2017 01:00

Sızdırma haber, Albayrak ve Watergate Skandalı

Sızdırma haber, Albayrak ve Watergate Skandalı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Diken İnternet Sitesi Editörü Tunca Öğreten, kapatılan DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik, Birgün Gazetesi Çalışanı Mahir Kanaat’in tutuklu, Derya Okatan, Metin Yoksu ve Eray Sargın’ın ise tutuksuz yargılandıkları davanın ilk duruşması 24 Ekim günü, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde görülecek. 3 meslektaşımız bir cezalandırmaya dönüşen bu sürecin ardından 10 ay sonra ilk duruşmalarına çıkmış olacaklar.

6 gazeteci 25 Aralık günü gözaltına alınmış, Enerji Bakanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın e-maillerinin Redhack tarafından hacklenmesi ve sızdırılması soruşturması kapsamında 24 günlük gözaltı sürecinin ardından üçü tutuklanmıştı. Aynı soruşturma kapsamında daha sonra gözaltına alınan Die Welt Gazetesi Türkiye Temsilcisi Deniz Yücel de, 14 günlük gözaltı sürecinin ardından 27 Şubat’ta tutuklandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından birkaç kez ‘ajan’ ifadesiyle hedef gösterilen Yücel’in dosyası daha sonra ayrıldı ve henüz iddianamesi dahi hazırlanmadı.

Son olarak da Bakan Albayrak, 6 gazetecinin yargılandığı davada, İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesine müdahillik talebinde bulundu. 

Bu davanın tartışılması gereken pek çok yönü var. Öncelikle yargılanan meslektaşlarımıza Redhack ile bağlantı kurarak bilgi elde etme suçlamasının yöneltilmiş olması, gazetecilik faaliyeti açısından ve toplumun bilgilenme hakkı bakımından kabul edilemez nitelikte. Eğer Redhack’i takip etmek ve paylaştığı bilgileri takip ederek paylaşmak suçsa, yüz binlerce kişiyi bu nedenle yargılamak gerekir. Böyle bir saçmalık elbette kabul edilemez.

Bakan Albayrak’ın e-maillerinin Rechack tarafından hacklenmesi ve sızdırılarak haber olarak yayımlanması, “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek” suçlamasını haklı kılar mı?

“Duruma göre devlet sırrı niteliğinde olabilecek bilgiler” olduğu öne sürülerek bu bilgileri haber yapan gazetecilerin kriminalize edilmesi kabul edilebilir mi?

Bu soruların yanıtlarına örnekler üzerinden bakalım.

Daha kısa bir süre önce ABD Başkanı Trump’ın, ‘bir müttefik ülke’ tarafından Rusya ile paylaşılmaması koşulu ile verilen gizli istihbarat bilgilerini Rusya ile paylaşmasına dair haberlerin ABD’nin en etkili gazetelerinde haber olabildiği biliniyor. 

Sızdırılarak yayımlanan pek çok haberin, dünya tarihinde önemli sonuçlar doğurduğu ve ciddi gerçeklerin açığa çıkmasına vesile olduğu da sır değil.

Bunlardan sadece birini hatırlatalım: Watergate Skandalı.

17 Haziran 1972 günü 5 kişi Washington D.C’de Watergate adlı bir iş merkezinde bulunan, ABD’nin o zamanki ana muhalefet partisi Demokrat Partinin merkezine girer. Olayla ilgili soruşturma bilgilerinin basına sızdırılması ve haber yapılmasıyla birlikte bu olayın basit bir hırsızlık olayı değil, dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’un komplo girişiminin bir parçası olduğu ortaya çıkar. Sızdırılarak yapılan haberlerde, binaya giren kişilerin Demokrat Partinin gizli belgelerini fotoğraflamak ve telefonlara dinleme cihazı takmak istedikleri yansımıştır.

Özellikle Washington Post’tan Carl Bernstein ve Bob Woodward olayın iç yüzünün açığa çıkması için ciddi biçimde üzerine gitmişti. 

Başkan Nixon’ın kendi emriyle kaydettirmiş olduğu konuşmalarının ifşasıyla birlikte yolsuzluk zinciri ortaya çıkarken, kendi yandaşı olan Cumhuriyetçi cephe dahi Nixon’a sırtını döner. 

Bu sürecin ardından Nixon, 8 Ağustos 1974 tarihinde yaptığı Ulusa Sesleniş ile Başkanlıktan istifa edeceğini açıkladı. 

Doğrudan ABD Başkanına dair skandal niteliğindeki bilgiler basına sızdırılmamış olsaydı ve gazeteciler olayın üzerine gitmeseydi, olay basit bir hırsızlık vakası olarak geçiştirilecek ve bugün tarihte ‘Watergate Skandalı’ diye bir başlık olmayacaktı.

ABD Başkanı Nixon’ın istifasını getiren sırları haber olurken, Bakan Albayrak’ın mahrem bir özelliği de bulunmayan yazışmaları neden haber olmasın?

Gerçi Albayrak, Danıştay, yaz saati uygulamasını sürekli hale getiren Bakanlar Kurulu kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verdiği halde “Danıştayın kararının esas yönüyle ilgili hiçbir etkisi yok. Aynı istikamette devam edeceğiz” diyebilecek kadar “cüretli” olduğunu göstermiş bir kişi. 

Ama unutulmasın, hiçbir cüret ya da sırtını dayadığı siyasi kudret gerçeklerden daha güçlü olamaz. Gazeteciler, devletleri yöneten kişilerin mahrem olmayan bilgilerini, kendilerine sızdırılarak dahi gelmiş olsa, kamuoyunu ilgilendiriyorsa haber yapar. Bu tür haberlerin yapılamadığı bir siyasal düzen, iktidarın gücü ve keyfiyetiyle halkın bilgilenme, haber alma hakkının göz ardı edildiği çürümüş bir düzendir. Böyle bir çürümüşlüğün içinde kimse temiz kalamaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa