08 Ekim 2017 01:00

Parçala Behçet

Parçala Behçet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gazeteci Erol Dernek Sokak’taki Atlas Apartmanı’nın bodrum katında, duvarlarında film afişlerinin, aksesuarların, Danyal Topatan’lı, Arap Celal’li fotoğrafların bulunduğu yazıhaneye girdiğimde sinemayla iç içe bulmuştum Behçet Nacar’ı. Avantür filmlerin hızlı kavgacısı, kendi firmasını kurduktan sonra, film çekme ve işletmeciliğin dışında teknik malzeme kiralamasıyla da uğraşıyordu. “Firmanın 100 kilovata kadar ışıkları, minibüsü, 3-4 tane 35’lik kamerası var. Şarjörmüş, silahmış, polis elbisesiymiş, kostümmüş yani film için gerekli olan aksesuarları kiraya veriyoruz.”

1934’te İstanbul, Sultanahmet’te doğmuş Behçet Nacar. 

“Sultanahmet Erkek Sanat Enstitüsünü dökümcü olarak bitirdim. İstanbul’un çeşitli fabrikalarında dökümcü olarak çalıştıktan sonra şoförlüğe atıldım. 1964 senesinde şoförlük yaparken, tesadüf sonucu figüran olarak sinemaya girdim. 10-15 filmde figüranlık yaptım. Sonra ufak ufak ilerleme kaydettim, kavgacı olarak. Bu arada kötü adam, yani jönün karşısında ikinci adam olarak oynamaya başladım. 1972’de de ilk başrol filmimi yaptım. Adı ‘Parçala Behçet’ti. Ondan sonra Behçet serileri devam etti.” 

İZ BIRAKAN FİLM

Parçala Behçet filmi dönemin hızlı avantür filmlerindendir. Filmin adı mahalle aralarında kavga eden çocukların, gençlerin sloganı olur uzunca bir süre. Film Anadolu’da da çok iyi iş yapar. 

“Tabii bir iz bıraktı o film. Ne yapardı bizim jönlerimiz, bir tek yumruk atardı; baltayı alıp karşısındaki adamın kafasına vurmazdı, usturayla suratını kesmezdi, feci şekilde dövmezdi. Bu filmde biz bunların hepsini yaptık. Çok sert bir jöndüm o filmlerde. Onun büyük etkisi oldu ve Parçala diye isim yaptı.”

Fakat nedense o film birçok insanın kafasında erotik film çağrışımı yaptı. Bu, isminden mi yoksa seks furyasıyla aynı döneme denk gelmesinden mi kaynaklanıyordu? 

“Avantür filmdi o, erotik filmle hiçbir alakası yok. Tabii o zaman bir kadının göğüslerinin  gözükmesi büyük bir hadise, o filmde misal, kadının göğsü gözüktüğü zaman millet ayağa kalktı. Bugün o film kupkuru bir film olur fakat avantür olarak çok hızlıydı. Ben erotik, seks filmlerinin hiçbirinde oynamadım. Benim yaptığım filmler bellidir. Benim bildiğim seks filmi, seks başlar seks biter. Yoksa bugün görüyoruz, bütün jön arkadaşlarımızın filmlerinde de sevişme sahneleri var. Benim yaptığım avantür filmlerin içinde de, normal olarak sevişme sahneleri var ama bu filmlerin hiçbiri erotik bir film değil. Hepsinin günahını bize mi yıktılar artık, bilemiyorum. Biz o dönemlerde bir Kadıhan çektik. Kene, Ölüm Savaşçısı, Hıdır gibi filmler çektik. Hıdır, Antalya Film Festivali’ne katıldı. Benim o gün çektiğim filmlerin hepsi televizyonlarda oynadı. Seks filmi olsa oynamaz.”

Bir oğlu ve iki torunu vardır Behçet Nacar’ın. Son yıllarında torunu için filmler yapıyordu, Afacan serisi.. Maliyetler çok yükselmiş, yeni film yapmak çok zorlaşmıştı. Yeşilçam’da artık yeni oyuncu yetişmiyor, dahası teknik eleman yetişmiyordu. 

