16 Kasım 2017 00:52

Son bakışta aşk

Son bakışta aşk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Parlamentodaki iktidar partisinin de muhalefetin de, 1980’de partilerin hepsini kapatan cuntanın da; yani darbecisinden mağduruna siyasetin tüzel kurumlarının hepsinin birden Kemalist olduğu “asude” zamanlarda da işler biraz karışıktı hiç kuşkusuz. ’70’lerde siyasal stratejisini önemli ölçüde Kemalizm eleştirisiyle kuran radikal sol dışındakileri bir yana bırakırsak herkesin kendine göre bir Kemalizm’i vardı. Fesli küfürbazlar o zamanlar ancak meczup muamelesi görürdü, kimse de bu cüretkarlığa çanak tutabilecek bir siyasal iktidarın yönettiği ülkeyi hayal bile edemezdi.

Bu kadar farklı tanımlarla bir milli kimlik ortalamasının tutturulabilmesinde hiç kuşkusuz Kemalizmin kendisinin de suç ortaklığı var. Sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış bir kitle yaratmaya çalışan cumhuriyetin kurucu ve sonraki kadroları için Kemalizm, yönetici sınıf kastının kendi çıkarlarını genelleştirebilmesinin aracıydı. Ama öte yandan, muhalif sınıf ve kesimlerin kendi mücadelelerini meşrulaştırmak için başvurduğu zengin bir avadanlıktı da. Yani Atatürk, kim ne için severse odur. Açıkçası batıcı ama Antiamerikan, çağdaş ama milliyetçi, serbest piyasacı ama devletçi, laik ama dindar vb. her türlü kavram çiftinin içine zorlanmadan dahil olabileceği varyasyonlara açık bir ideolojidir Kemalizm. 

Şimdiye dek Atatürk hakkında ağzına geleni söyleyen, Kemalist ritüel ve kurumları tasfiye eden AKP kadrolarının da, miladı 10 Kasım olmak üzere Atatürk’e karşı beliren ilgisinin bir nedeni Kemalizm’in bu muğlak içeriğinde güncel ihtiyaçlarına uygun bir karşılık bulabilmesidir. Çünkü muhafazakar ve İslami bir söyleme bulanmış milliyetçiliğin etrafında kurulamayan ulusal birlik ihtiyacı, ciddi bir beka sorunu yaşayan siyasi koalisyon için kırmızı alarm düzeyine çıkmıştır. 

ABD’de kendisine verilen randevular iptal edilince etraftaki parklarda vakit geçirmek zorunda kalan Başbakanın fotoğrafları bir kesimde durumu ti’ye alma vesilesi yarattı. Bu kesim Başbakanın durumunu bir ulusal gurur meselesi yapmamış, muameleyi kendisinden dışsallaştırmıştı. AKP yandaşları da T.C. Başbakanına yapılan hadsizliğin neden herkese yapılmış olduğunun kabul edilmediğini sorarak öfkelendi. Yandaş Gazeteci Nevzat Çiçek’in “1968’de Dolmabahçe’de birlikte olamadık bari şimdi olalım” mealindeki tweetini de buna ekleyelim. 15 Temmuz’dan sonra, Yenikapı’da kurulan sahnede bir an beliren ve bir ruh yaratıp yaygınlaşamadan sönümlenen milli birlik halinin aslında nasıl bir ukde haline geldiği anlaşılır. AKP kendi kıvancına ve kaderine ortaklaştırdığı yüzde ellilik bir nüfusla (Aslında bu oran epey düştü) artık yürüyemiyor. 

Sadece yaklaşan seçimler için sorun teşkil etmiyor bu. Ortadoğu’da yenilenen saflaşmalar eşliğinde savaş düzeni alan bir ‘tek parti iktidarı’nın “Mustafa Kemal’in askerleri”ne büyük ihtiyacı var. Kürtlere karşı şiddet politikasına eyvallah diyen, öteden beri Antiamerikan (antikapitalist değil) Kemalist bir kitlenin kazanılmış teyakkuzu hem Avrasyacılık siyasetine hem de güneydeki Kürt oluşumlarına karşı muhtemel müdahalelere elverişli bir istim sağlayabilir. Zaten Ergenekoncu-ulusalcı tabir edilen kesimlerle alttan ya da yüzeyden kurulan ittifakın nazik şartı da bu değil miydi?

Deniz Gezmiş’e kalpak giydiren ulusalcı kesimlerin tek. tek… tek diye giden Rabia simgesiyle bir sorunu yok. Bu işaretin manası onların amentüsüne de içseldir. Ne var ki gündelik hayat İslami kıstaslara göre düzenlendikçe cendere altında hisseden sosyal tabanın kendisini savunmak üzere Atatürkçülüğün laik söylemine sıkı sıkı sarılması ve buradan kendi Atatürkçülüğünü üretmesi, ulusalcılığın aktörü olduğu operasyonel durumun selametle sürdürülebilmesi bakımından bir handikap. Çünkü AKP’nin kanırttığı bir Antiamerikancılığı kendi davası saymayan hayli geniş bir nüfus bu. Bu nüfus İktidar ittifaklarını pamuk ipliğine bağlayacak kadar da etkili. 

Pragmatist AKP can havliyle, bir kez daha sert bir viraj almak zorunda hissetti. Ancak sosyal zeminde bir Yenikapı ruhu inşa etmek iktidar ortaklığı için yapılan anlaşmalara çok benzemez. “Dört nala gelip uzak Asya’dan” Kızıl Elma’ya doğru koşarken, Rabia ile kalpağın kurumsal-operasyonal ittifakının sosyal yankısı olamayacak. Çünkü vaktiyle açılmış yaralar, söylenen yalanlar Atatürk’e son bakışta aşkla telafi edilir diye bir formül yok. Üstelik sadece özde faşist sözde Kemalistlerin değil, hâlâ herkesin bir kendi Atatürk’ü var. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa