Kerkük'ü Irak aldı; Türkiye ne kazandı?
Fotoğraf: Envato
IKBY’nin, “bağımsızlık referandumu” sonrasında, Türkiye, İran ve Irak hükümetlerinin “Referandumun iptal edilmesi ve 2014 sınırlarına geri çekilmesi” isteğine “hayır” demesi karşısında harekete geçen Irak ordusu ve Haşdi Şabi milisleri, Kerkük başta olmak üzere “tartışmalı bölgeleri” ele geçirdi.
Barzani’nin KDP’si ve Talabani’nin YNK’sine bağlı peşmergelerin, Irak ordu güçleri ve Haşdi Şabi karşısında hiçbir direniş göstermeden, bazı yerlerden de hiç direnmeden çekilmesi, IKBY’deki Kürt partileri arasında, karşılıklı suçlamaları da içeren yeni tartışmalara yol açtı. Suçlamalar, bir yanda “Bağımsızlık referandumu”nun doğruluğu ya da yanlışlığına, öte yandan da bazı komutanların ve partilerin Irak’la el altından anlaştığına kadar götürülüyor.
ÜÇ ÜLKENİN KÜRTLERİN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKINI BOĞMALARI TESCİLLENDİ
Kuşkusuz bu tartışmalar, karşılıklı suçlamaların kısa sürede bitmesi beklenemez. Tersine suçlamaların giderek daha artması da kimse için sürpriz olmayacaktır. Kimin haklı olduğu, bugünkü gelişmelerin yarın nereye evrileceği tartışılabilirdir. Ama bugün tartışılmayacak gerçek; Türkiye, İran ve Irak’ın Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını boğmalarını tescillenmiş olduğu gerçeğidir. Tarihçiler bugünleri, “Üç ülkenin dolaysız iş birliği ile Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkının boğulmasının günleri” olarak yazacaktır.
Günümüzün ikinci tartışılmayacak kadar açık gerçeği ise: ABD ve Rusya’nın Irak ordusu ve Haşdi Şabi milislerinin eliyle gerçekleştirilen saldırı karşısında neredeyse ortak bir tutum alarak, “tarafsız” kalmalarıdır. ABD, bu “tarafsızlığı” Trump’ın ağzından ilan ederken, Rusya daha operasyon sürerken bile IKBY ile yaptığı doğal gaz ve petrol anlaşmalarını Irak’la görüşmeye hazır olduğunu açıklayarak ilan etti.
Yani bölgeye kendi çıkarları uğruna müdahale eden iki en büyük emperyalist devlet, her zaman yaptıkları gibi, Kürtlere yönelik bu saldırıyı seyretmeyi en azından bugünkü çıkarları açısından görmezden gelmeyi tercih etmişlerdir. Herhalde, Kürtlere bölge gericilikleri tarafından “sopa” gösterilmesinin, bir adım sonra Kürtleri kendilerine daha çok yaklaştıracağını hesap ederek!
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Bugünün, daha birkaç gün önce bile bu kadar sıcak olmayan sorusu; “Bundan sonra ne olacağı”dır.
Bölgedeki ilişkilerin giriftliği ve çok boyutluluğu dikkate alındığında elbette bu soruya “net” ve “çoğunluğu” ikna edecek bir yanıt vermek zordur.
-Kürtlerin, haklarına yönelik bu ağır saldırıyı, sadece Irak değil, Türkiye, İran ve Suriye Kürtlerinin de kendi haklarına saldırı olarak göreceği ve bu girişim karşısında boyun eğmeyecekleri,
-Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin Kürtleri boğmak için birer birer Kürtlere karşı olmakta birleşseler bile, bir arada uzun süre yürümelerinin zorluğu; özellikle de Haşdi Şabi ve Şii-Sünni çatışmasının büyümesi ihtimali,
-Rusya’nın bölgede kazandığı güç; İran, Irak ve Türkiye üstündeki etkisinin artması yanında, bölgedeki Kürt halkının büyük dinamizmini de gözeten uzak tutmayacak kadar bir “bölge ülkesi” haline de geldiği,
-ABD’nin bölgede, görünüşte olsa bile varlığına “meşruiyet” kazandırmak için Kürt güçleriyle yakınlaşma dışında bir seçeneğinin bulunmadığı dikkate alındığında şunları söyleyebiliriz:
1- Bölge gericiliklerinin, Kürtlere yönelik saldırılarını sınırlayarak, Irak’ta Kürt güçleriyle, iki tarafın da “razı olacağı” bir anlaşmaya varması,
2- Bölge gericiliklerinin bölgedeki Kürt güçleriyle bölge çapında bir “uzlaşmaya” varmaları,
3- Kürtlerle Irak’ta başlayacak bir iç savaş, ve bu iç savaşın dört ülkeye de sıçrayarak, ABD ve Rusya’yı da bir biçimde içine çekerek, bir “bölgesel savaş”a evrilmesi...
Bu üç ihtimalden; eğer birincisi gerçekleşmezse, ikincisi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Yani orta vadede Irak’ta bir uzlaşma olmazsa, Kürtler ve merkezi Irak yönetimi arasında bir iç savaş ve bu iç savaşın bir bölgesel savaşa dönüşme ihtimali güçlü bir olasılık olarak görünmektedir.
TÜRKİYE KERKÜK HAREKATININ NERESİNDE?
Gündemin diğer önemli sorusu da “Türkiye’nin bütün bu gelişmelerin neresi”nde olduğu sorusudur.
Şu çok açık bir gerçek ki; IKBY’nin “bağımsızlık referandumu”na Irak’tan bile sert tepki gösteren bölge ülkesi Türkiye olmuştur. Ama, gerek ekonomik gerekse askeri bakımdan bir müdahalede eli kolu fazla bağlı olduğu için sert tavrını, Irak Hükümetini askeri müdahaleye teşvik ederek gerçekleştirmek durumunda kalmıştır.
Oysa Türkiye daha yakın zamana kadar, Haşdi Şabi’yi “Şii IŞİD”olarak, Irak yönetimini ise sadece Şii Irak’ın temsilcisi olarak görüyordu.
Diyebiliriz ki; Türkiye’nin bölgedeki tek dostu da IKBY idi.
Ancak “bağımsızlık referandumu” sonrasında tam tersine dönerek AKP Hükümeti ve yandaş basın, yanı sıra sermaye medyası, MHP ve her tür milliyetçi odak, Irak ordusu ve Haşdi Şabi’nin Kerkük’ü kurtarması”nın duacısı oldular. Nitekim, Irak ordusunun ilerleyişi haberlerini kendi ordularının ilerlemesi gibi sevinç çığlıklarıyla karşıladılar.
Ancak, Kerkük ve öteki tartışmalı bölgelerin Türkiye’nin en yakın dostu olan IKBY değil de İran’la yakın ittifak eden Irak ve bizzat İran’ın milis gücü olan Haşdi Şabi tarafından işgal edilmiş olmasının Türkiye’nin nasıl çıkarına olduğu sorusu burada yanıtsız kalmaktadır.
Tabii, “Kürt düşmanlığı” konusundaki Türkiye’nin “kadim ilkesi”, bir yana bırakılırsa!
TÜRKİYE BÖLGEDEKİ TEK DOSTUNU KAYBETTİ!
Kısacası Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerin IKBY tarafından değil Irak güçleri tarafından işgal edilmiş olmasının elbette Türkiye için hiç bir yararından söz edilemez. Ama, Başika Üssü ve Türkiye’nin Kuzey Irak’taki askeri karakollarının varlığını sürdürmesi artık daha güçleşmiştir. Dahası orta vadede ise Şii-Sünni çatışması ve İran’la, Irak’la, Haşdi Şabi’yle kavga da kaçınılmazdır.
Bu nedenlerledir ki, Kerkük, Telafer gibi bölgelerin Kürtlerin değil de Irak hükümetinin kontrolünde olmasına sevinilmesinin akla uygun bir gerekçesi yoktur.
Belki böylece Hükümet günü kurtarmak, kendi etkisizliğini, başkalarının zaferiyle örtmek isteyebilir ama el eliyle kazanılan zaferlerin de bir faydasının olmadığı bu gerçeklerden birisidir.
Dahası, “Türkiye böylece, IKYB gibi bölgedeki tek dostunu da kaybetmiştir!” dersek, büyük yangınlara gebe bölgede Türkiye’nin ne kazandığını daha basitçe ifade etmiş oluruz!
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47