“Esasında sinema filmleri durmaz. Televizyon desteklese, iyi para verse gösterim hakkı olarak, bu piyasa olduğu gibi çalışacak, bütün arkadaşlar da ekmek yiyecek. Yeni oyuncu yetişmiyor zaten, bir de stüdyodaki arkadaşlar, laboratuvarlar yok oluyor. Stüdyodaki, laboratuvarlardaki arkadaşların hepsi 50-60 yaşında. Senkroncu, montajcı, ses mühendisi yetişmiyor, stüdyolar kapanıyor. Bir Lale Stüdyosu kaldı, bir de Yaşam Film’in kurduğu stüdyo var, onlarda da yeni elemanlar yok. Yarın sinema tekrar iyi bir duruma geldiğinde, negatifi yıkatmak için eleman arayacağız.” 

‘AMERİKAN FİLMLERİ YEŞİLÇAM’I MAHVETTİ’

Peki Yeşilçam niye bu hale geldi? “Amerikan filmleri mahvetti Türkiye’yi. Bütün pazarı elden aldı. Pazar olmayınca yeni nesil Türk filmini görmezse, Türk filmine nasıl alışacak, alışamaz ki. Maliyetler de çok yüksek. Film çeken arkadaşlarımız yok değil. Şimdi onlara film gözüyle bakmıyor büyükler. 15 milyarlık film çekersen Türk filmi çekiliyor deniyor.”

Hızlı avantürlerin sert jönü, filmlerinde en çok  araba parçalayan oyuncuydu. Elinden geliyordur, eski arabaları alır, gösterişli bir araba şekline sokar. Dışı güzel, içi hurda.

“Canımızı ortaya koyarak bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Kobra diye bir film çektik. Yangın sahnelerinde, arabaların kenarlarına bali süreriz. Fünyeleri barutları gömdük. Bombalar patlayacak ben de aralarından geçeceğim. Bir tanesi o kadar yakınımda patladı ki, ben ateşin arasında kaldım, ellerim falan yandı. Bir keresinde de yere patlayıcıları gömdük. Ben geçtikten sonra patlayacaktı, erken patladı. Göğsümde alev topunu hissettim, tutuştum. Sahilde çekiyoruz, ben bir sağa bir sola koşuyorum. Panikten denize atlamak aklıma gelmiyor. Cüneyt’le bir kavga sahnesindeyiz, Malkoçoğlu’yu çekiyoruz, orada hastanelik oldum. Zindancıyı oynuyordum, arka üstü düştüm. Samanların arasında bir taş varmış, ona çarptım. Gözümü açtım hastanedeyim. 4-5 gün bir sarsıntı geçirdim.”

İlk başrolünden bu yana 40-50 filmi vardır Behçet Nacar’ın. Yıllardır Arap Celal’den, Kazım Kartal’a kadar birçok oyuncunun uğrak yeri olan Atlas Apartmanı’ndaki bürosunda arkadaşlarına, sinema öğrencilerine yardımcı olmaya çalışıyor. “Okuldan talebeler gelir bana. Onlara lamba, kamera malzeme veririm. Yardımcı olurum, onlar da yetişsin. Uğraşıyorlar, didiniyorlar, bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Seviniyorum.” 

Eskiden 12 matinesini hiç kaçırmazken, aşağı yukarı 10 senedir sinemaya gitmiyor. Her sabah 7’de gelir bürosuna, akşam 5 oldu mu kapatır, doğru eve gider. 

“Ben hayatta ne pavyon bilirim, ne gazino bilirim. Gitmem öyle yerlere.” Yeşilçam’dan kopmak zordur. Çektiği filmlerde birçok eski oyuncuya, eski arkadaşlarına rol vermeye, onlara yardımcı olmaya çalışır. “Biz Yeşilçam sayesinde bu güne geldik, çok memnunum. Aksini söylersek nankörlük etmiş oluruz. İş varken iyi de olmayınca mı kötü?”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa