
Hapisle 'ödüllendirilen' gazetecilik

Fotoğraf: Envato

Ekim’in ikinci günü yani geçtiğimiz pazartesi Politico adlı haber sitesinde Ivanka Trump and Jared Kushner’ın devlet işleri için özel mail adreslerini kullandıkları, aile adına alınan domain üzerinden yüzlerce mail gönderdikleri ve maillerinin içeriğine ilişkin bir haber yayımladı. Bu durum yalnızca haberlerde yer almakla kalmamış, ülke güvenliğini riske atmış olmaları nedeniyle incelemeye de konu olmuştu. Bu arada Kushner’in 2016 seçimlerine Rusya’nın müdahalesi şüphesi nedeniyle soruşturma geçirdiğini de akıldan çıkarmamak gerek. Ortaya çıkan bu skandal sonrası ilk akla gelen Hillary Clinton, SiriusXM’e katılıp yeni kitabını ve Dışişleri Bakanlığı ve seçim sürecinde maruz kaldığı ayrımcılığı anlatırken e-mail skandalını “iki yüzlülüğün zirvesi” olarak nitelendirdi. Clinton “Benim yaptığım aptalca bir hataydı ancak bu daha da aptalca bir skandal” dedi.
Konuyu nereye getireceğimi tahmin etmişsinizdir. Evet bizde belki devlet başkanının ya da bakanların uyması gereken bir güvenlik yasası yok ancak bu onları izlendiğinin sağır sultanın bile duyduğu, güvenlik açığı bol mail hesaplarını devlet işlerinde kullanmanın sorumluluğundan kurtarmıyor.
Clinton’ın hacklenen mailleri her yerde çarşaf çarşaf yayınlanırken Türkiye’deki bazı gazeteciler bunları alıp haber yapmaktan çekinmediler hatırlarsanız. Hatta Hilal Kaplan Clintonların toplu seks partilerinden tutun da maillerin internete sızmasından sorumlu olduğu düşünülen Michael Brown isimli bir FBI ajanının evinde ölü bulunduğuna kadar bilgileri iştahla kaleme aldı. Bu yazı Türkiye’de kimi yerlerde gazeteciliğin düştüğü durumu göstermesi açısından da çarpıcıydı. Kaplan’ın Brown’ın yanı başındaymış gibi yazdığı iddia gerçeği yansıtmıyordu, sahte bir haber sitesinden alınmıştı (Teyit.org, “Hilal Kaplan’ın “FBI ajanı intihar etti” iddiası”).
Seçim zamanı Clinton’ın sızan e-maillerini “neler olmuş neler” hevesiyle anlatan gazeteciler nedense aynı dönemde Türkiye’de sızdırılan ve herkesin erişimine açılan Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın maillerine aynı ilgiyi göstermediler. Bazıları hariç, onlar erişime açılan e-mailler üzerinde titiz bir gazetecilik yürüttüler, yalnızca kamu kaynaklarının kullanımı ve kamu yararı çerçevesindeki bilgileri haber yaptılar. Enerji Bakanının Powertrans adlı bir petrol şirketiyle bağlantısını gösteren iddialar ortaya koydular. Bir başka deyişle herhangi bir ülkede herhangi bir gazetecinin yapması gerekeni, yani işlerini yaptılar. Oysa hiçbir yerde örneği görülmemiş şekilde, “gerektiğinde devlet sırrı niteliğinde de olabilecek bilgiler”i ifşa ettikleri gibi oksimoron bir gerekçeyle üçü (Tunca Öğreten, Mahir Kanaat ve Ömer Çelik) 263 gündür tutuklu.
Okuyucusu, meslektaşı sahip çıkmazsa gazetecilik nasıl yapılacak?
