06 Ekim 2017 01:00

Otoriter okul, denetimli korku kültürü, pısırık bir nesil

Otoriter okul, denetimli korku kültürü, pısırık bir nesil

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Eğitimle ilgili araştırıp yazan kişilerin büyük ekseriyetinin mevcut milli eğitimin temel başarı veya başarısızlıklarına dair görüşleri birkaç noktada toplanabilir.

Okullarımızın Başarısızlıkları

·Fen ve sosyal bilim, bilimsel düşünme ve yeni bilgi üretme yeterliliklerini kazandıramıyor,

·Matematik, felsefe, akılcı eleştirel düşünme, yeni düşünceler yaratma becerilerini kazandıramıyor,

·Dil, edebiyat, sanat, müzik, resim, jimnastik-spor, iş-teknik yaratıcılık ve yeterliliklerini kazandıramıyor,

·Temel insan hak ve hürriyetlerine saygılı medeni yurttaşlar, öz güveni yüksek, üretici, eleştirel, yaratıcı, özerk kişilikler yetiştiremiyor.

Okullarımızın Yanlış Başarıları

Diğer yandan eğitim ve okullarımızın en iyi yaptığı şeyler arasında;

·Prestij, statü peşinde koşan (Kolayca müdür, yönetici olmak isteyen),

·Para pul peşinde koşan (Kolayca bol kazanç elde etme peşinde olan),

·Bencil, kişisel çıkarları dışında pek bir amacı, kaygısı veya duyarlılığı olmayan, 

·Komformist-uydumcu, kendi bireysel çıkarına dokunmadığı sürece gıkını çıkarmayan,

·Aklına görülerine yatmasa da geleneğin, örfün, gücün, üstün önünde hazır ola geçen, 

·Kendi anlam boşluklarını başat kültürde gelenekte telafi etmeye ve göstermeye çalışan, Türkçü-İslamcı,

·Güçlü bir grup, şeyh, şef, reis arayan (Reise ve gruba kendini ispatlamaya çalışan),

·Özerk kişi olamayan, güvensiz, mutsuz, başkalarına bağımlı tipleri yetiştirmek geliyor.

Ortaya okuduğunu kolay kolay anlamayan, anladığı kadarını da yeterince ifade edemeyen güdük bir nesil çıkıyor.

Grupta linç eğiliminde (Öne çıkmaya grupla hareket etmeye, kendini gruba göstermeye çalışan), bilim ve sanatın farklılığa yeniliğe açıklığından korkan, eleştiri ve yaratıcılığa grup içinde düşman,  farklı görüş ve yaşam biçimlerine kapalı, farklılıktan ürken ve ona düşmanlaşan, üste karşı ürkek korkak, asta mağrur zalim tek başına korkak grupla kahraman bir kişilik ve toplumdan söz edilebilir. 

Aslında aslı hep kendisi oluşturmaktadır, kendi bedenine, kendi dürtü ve istemlerine, kendi akıl ve görüsüne, kendi yaratıcılığına, kendi vicdanına düşmanlaşan doyumsuz ve tahammülsüz bir tip öne çıkmaktadır.

Elbette bu söylediklerimizin bir insanda mutlaklaşmasından değil, eğilim olarak bu yönde olmasından söz ediyoruz. İnsan oluşu, farkında olduğu olmadığı doğada yaşayışı, türdeşleriyle birlikte olma zorunluluğu, bu saydığımız olumsuzlukları bir miktar dengelemektedir.

Nedenler: Otoriter Okul, Denetimli Korku Kültürü, Din ve Telkin 

Genel çerçeve olarak farklı bakışlara ve yeniliklere kapalı, ezberci, telkinci, davranış empoze edici bir eğitim sistemi ile karşı karşıyayız. Doğan Cüceloğlu, aile ve okulda yapılanı “denetimli korku kültürü” diye özetliyor. Acar Baltaş, mevcut okullar farklılığı yok ediyor, çoğulculuğu, demokratik oluşumları, eleştirel bilimsel düşünmeyi, yaratıcı düşünmeyi baltalıyor diye işaret ediyor. 

Daha üst bir kavramlaştırmayla ortadaki eğitim realitesi, bunun süreci ve çıktısı “otoriter” bir okul ve “otoriteryen” bir nesil olarak adlandırılabilir. Piaget veya Kağıtçıbaşı’ya göre “bağımlı” kişiliklere yol açan bir eğitim öğretim modeli ile yüz yüze bulunuyoruz.

Okul tümden olumsuz işlevde olmamakla birlikte, belli bir bilgi birikimini de aktarmakla birlikte, yine de okulun ve eğitimin genel işleyişi ve çıktıları bu saydıklarımıza daha yakın bulunmaktadır; merakı, bilgi ve becerileri geliştirmekten, yaşamı, farklılıkları, hareketi görmekten, düşünme ve yeniliklere cesaretlendirmekten çok cesareti kırmakta, tek biçimleştirmekte, kalıba sokmaktadır. Bunda insan anlayışı ve müfredatın doktriner-kültüralist bakışa, din ve etnosantrik değerlere bağlanması en öncelikli faktörlerden birini oluşturmaktadır.

Çözüm Çerçevesi: Güvensiz Güdük Pısırık Mutsuz Değil İdealist Üretici Yaratıcı Mutlu Bir Okul ve Nesil

Türkiye güdük pısırık ürkek tatminsiz bağımlı kişiliklerle, böyle bir toplumla üçüncüsünü yakalayamadı ki dördüncü sanayi devrimini yakalayabilsin. Güdükleşmenin, pısırıklaşmanın, bağımlılaşmanın ortamını ve koşullarını devlet, okullar, kamu, medya ve aileler oluşturduğuna göre öncelikle bu yapıları aşmak veya dönüştürmek durumundayız.  Çözüm yolu bilimsel, eleştirel, yaratıcı eğitimden geçiyor. Bunun için de her şeyden önce böyle bilgili, iddialı, yaratıcı, idealist, üretken, mutlu, özerk, medeni bir nesil ve toplum isteniyor mu sorusuna yanıt vermemiz gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa