Patronla 'empati yapmayan' bir sendikacılık çizgisine ihtiyaç var
Fotoğraf: Envato
ILO 10. Avrupa Bölge Toplantısı 2-5 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı.
“Yapıldı” dediysek, sadece resmiyette! Gerçekte ise toplantıya 51 ülkenin sadece 4’ünden temsilciler katıldı.
DİSK ve KESK de toplantıya katılmadı.
Çünkü Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) Türkiye’de OHAL uygulamalarını, sendikalara yönelik baskıları gerekçe göstererek, ILO’nun İstanbul toplantısını “boykot etti”ler.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Başbakan Yıldırım, toplantıya katılan sendikacılara “Yok artık, pes!” dedirtecek bir konuşma yaptı. Bütün patronların ve sendika düşmanlarının altına imza atacağı bir “sendikacılık” tarif eden Başbakan “Patronlarla işçiler aynı sendikalarda örgütlensin” deme dışında “korporatif sendikacılığın” (faşist sendikacılık) değerlerini saydı döktü.
Yetmedi, işçilere; “Sendikalaşmaktan, örgütlü olmaktan korkmayalım... Sendikacılık işveren, işçi, işyeri gerçeğini o altın üçgeni asla bir yerinden koparmamaktır” dedi.
Bununla da yetinmedi; sendikacılara, öğüt verdi: “Artık sendikacılık, ücret sendikacılığı olmaktan çıkmıştır. O 30-40 yıl önceydi. ‘Ben alacağım ücrete bakarım gerisi beni ilgilendirmez’ diyen sendikacılık anlayışı bitmiştir. Şimdi işyeri, işin devamı, işverenin ne kadar sorumluluğundaysa, çalışanların, çalışanları temsil eden sendikaların da o kadar sorumluluğundadır!..” dedi.
Sermayenin en yukarıdaki temsilcilerinden birisi olan Başbakan Yıldırım’dan elbette ki “Ey sendikacılar mücadeleci olun, işçilerin haklarını gasbettirmeyin, sınıf sendikacılığı yapın!” diye bir çağrı beklenemezdi. O, yüksek bir “burjuva bilinçle” seslenmiştir sendika bürokratlarına!
Ama ILO toplantısında Başbakan Yıldırım, sendikacılara “Ücret sendikacılığı yapmayın” diyerek, sendikacılara, “Ücretleri artıran, işçilerin çalışma ve yaşama koşullarını iyileştirmeyi görevinin merkezine koyan sendikacılık anlayışından uzak durun” demiştir.
Oysa sendikal literatürde “ücret sendikacılığı”; ’60’lı-70’li yıllarda, sınıf sendikacılığı çizgisinde mücadele eden sendikaların, sınıf açısından siyasete “müdahil” olmayan, kapitalist sömürüyü kaldırma perspektifinden yoksun, “sosyal devletin” koltuğu altında sadece ücretleri ve sosyal hakları geliştirmekten ibaret gören sendikacılık anlayışını suçlamak için kullanılmıştı. Ve o günlerde “ücret sendikacılığı” yapan sendikal bürokrasinin ortak tutumu, tam Başbakanın söylediği gibi, patronların bilançosu üstünden, “yüzde şu kadar enflasyon farkı”, “yüzde şu kadar refah payı”,...gibi hesaplarla patronlar ve işyerinin çıkarını gözeten ve onun üstünden pazarlık yapan bir sendikacılık anlayışıydı. Ki, sendikal hareketin çökerek, bugünkü sefil duruma gelmesinde o patron iş birlikçisi sendikacılık birinci dereceden rol oynamıştır. Bugün ise “sosyal devlet” de olmadığı için böyle bir tartışma da yoktur.
Ama bugün, “sosyal devlet” koşulları da olmadan, her renkten sendikal bürokrasi, “Patronla empati yapan” bir anlayışla işçilerin taleplerini sınırlamakta, daha sözleşmeye oturmadan işçiyle, “Patron şunu ödeyebilir, bunu öderse işletme batar. Çin’le Hindistan’la rekabet edemez” tartışmasına girmektedir. Tam da Başbakanın istediği gibi!
Ama Başkan Yıldırım, sendikal bürokrasinin bu “sorumlu” ve “sorunlu” tutumunu görmezden gelerek, sendikal bürokrasiyi patronu ve işletmeyi daha çok düşünen, hatta sadece patronu ve işletmeyi düşünen bir çizgiye çağırmaktadır!
Ancak bugün işçiler; sendikal bürokrasinin baskısını kırdıkları her yerde, “Benim daha iyi çalışma koşullarına ulaşamam ve insanca yaşayabilmem için şunlara ihtiyacım var”dan hareket etmektedir. Bu ihtiyaçları elde etmenin sınırlarını belirleyen ise elbette işçilerin örgütlenme ve bilinç düzeyleridir.
Sendikal mücadelede bu yaklaşım egemen olduğu ölçüde; yani sendikal mücadelede bürokrasi değil de mücadeleci sendikacılar ve işçiler inisiyatif alıp etkin oldukları ölçüde sendikal hareket, sınıf mücadeleci bir çizgiye yönelebilecektir. İşçi hareketini bugün geliştirecek olan da budur.
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45