Üzerine kitaplar, makaleler yazıldı, filmler çekildi, konuyu biliyorsunuz, hikayeleştirilmiş halini Rolling Stone internet sitesinde 4 Ekim 2013 tarihindeki haberinden alıntılıyorum: Guardian Gazetesi Köşe Yazarı Glenn Greenwald her sabah yaptığı gibi erkenden maillerini okumaya başlar, iyi bir gazeteci ve politika yazarı olması nedeniyle her gün yüzlerce e-mail almaktadır. Hayatını değiştirecek gizemli bir kaynaktan kendisinden PGP (Yaygın kullanılan bir şifreleme programı) şifresini isteyen bir not alır. Grenwald’ın o sırada bu programdan haberi yoktur. Notu gönderen adım adım programı nasıl indireceğine ve kullanacağına dair bilgiler yollar, güvenli bir iletişim olmadığı takdirde ipucu dahi vermeyecektir. Program Greenwald’a fazla komplike gelir, bir süre sonra sıkılır, Obama yönetiminin Guantánamo ve dron politikaları üzerindeki araştırmasına geri döner. Aylar sonra belgeselci arkadaşı Laura Poitras vasıtasıyla konu yeniden gündeme gelir ve kendilerini Hong Kong’da bir otel odasında bulurlar, gizemli kaynak 29 yaşındaki Edward Snowden’dır. NSA’nın (Ulusal Güvenlik Ajansı) küresel izleme programına ilişkin çok gizli belgeleri gazetecilere teslim eder. İşin içinde yalnızca ABD değil İngiltere de vardır. İngiliz hükümeti Snowden belgelerinin ve içeren hard disklerin imha edilmesini ister. Gazete hemen teslim olmaz, karşılık görüşmeler epey sürer. Bu esnada hard disklerin yok edilmesi için polis Guardian gazetesini basar, neticede hard diskler imha edilir. Gazete yönetimi Snowden hikayesini yayımlamaya devam edeceklerini ancak bunu Londra’dan yapmayacaklarını duyurur. Aynı günlerde Glenn Greenwald’un partneri David Miranda’nın Londra’nın Heathrow havalimanında gözaltına alınır, kendisine Greenwald’ın hangi konularda çalıştığına dair sorular sorulur aynı gün serbest bırakılır. Yani buradaki bazı gazetecilerin çarpıttığı gibi gazete kapatılmamış, gazeteciler de gözaltına alınmamıştır.
Glenn Greenwald bu süreci ve belgeleri zaten kitaplaştırdı, “Saklanacak Yer Yok” adıyla da Türkçeye çevrildi. Ardından da partneriyle birlikte daha rahat çalışabilmek için Brezilya’nın Rio de Janeiro şehrine taşındı. Ülkeden kaçmak zorunda kalmadı, hakkında yakalama kararı vs. yok. Hatta Wikileaks’in kaynağı Chelsea Manning’in tutukluluk koşullarını anlattığı haber nedeniyle aldığı ödüle Snowden sızıntısıyla ilgili yaptığı haberler nedeniyle yenilerini ekledi. Guardian gazetesi ise onun yönlendirmesiyle yaptığı haberler nedeniyle 2014 yılında Pulitzer ödülü kazandı. Greenwald Brezilya’da ulusal güvenlik, siyaset, çevre alanlarında yolsuzluklara odaklı The İntercept adlı bir araştırmacı gazetecilik sitesinin kurucu editörleri arasında, hükümetleri rahatsız etmeye devam ediyor. Sitenin finansörü Ebay’in Kurucusu ve Sahibi Pierre Omidyar. Türkiye’de olsa muhtemelen Ebay’e el konur, Omidyar da çoktan “teröre” destekten hapsi boylardı.
Bu gazetecilerin işlerini hâlâ büyük bir tutkuyla sürdürmesinin altında yalnızca ülkelerin terör yasalarını Türkiye’de olduğu gibi kötüye kullanmaması değil, toplum desteği de yatıyor, hatta en büyük motivasyonun o olduğu söylenebilir. Pek çoğunuzun bildiği hikayeyi ayrıntılarıyla yeniden anlatmamın sebebi son dönemlerde artan “Amerika’da bu işler çok ciddi biçimde cezalandırılır, en demokratik ülkelerde de bile bunu haber yapmak suçtur…” gibi çarpıtmalar. Eskiden yalnızca küçük bazı gazetecilerin diline pelesenk olmuştu şimdi mesnetsiz biçimde iddianamelere de girdi. O nedenle bunların çarpıtma olduğunu, gazeteciliğin Türkiye’de yargılanan örneklerle kıyasla anılan ülkelerin hiçbirinde suç olmadığını tekrar tekrar anlatmak gerekiyor. Okuyucu, sermayedar, meslek örgütleri sahip çıkmazsa gazetecilik yapmanın imkanı kalmaz, bunun ceremesini zaten hep birlikte çekmiyor muyuz?
- 2024 biterken… 31 Aralık 2024 06:15
- Erişilebilirlik, eşitlik ve yoksulluk mücadelesi 17 Aralık 2024 06:21
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20