Kurmaca iddianameler zamanı
Fotoğraf: Envato
Büyükada’da mesleki bir toplantı halindeyken yapılan polis baskınıyla 5 Temmuz günü gözaltına alınan hak savunucuları hakkındaki iddiname 3 ay sonra tamamlandı. Ve yine görüyoruz ki, siyasi saiklerle gündeme getirilen bir davanın kurmaca iddianamesiyle karşı karşıyayız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hak savunucularının gözaltına alınmasından 3 gün sonra yaptığı “Büyükada’da gözaltına alınanlar 15 Temmuz’un devamı niyetinde bir toplantı için bir araya gelmişler” açıklamasını destekleyebilecek hiçbir ifadeye iddianamede yer verilmiyor. Şaşırdınız mı? İktidarın propaganda aygıtı gibi çalışan gazetelerin, 1 ay boyunca hak savunucularıyla ilgili olarak “kaos planı”, “casusluk” ithamlarıyla attıkları manşetleri destekleyecek bir ifadeye de iddianamede rastlayamıyoruz. Bilakis Savcı Can Tuncay’ın hazırladığı iddianamede, “casusluk” suçlamasına dair somut bir delil bulunamadığı için bu suçlamanın ayrıca soruşturulmaya devam edileceğini belirten bir ifade yer alıyor: “Şüphelilerle ilgili terör örgütleriyle bağlantıları ve olayın oluş şekline göre işledikleri yönünde şüphe bulunan Terörizmin Finansmanı ve Casusluk suçları yönünden evrak tefrik edilmekle kayıt edilen başka soruşturma evrakı üzerinden soruşturmaya devam edilmekte olup...”
Ve iddianamenin en can alıcı noktası ‘Büyükada iddianamesi’nde Büyükada’daki toplantıya dair delillendirilmiş somut bir suçlamanın dahi bulunmaması. Toplantıya katılan ve bir kısmı şu anda tutuklu olan hak savunucuları daha önceki faaliyetleri, kurdukları iletişimler ve el konulan notları, eşyaları üzerinden devşirilmeye çalışılmış, ama her biri dökülen suçlamalarla iddianamedeler. Yani aslında bu kişiler, gözaltına alınmalarına karar verildikten sonra evlerinden de alınarak benzer suçlamaların hedefi olabilirlerdi. Bu gerçek bile ‘Büyükada’nın bu operasyonda ‘casusluk’ suçlamasına el verişli bulunan simgesel bir mekan olarak seçildiğini düşündürüyor.
İddianamede, aslında bu iddianame hazırlanmadan çürütülmüş olan iddialar da bolca yer alıyor. Örneğin adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakılan Nejat Taştan’ın “BYLOCK kullanıcısı olduğu tespit edilen Asuman DOĞAN isimli şahısla görüşme kayıtlarının bulunduğu” iddiası tam da böyle bir iddia. Oysa Taştan, ayrıldığı eşini ByLock kullanan birinin aramış olmasının kendisine yönelik bu saçma suçlamanın delili olarak öne sürüldüğünü açıklamıştı.
Tutuklu hak savucularından Nalan Erkem’in Prof. Dr. İştar Gözaydın ile telefon görüşmeleri olmasının bir suçlama konusu olarak iddianamede yer alması da ayrıca bir garabet. Gözaydın tahliye edilmiş olduğu gibi Avukat Nalan Erkem ile de aralarında avukat-müvekkil ilişkisi bulunuyordu.
Tutuklu yargılanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser’in, ihraç edildikleri için açlık grevinde bulunun Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile ilgili suçlanıyor olması karşısında da hatırlatmak gerekiyor. Af Örgütü’nün Gülmen ve Özakça’nın serbest bırakılmaları talebiyle başlattıkları acil eylem kampanyasına 25 bin kişi imza vermişti. O zaman bu kişilerin hepsi de şüpheli midir? Bu soruya ‘evet’ yanıtı vermek ne kadar saçma olursa, Af Örgütü yöneticilerinin bu konuda suçlanmaları da bir o kadar saçmadır.
Özlem Dalkıran’ın dijital materyallerinin incelenmesi sonucu bulunan “İstanbul Hayır Meclisleri Buluşması-Tartışmalar”ının Büyükada toplantısı ile ne ilgisi var? Ayrıca bu ülkenin yarısının referandumda ‘hayır’ tercihi kullandığı ortada iken böyle bir suçlamanın yer aldığı bir iddianamenin hukuki bir ciddiyeti olabilir mi?
İddianameleri tamamen kurmaca ve delilden yoksun olan hak savunucuları için durum böyle iken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘ajanlık’ ile itham ederek yargı sürecine müdahale ettiği ve 227 gündür tutuklu olan Die Welt Türkiye Temsilcisi Deniz Yücel ile ilgili olarak hala iddianame bile hazırlanmış değil.
Gazetemizin Yazarı Yusuf Karataş’ın önceki gün Diyarbakır’da görülen duruşmasında, ortam dinlemesi sonucu elde edilen konuşmalarına suç icat etmeye yönelik eklemeler yapılmış olduğu ve teknik takip, dinleme kararlarını alan 13 hakinden 9’unun 15 Temmuz darbe girişiminin ardından “FETÖ” ilişkileri ve üyelikleri olduğu iddiası ile meslekten ihraç edilmiş olup, aralarından 4’ünün de tutuklu yargılandıkları ortaya konuldu. Yazarımız Karataş ve avukatları, her tarafından dökülen kurmaca iddianameyi çürüttüler. Ama buna rağmen dava sürüyor. Çünkü, iktidarın dönemsel siyasi hedefleriyle uyumlu olarak hazırlanmış olan ‘kurmaca iddianameler’ dönemindeyiz.
Böyle bir çürümüşlükle ancak, gerçeklerin arkasında sağlam bir şekilde durarak baş edebiliriz.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00