05 Kasım 2017 00:20

'Beka' meselesi

'Beka' meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Yedi düvelle savaşıp akabinde de kurduğumuz cumhuriyetimizin dünya durdukça “ilelebet payidar” kalacağını dillendirip durduğumuz o günlerin ardından neredeyse bir asra yakın bir zaman dilimi kuş misali uçup geçip gittikten sonra,  şimdilerde, özellikle de şu son günlerde ülkemizin dümeninde oturan kaptanı deryamızın yanı sıra, keza yanında yöresinde kuyruğa girmiş bilumum “çömez”lerinin, bir bakıma “havan dövücünün hınk deyicisi” kesilmişlerin dediklerine bakılırsa; ülkemizin semalarını bir taraftan kara bulutlar kaplamışken, aynı zamanda da ciddi ciddi bir “beka” sorunuyla yüz yüzeyiz maalesef!

Memleketimizi bölüp parçalamayı, ülkemizin milli bütünlüğünü yerleyeksan etmeyi kendi menfur emellerinin odağına yerleştiren “hıyanet çeteleri”nin tümünün akılları, fikirleri koskoca bir imparatorluktan zaten geride kala kala, kırpıla kırpıla elimizde kalan “hap” kadar toprağımızı da tıpkı Yağma Hasan'ın Böreği gibi sil baştan parselleyip, lüpleyip, böylece bizleri şu koca alemde amiyane deyimiyle cıscıbıldak orta yerde yalnız başımıza bırakmak!

Aslında Tanrı vergisi “fıtrat”ımız mucibince; geçmişi, mazisi devlet kurup, devletler yıkmakla geçen anlı şanlı tarihimiz boyunca elimizde kalan, her karış toprağı, bir tek çakıl taşı uğruna gerektiğinde seve seve ölmeyi göze aldığımız “vatan”ımızda, onun bunun işine burnumuzu sokmadan, etlisine sütlüsüne bulaşmadan, dahası da dili, dini, derisinin rengi, kafatasının  şekli, inancı, etnisitesi, mezhebi, cinsi, cibiliyeti kim olursa olsun, hangi babadan olma, hangi anadan doğarsa doğsun tüm insanlara “eşit” mesafede durmayı, komşusu açken geceleri gözüne uyku girmeyen bir ırkın ahvadları olarak sadece misakımızın milli sınırları dahilinde değil, tam aksine tüm cihanda “sulh”tan, “barış”tan yana tavır koyup, dolayısıyla düşmanlıkları elimizin tersiyle itmeyi şiar edindiğimiz halde, gerek içimizdeki, gerekse dışımızdaki kimi hainler tarafından ipe sapa gelmez çeşitli bahanelerle haksız yere dışlanıyorsak, hatta bu bapta sadece ama sadece bir  tek örnek vermek gerekirse, daha düne kadar esamesi bile okunmayan kimi kırtıpil devletler ellerini kollarını sallayarak Evropa Birliği’ne girerken, bizlerin yarım asırdan beri eşikte beklememizin acaba nedeni ne?

Kirvem, bu hususta sen ne düşünürsün bilemem; ancak  özüme kalırsa, bir zamanlar “hasta adam” diyerek Osmanlı atalarımıza kendilerince ömür biçip, tez elden kefen hazırlayanların hayalleri, dişimizi tırnağımıza geçirip verdiğimiz “Kurtuluş Savaşı” sonucunda kursaklarında kaldığı için bu kötü emelleri ne hikmetse asla değişmedi!

Değişmedi çünkü aradan bunca yıl geçmesine rağmen dün olduğu gibi bugün bu saat ellerine geçirdikleri hemen her fırsatta uyduruk bir “mozaik”ten ziyade, tam anlamıyla yekpare bir “mermer”e dönüşmüş, “milli ve yerli” hassasiyetlerle yoğrulup kenetlenmiş olan seksen milyonluk nüfusumuzun huzurunu kaçırmak, “vatandaş”larımız arasında husumet yaratmaktan vazgeçmeyen harici ve dahili kem gözlü düşmanlarımızın gizliden gizliye veya saman altından sinsice su yürütürken kendilerine göre inceden inceye eleyip, sık dokuyup böylece devreye soktukları mendebur hesapların bini ne yazık ki bir para!

Vee... bu şer odaklarının ham hayallerini yıkacak “iman” gücümüz elhamdülillah varken, buna rağmen içinde bulunduğumuz şu günlerde devletimizin yüce koltuklarında oturan yetkili zevatın “beka”mız tehlikede diyerek dertlenip durmalarını kendi payıma hem anlamıyorum hem de memleket sathında her şey hesapça yolunda, her şey tıkırında giderken birdenbire böylesine bir “kaknem” durumla neden karşılaştığımızın hesabını kimlere sormamız gerektiğini de zavallı aklımca düşünüp duruyorum Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa