Androidler üç boyutta ne düşler?

Yapay zekayla ilgili deneyler, son zamanlarda sıkça haberlere konu oluyor, biraz hayret, biraz ürkütücülük hissiyle. Son dönemin sinemasında da kıyamet senaryolarına hakim olan genellikle benzer bir his. Ama sinemada robot teknolojisinin, yapay zeka ile ilişkilerin örnekleri eskiden beri bulunur. Elbette edebiyatta da öyle. Geçenlerde Terminatör 2’nin 3 boyutlu yenilenmiş haliyle vizyona girmesinin gösterdiği, eskileri cilalayıp yeniden çıkarmanın alıcısı var demek. Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı, Ridley Scott’un Bıçak Sırtı’nın (Blade Runner, 1982) güncellenmiş bir versiyonu olarak vizyonda.

Bıçak Sırtı’nın uyarlandığı Philip K. Dick’in Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? romanı bir bilim kurgu klasiği. Daha adından başlayarak, androidlerin ne kadar insan olduğunu, dolayısıyla insanlığın anlamını tartışan bir yanı var. Adı değişse de ilk filmde korunan bir şey bu, robotların hakları, özne olarak kabul edilip edilmemeleri sorularına da, “insanın üstünlüğü” kibrinden arınmış bir yanıt verdiği söylenebilir. 35 yıl önce Bıçak Sırtı’nın sonunda, isyankar androidleri avlayan kahramanın gönlünün bir androide kayması, epey cüretkardı. Felsefi tartışması, ırkla, türle, sınıfla bölünme fikrinin de sorgulanmasını içeriyordu. Devam filmi Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı için, ilk filmin bıraktığı yerden devam ediyor dense, yanlış olur. Tersine, Bıçak Sırtı’nı devam ettiği yerde, olduğu gibi bırakıyor, 30 yıl sonraki androidlerin ne düşlediğini sormayıp, kafalarına o düşleri yerleştirenlerin dramıyla ilgileniyor. 

Filmin konusu kısaca, Bıçak Sırtı’ndan 30 yıl sonra, Polis Memuru K’nin bir “sırrın” peşine düşmesi. Ararken emekli robot avcısı, eski filmin kahramanı Rick Deckard ile yolu kesişir. Tyrell şirketi bitmiş, ama şirketten kalanları alan yeni bir robot patronu türemiştir. Az görünür, arada meselenin sınıfsal olduğunu itiraf eder. Yeni robotlar isyan etmeyecek şekilde programlanmıştır, eski isyankar modelleriyse avlamak icap etmektedir. Bunlardan bir grup robot direnişi için bir araya gelmiş bile görünür ama akıllarına gelen tek eylem, bir insanı ortadan kaldırmak olur. Baştan sona herkes aynı sorunun peşindedir, androidler doğurabilir mi? Çünkü öyleyse, insanlar da robotlar da, androidlerin başka bir mertebeye ulaştığına, bir “mucize” yaşandığına, kurtuluşun bu ihtimalde yattığına fena halde ikna olmuş durumdadır.

İzleyiciyi ikna etmek için bir şey yaptıkları yok ama. Androidlerin düşleriyle ilgilenmek için daha fazla insana benzemelerine ihtiyacı yoktu, romanın ve ilk filmin. İkinci filmin geldiği nokta; düşlerin ve dertlerin tek sahibinin insanlar olduğunu ilan etmek. 35 yıl önceki filmden çok daha ürkek ve onun kucaklayıcı ruhundan hiç nasip almamış. 

Kanadalı Yönetmen Denis Villeneuve, bir önceki filmi Geliş’te de bilim kurguyu drama ve konuyu kahramanın bireysel meselesine çevirmişti. Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı’nın sürprizinin açık edilmemesini rica etmiş. Bu son zamanlarda ayyuka çıkan “spoiler” hassasiyeti ve sürekli sürprizi bozulup seyir keyfi azalan diziler, filmler üstüne söylenecek laf var da, sürprizi kaçmasın. Kısaca şöyle ki, sürprizi çok önemsememek lazım. İnsan-robot melezliği dahil, bilim kurgu sinemasında bir nimet ve kabus olarak yapay zekanın epey düşü kuruldu. Bu örnekte zaten, saklanması istenen kim kimin babası, kim kimin anası, çocuğu falan gibi bilgiler herhalde. Nesep bilmecesi muhabbetine biz dizilerden doymuşuz. 

Eski filmin nostaljisi ve tabii üç boyutun, yeni görüntü teknolojisinin büyüleyici efektleri filmi cazip kılabilir. Bu kadar çok yüzleşme ve karşılaşma sahnesine karşın, bir şey söyleyen diyaloğu çok az filmin. Bir aksiyon filmi kadar çok hikaye boşluğu bırakıyor, ama onun kadar sürükleyici değil, düşük tempolu bir dram. Kimin insan kimin robot olduğu, onun ne istediği, ötekinin neden böyle olduğu gibi sorulara, iki buçuk saatin sonuna kadar yanıt aramak, belki sonunda da bulamamak mümkün. Eskileri cilalama sevdası, bir filmin daha dertlerini kişisel drama indirgedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et