Yaygın eğitim kurumu olarak müze- müze- müze …
Size bu yazımda müzelerimizin nasıl olmaları gerektiği konusunda düşündüklerimi aktarmak istiyorum.
Neden?
Yazımın sonunda belirteceğim…
(Bilmem biliyor musunuz? Sekiz milyonluk Londra’ da iki yüzün üzerinde müze varmış. Neden ki?
(Bir de bizdeki durumu düşünün…)
Müze dedimse, şu nitelikleri taşıyanları demek istiyorum;
*Müze, her şeyden önce, bulunduğu kentin, yediden yetmişe oturanları için düzenlenmeli ya da – yeni yapılacaksa- tasarlanmalı…
Müze,
*en az bir sinema, tiyatro gibi çekici olmalı, gezilmek istenilecek bir yer olmalı, bunun için de her şey yapılmalı,
* bir halk yüksek okulu gibi çalışmalıdır.
* Müze, bulunduğu kentin tüm çağlarını yalansız yansıtmalı, karşılaştırmalı olarak ‘bütün’ üzerinde düşündürmeli, tartıştırmalı, çevre gezileri düzenlemeli, nelerin iyesi olduklarını göstermelidir.
* Müze, bulunduğu bölgeyi Halk Bilimi açısından değerlendirmelidir. Yalnız yöneticileri, onların yaptıklarını değil; halkı, onun yaşamını anlatmalıdır
* Canlı bitki örtüsünü, canlı hayvan varlığını, özellikle çocuklarımıza” tanıtmalıdır.
Müze, bu amaçlar için,
*yeteri büyüklükte konuşma –tartışma oylumu içermeli,
*yetişkinler, ayrıca çocuklar için, betiklikler oluşturmalı,
*bilgi sunar, bilgisayar bağlantıları sağlamalıdır.
* Müze, kafeterya, betik, defter, kalem, boya, anı nesneleri satış yerleri içermelidir.
* Kültür sanat etkinliklerine açık olmalı, süreli, süresiz sergileme yerleri olmalıdır.
* Müzede kentin bir maketi (modeli) olmalı,
* çocuklar, yetişkinler için uygulama işlikleri olmalıdır.
En az sergileme alanı büyüklüğünde depolama alanları olmalı böyle bir müzenin..
Şimdi bunları neden yazdığımı soracaksınız.
Bu gün çok değerli bir üniversitenin çağrılısıydım. Bana kentlerimiz üzerine sorular sordular. Ülkelerini, her şeyden önce, coğrafyası, geçmişiyle tanımalarını söyledim.
Belki de bunun için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ancak bunun için gerekli olanaklar, süreler kendilerine verilmiyordu.
Bir çağlarda, fabrikalar bile bir sosyalleşme ortamı olarak tasarlanmıştı. Üretenlerine, emekçilerine, her türlü olanakların yanında örneğin bir haftalık karşılıksız tren bileti, ayrıca dinlence süresi veriliyordu. Böylece onlara yurtlarını tanıma olanağı veriliyordu.
Böyle olanaklar bütün gençlerimize tanınmalı. Buna isteklendirmenin bir yolu da müzelerdir.
Evrensel'i Takip Et