Malta'nın fethi
Ele verir talkını, kendi yutar salkımı.
Bk. Talkın.
Ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dini sözler, telkin.
Böyle diyor TDK sözlüğü.
Memlekette imam da çok tören de...
Hepsinin talkını da aynı.
Çalma, çırpma, yalan söyleme.
Komşunu sev, iyilik yap.
Bir lokma, bir hırka...
Ne bir lokma ne bir hırka...
Deveyi havuduyla yutuyorlar.
Talkın ellere, salkım evlere...
Memleket mezarlığa döndü, talkın veren verene...
Vatan
Millet
Sakarya
Bu dünyada da öte dünyada da cennet onlara...
Yoksula iki dünya da cehennem.
“Yok başka bir cehennem yaşıyorsun işte” diyor Behçet Aysan “Sesler ve Küller” şiirinde.
İki dünyada da cehennem yoksul halk için.
Din
İman
Para ya da dini imanı para...
Dini imanı anladık da bunca para kimin için?
Yalan
Dolan
Malta.
Offshore patladı, belgeler saçıldı.
Ev yaparsan tuğladan, iş yaparsan Malta’dan...
Turgut Reis’in kuşatıp Hospitalier Şövalyeleri’nin elinden alamadığı Malta’yı Bay Yıldırım’ın iki oğlu üç beş gemiyle fethedivermiş.
Paradise Papers, Türkçesiyle Cennet Belgeleri de bu fethi kayıt düşmüş.
Belgelerde milli ve yerli iş adamları...
Bay Yıldırım’ın oğullarının Malta’daki şirketleri, gemicikleri...
Cumhuriyet gazetesi, belgeleri açığa çıkardı, Başbakan “yasal” dedi.
Yasal ama ahlaki mi?
Saygıdeğer Meclisin, offshore gibi vergi adaletini zedeleyen, vergi kaçakçılarına göz kırpan oluşumların yolunu kimi engellerle azıcık kapattığını sanıyorduk.
Öyle değilmiş.
Kapı içeriye değil, dışarıya açılıyormuş. Bunun için de Meclisin adlarını bir türlü söyleyemediği vergi cennetleri listesinde Malta da varmış.
Minareyi çalan, kılıfını hazırlarmış!
Listenin neden Gazi Meclisten geçmediğini anlamışsınızdır.
Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır, derken iş adamlarımız ve Başbakanımızın sevgili oğulları kazançlarının vergilerini elin Maltalısının avucuna saymış.
Kutsal kazanç, ülkenin değil Malta bankalarının kasalarına girmiş.
Nerede milli gelir, milli ekonomi diye sormayın.
Hem suçlular hem güçlüler...
Güçlü olursan suçlu olmuyorsun. Bunu, ortalığa saçılan belgelerde gördük.
Üstelik Başbakan, manevi kişiliğine saldırı sayarak Cumhuriyet gazetesine 500 bin liralık tazminat davası açtı.
İyi para!
Bay Yıldırım, oğullarının ve kendisinin kırılan gururunu da paraya tahvil etmeyi de ahlaki buluyor kuşkusuz.
Oysa adaletten geçtik, dava ve para değil, istifa olmalıydı incinen gururun karşılığı.
Adalet Perisi’nin gözleri çoktandır bağlı. Kılıcı kırık.
Varsıllar için işleyen adalet, yoksullar için katı bir somun yalnızca.
“Kralla Dilenci” şiirimde söylemiştim bu eşitsizliği “Yazıtlar”ın “Özgürlük” bölümünde. Krallar için uçsuz bucaksız olan özgürlük de halk için kuru bir ekmek...
Kimimiz dişleye dişleye ölecek o ekmeği, kimimiz ise yeni dişler arayacak kemirmek için o özgürlük ve adalet ekmeğini.
Yazıyı bu şiirle bitireyim.
Çamura sermiş mendilini biri
biri tahtının peşinde
yünden ak kalbi birinin
biri ne etse pasak kir
biri gezinir ipiyle
biri örer kenevir
biri der, son dişim de düştüğünde
söyleyebilirim seni
biri der, ne kadar da gecikti sütdişim!
Ey özgürlük, böyle böyle
geçip gidiyor günler!
Evrensel'i Takip Et