Mao’nun ruhu, NATO’nun komplosu
Çin köylü devriminin ve ÇKP’nin Lideri Mao Zedung’un ‘Üç Dünya Teorisi’ olarak adlandırdığı stratejisine göre, dünya sırasıyla emperyalist ülkeler, gelişmiş (Avrupa) ülkeler, yarı sömürge ülkeler olarak üçe ayrılmıştı. Bu teoriye göre baş çelişkiyi emperyalist ülkeler oluşturuyordu bu kapsamda birinci dünyadaki en ileri emperyalist ülke üçüncü dünyadaki halkların baş düşmanıydı. Genç kuşak bilmeyebilir ama ’70’li yıllarda küçük sosyalist ülke Arnavutluk’un açtığı tartışma Mao’nun stratejik teorisiyle önemli bir hesaplaşma alanı açmıştı. Ki bu tartışma o yıllarda Türkiye’de Mao’dan esinlenen hareketlerde, sınıf mevhumunu ve mücadelesini dışladığı, sınıf yerine ‘üçüncü dünya’ ülkeleri devletlerine tarihin öznesi olma rolünü yüklediği gerekçesiyle şiddetli tartışmalara yol açmış, sol örgütlerin bir kısmı bölünmüş, bir kısmı bu tartışmadan güçlenerek çıkmıştı. Doğu Perinçek’le devam eden Aydınlık çizgisi ise hep “Maocu” kaldı. Baş çelişkisini ise Çin’den mülhem, o zamanki SSCB’nin sosyal emperyalizmi oluşturdu. Zaman içinde bu tanım bazen ABD’yi kapsadı bazen yine Rusya’yı içerdi.
Bu çizginin geldiği nokta geçenlerde yapılan kongresinde ÇKP’nin çoktan kapitalist bir rotaya soktuğu Çin’in yeni hegemonik rotasını çizecek biçimde dünya düzenini Rusya ile belirlemeye aday yeni bir emperyalist olarak sahneye çıkmasıdır. Türkiye’deki şimdi ‘Ulusalcı’ sıfatı yakıştırılan eski (ve hâlâ) Mao’cu uzantı ise Türkiye’de kendisine çok elverişli bir zemini nihayet buldu. “AKP bize yaklaştı” diyen Doğu Perinçek’in partisi, adı konulmamış bir koalisyon ortağı olarak iktidar partisinin hem Rusya ile ilişkilerinde hem de Ergenekon davasından yargılandıktan sonra iadeiitibar yapılan rütbeliler arasında volan kayışı rolü üstleniyor.
Perinçek’in fikriyatının döneme göre bir emperyalist ülkeden diğerini tercih etme esasına dayalı omurgasız zihniyetinin bugünlerde devlet nezdinde pek prim yapmasının Türkiye’nin on yıllardır “stratejik ortak”lık yaptığı ABD ile gerilim yaşamaya başladığı, bu yüzden giderek Rusya’ya yaklaştığı ve ama konjonktürel olup olmadığı henüz hesaplanması zor dönüşüyle samimi bir ilgisi var. Mao’nun yozlaştırılarak miras alınan ideolojisi ABD’nin emperyalist Rusya’nın dost kategorisinde değerlendirilmesine harç yapılmış durumda. Bu zihniyetin esin kaynağı Mao olarak zikredilemeyeceğine göre de muhtemelen ulusalcı taifenin teşvikiyle 10 Kasım’dan itibaren milli bir figür olarak Atatürk keşfedildi!
Bir hafta sonra NATO tatbikatında Erdoğan ve Atatürk’ün hedef tahtasında düşman olarak kullanılmaya kalkışılması eğer bir komplo değilse, doğrusu zaten başta NATO olmak üzere ABD hegemonyasının her alanda eleştirilmesi için iktidara fazlasıyla ideolojik imkan sağlayan bir lütuf vazifesi gördü. Suriye’deki güç denkleminde kendi şartlarıyla yer almak isteyen, Reza Zarrab davasından endişeli siyasi iktidarın bu fırsatı değerlendirmeyeceği elbette beklenemezdi. Yıllarca NATO’dan çıkılsın, üsler kapatılsın diyen, Yankee go Home sloganı atan sol muhalefetin talebini kendi Avrasyacılığının kaldıracı yapmak, öte yandan yüzde elli artı biri garanti etmeyen kutuplaştırma siyasetinden sonraki yeni açılımı başlatmak için de üç dünya teorisinin suyunun suyu elverişli bir malzemeydi.
Ancak yeni dost Rusya’nın Afganistan, Çeçenistan, Bosna, Ukrayna müdahaleleri unutulabilse, en son Irak ile birlikte Ortadoğu’da yaptıkları bilinmese veya dünya demokrasisi için çok önemli katkılarda bulunduğu sabit olsa, emperyalizme karşı milli-yerli istihsal kuvvetleri kapsamında yer almasında bir sakınca olmayabilirdi. Ama Rusya’ya yakınlaşma bağlamında giyilen Avrasyacılık giysisi ne demokratik ne de, hadi diyelim, ulusa faydalı bir tercihtir. Emperyalistin birini diğerine tercih etme siyasetinin olayların hızla geliştiği bir dünyada kokmaması ise söz konusu olamaz.
Doğru olan ABD’nin emperyalizmini görmek kadar Rusya’nın da emperyalizmine mesafe koymaktır. Ülkedeki bütün üs ve ayrıcalıklarıyla birlikte emperyalist devletlerin çekip gitmesi, Süper güçlerin Ortadoğu’dan çekilmesi, bağlı yerel gericiliklerin kanlı hesaplarının durdurulması, halkların kendi kaderlerini kendilerinin belirleyeceği antikapitalist mekanizmaların oluşturulması için söylenecek herhangi bir söz ancak ‘yankee go home’ sloganının genişlemiş ama sınıfsal içeriğine uyar. Perinçek’in ancak paylaşım savaşlarına yedeklenen üç dünyacı-devletçiliği sol muhalefetle zerre uyuşmaz. Sadece, eşyanın tabiatı gereği ABD emperyalizmine oyuna dahil olacağı yeni alanlar yaratır. O zaman da o, şimdi taşladığını rahatlıkla kutsar.
Evrensel'i Takip Et