17 Kasım 2017 00:19

Bu adımın amacı ne?

Bu adımın amacı ne?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Politik arenadaki son tartışma konumuz bilindiği gibi Atatürkçülük. Erdoğan ve AKP’sinin Atatürk konusunda eski politikalarından dönüş yapma sinyalleri vermesi, Atatürk hakkında olumlu ifadeler kullanmaları bu tartışmanın nedeni durumunda. Burada AKP ve Erdoğan’dan Atatürkçü olur mu, onlar bu konuda ne ölçüde samimi gibi sorunları tartışmayacağız. Çünkü karşımızda tarihsel veya güncel her politik sorunu istismar etmekte ustalaşmış bir lider ve onun partisi bulunuyor. Bu nedenle bugün Atatürk’ü kullanmaya neden ihtiyaç duyduklarını ana hatları ile kısaca tartışmak durumundayız.

Erdoğan ve AKP’sinin “tek adam, tek parti rejimini” kurma konusunda peş peşe adımlar attığını, ülkeyi diktatörlükle yönetme konusunda önlerindeki tüm engelleri kaldırmaya çalıştıklarını yaşayarak biliyoruz. Bu gerici çaba, onları, kurmak istedikleri rejime ülkenin tarihinden “dayanaklar” bularak meşrulaştırma arayışına yöneltmektedir. Bu nedenle Atatürk dediklerinde ilk gördükleri “ebedi şef” ve devlet bürokrasisiyle kaynaşmış tek parti rejimidir. Onlar için sorunlu da olsa uygulanan laiklik ve diğer ilerici adımlar ve kazanımlar ise zaten yok edilmesi gereken fazlalıklardır.

Yaşı müsait olanların hatırlayacağı, olmayanların kaynaklardan okuyarak öğrenebileceği gibi 12 Eylül’ün darbeci faşist generalleri de çok sıkı Atatürkçü olduklarını ileri sürüyorlardı. Onlar Atatürkçülük bayrağını sallarken ülkede egemen kılmaya çalıştıkları ideoloji ise “Türk-İslam sentezi” idi. Kışlalara ve Alevi köylerine cami yapmak onların rutin uygulamaları arasındaydı. Diktatör Evren’in her konuşması direktif olarak algılanıyor, ülkede haklarını arayan işçi emekçi yığınları bastırılıyor, demokrasi ve özgürlükler için mücadele eden kesimler acımasızca susturuluyor, zindanlar doldurulurken, darağaçları kuruluyordu.

Bunları hatırlatma nedenimiz Atatürkçülük olarak bugün tartışılan dünya görüşünün “soldan, sağdan ve ortadan” çekiştirilerek sayısız yorumunun yapılabileceğidir. Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyen Mustafa Kemal’in ve sonradan Kemalizm olarak adlandırılan uygulamaların, ülkeye bağımsızlığını kazandıran, Sovyetler Birliği’nin desteği ile milli bir ekonomiyi kurmaya çalışan, dinsel baskıyı hafifleten sorunlu da olsa laiklik yönündeki adımları bu ülke halkının kazanımları arasına girmiştir. 

Bugün artık söz konusu olan Kemalizm ve Atatürkçülüğün çerçevesini çoktan aşmış bulunan, onların olumlu kazanımlarını kendi içerisinde taşıyan, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin adım adım örülmesidir. Erdoğan ve partisi: Dincilik ve politik İslamcılık yönünde attığı adımlardan geri dönmemeksizin “millilik ve yerlilik” motifleri ile süslediği Atatürkçülükle, geleneksel Atatürkçü, ulusalcı kesimlere mavi boncuk atmakta, artık kullanım değeri kalmamış liberallerin yerine bu kesimleri koyarak kendi diktatörlüğüne giden yolun taşlarını döşemeye çalışmaktadırlar. Bu yeni ittifak için bir süredir zemin oluşturulmaya çalışılmaktaydı. Atılan son adımlar artık vaktin geldiğini gösteriyor. Atatürkçülüklerini oldukça dar bir ulusalcılık ve millilik sınırına çekmiş olan kesimlerin bu zokayı yutup yutmayacaklarını yaşayıp göreceğiz. Ama şimdiden dalgalanmaların olduğu görülebilmektedir.

Erdoğan ve partisinin Atatürkçülük demagojilerinin diğer hedefi kuşkusuz Atatürk’e sempati ile bakan, bugün ülkenin gidişatından hoşnut olmayan halk kesimlerdir. Atatürkçü, ulusalcı kesimlerin alacakları tutum bu halk kesimlerinin etkilenme dereceleri üzerinde belirli bir rol oynayacaktır. Ama artık inandırıcılığını yitirmiş, hem kendisini hem ülkeyi çürümeye götüren bir iktidar söz konusudur. Erdoğan ve AKP’nin atmaya çalıştığı her adım kendi açmazlarının ve zayıflıklarının sergilenmesinden öte bir anlam taşımamaktadır. Ne yana dönerlerse dönsünler bulacakları umutsuzluk ve çözümsüzlük olacaktır.

AKP yönetimi altında geçen son 15 yılda bu ülkenin halkı çok şey yaşamış, görmüş ve önemli bir deneyim biriktirmiştir. Halkın derinliklerinde ve çoğu zaman sessizce güçlü bir enerji birikmektedir. Bugün DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin OHAL’e karşı mücadele açması gibi, demokrasi ve özgürlüklerin kazanılması için atılan her adım, bu enerjinin kendini açığa vuracağı kanalları bulmasına yardım edecektir. Çok geniş emekçi kitleleri de her geçen gün kötüleşen yaşam koşulları altında ezilmektedirler. AKP iktidarını ne kendisini oradan oraya vurması, ne de harekete geçirdiği şiddet ve baskı mekanizması kurtaramayacaktır. Yakın gelecek önemli gelişmelere gebedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa