Afrin'e niyet, İdlib'e kısmet!
Fotoğraf: Envato
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin Afyonkarahisar’daki kampında yaptığı konuşmada söylediği “bugün İdlib’de ciddi bir harekât var ve bu devam edecektir” sözleri gündemin başına oturdu. Bu açıklamanın ardından “Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın kuvvet komutanları ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Hatay’ın İdlib’e sınır ilçesi olan Reyhanlı’da incelemelerde bulunduğu” haberi geldi. Sadece iktidar yanlısı değil, Kürtlere karşı müdahale heveslisi diğer çevrelerde de heyecan yaratan bu gelişmelerden sonra bu operasyonun anlamı, kapsamı üzerine çokça yorumlar yapılıyor. Açıktır ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması, Türkiye’nin Suriye’de etkin bir güç olduğu imajını yaratmayı amaçlıyor. Zaten Erdoğan’ın İdlib ile ilgili açıklamalarının devamında “Türkiye’nin İdlib operasyonundan sonra yeni inisiyatifler almaya devam edeceği” sözleri de bu imajı güçlendiriyor. Ancak bu imajın altını kazıdığınızda karşınıza bambaşka bir gerçek çıkıyor: Aslında Rusya, Türkiye’deki iktidarın Suriye’nin başına açtığı belaları yine Türkiye’ye temizletiyor!
Oysa Türkiye’nin gündeminde İdlib’den önce Suriye Kürtlerinin Afrin kantonuna operasyon yapılması vardı. Yaz boyu Afrin sınırına askeri yığınak yapılmış, operasyon için 8 bin Türk askeri ve 10 bin ÖSO militanının hazır bekletildiğine dair haberler yapılmıştı. Bu operasyon ile Türkiye, Suriye Kürtlerine karşı Kobanê’de yapamadığını Afrin’de yapmış olacaktı. Hatta Temmuz başlarında daha önce Afrin’e konuşlanan Rus askerlerinin kenti terk ettiği haberleri medyada büyük heyecan yaratmıştı. Ancak bütün bu hazırlıklara rağmen Afrin’e operasyon Türk topçusunun sınırdan Afrin’e yönelik taciz atışlarının ötesine geçmedi/geçemedi. Çünkü Rusya’nın onayı alınmadan bu operasyonun yapılması mümkün değildi ve yapılan bütün görüşme-pazarlıklara rağmen Afrin’e yönelik sınırlı bir operasyon için bile Rusya ikna edilememişti. Sonuçta Ağustos sonlarında Afrin’e ve Türkiye’nin olası operasyonunun ilk hedefi olarak açıklanan Telrıfat kasabasının bulunduğu Şehba bölgesine “güvenliği sağlamak amacıyla” Rus askerleri konuşlandı. Yani olası bir operasyonun önü Rusya tarafından kesilmiş oldu.
Peki, Afrin’de önü kesilen Türkiye büyük riskler taşıyan İdlib operasyonuna nasıl razı edildi?
Yaklaşık 2 milyon kişinin yaşadığı İdlib kenti, IŞİD dışındaki cihatçı çetelerin son sığınağı durumunda. Halep başta olmak üzere yapılan anlaşmalarla Suriye’nin başka kentlerinden tahliye edilen bütün cihatçı gruplar buraya toplanmıştı. Temmuz ayında İdlib’de Türkiye’nin desteklediği Ahrar’uş Şam ve başını El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra’nın çektiği grupların oluşturduğu Heyet Tahrir-i el Şam (HTŞ) arasında büyük çatışmalar yaşanmış ve bu çatışmaların sonunda HTŞ kentte büyük oranda denetimi sağlamıştı. İdlib’e olası operasyon konusunda önceleri Rusya ve YPG’nin en büyük bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Rakka operasyonunun ardından buraya Afrin üzerinden birlikte operasyon düzenleyecekleri konuşuluyordu. Ardından ABD’nin Rakka operasyonu sürecinde SDG’ye verdiği ağır silahlarla ABD ve SDG arasındaki işbirliğinin yeni bir boyuta taşınmasının ardından bu kez ABD ve SDG’nin yine Afrin üzerinden buraya operasyon yapabileceği konuşulmaya başlanmıştı. Nihayetinde İdlib’e olası operasyona ilişkin senaryolarda bu operasyonun SDG ile yapılması öngörülüyor ve İdlib’deki cihatçı grupların destekçisi konumunda olan Türkiye, bu senaryolarda saf dışı bırakılıyordu. Ancak ABD desteğindeki SDG’nin ve dolayısıyla Kürtlerin Suriye’nin kuzeyinde gücünü ve egemenlik alanlarını arttırması, Kürtleri Suriye rejimi ile sınırlı bir özerkliğe razı etmeye çalışan Rusya’nın yeni bir senaryoyu gündeme getirmesinin önünü açtı. Astana’da Rusya, İran ve Türkiye arasında yapılan görüşmelerde artık Suriye’deki tek hedefi Kürtleri etkisizleştirmek olduğu için bu operasyona dünden razı olan Türkiye, İdlib senaryosuna dâhil edildi. Türkiye, Rusya ile birlikte İdlib’de oluşturulan ‘çatışmasızlık bölgeleri’nin denetlenmesi-ki Türkiye’nin İdlib’in içini ve Rusya’nın sınır bölgelerini denetlemesi öngörülüyor- görevini üstlendi. Elbette bu görevin en büyük açmazı ve zorluğu İdlib’de etkin konumda olan El Nusra’nın başını çektiği HTŞ’nin ‘çatışmasızlık bölgeleri’ anlaşmasını ihanet olarak görüp reddetmesi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İdlib operasyonuna başladığını açıkladığı ÖSO’nun ve Türkiye’nin asıl görevi HTŞ’yi tasfiye etmek. Ancak HTŞ ile doğrudan çatışmalara girmeden bu görevin yerine getirilmesi mümkün görünmüyor. Yani ÖSO ve Türk askeri İdlib’de sıcak çatışmaların içine girecek ve kentin sınır bölgeleri Rusya tarafından denetlenecek. İşte bizim Rusya’nın, Türkiye’nin Suriye’nin başına açtığı belaları yine Türkiye’ye temizletmesi dediğimiz durum tam da budur!
Bu operasyonun anlamı ise şudur: Türkiye, artık Suriye’de Esad yönetimini resmen kabul etme ve dün desteklediği cihatçı grupları kendi eliyle tasfiye etme noktasına gelmiş bulunmaktadır. Bu operasyonun ardından Türkiye’nin Suriye Kürtlerine karşı yeni hamleler gerçekleştirme hayali gerçekleşir mi bilinmez ama insan yine de söylemeden edemiyor: Ey Kürt karşıtlığı sen nelere kadirmişsin!
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30