Yasadan, kültüre işçi sömürüsü: Üçte bir ücretle Suriyeli işçi
Fotoğraf: Envato
TMMOB ilkini 2001 yılında yaptığı “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresinin” dokuzuncusunu Adana MMO Şubesi ev sahipliğinde gerçekleştiriyor (30 Kasım-2 Aralık) . Kongrenin ana şiarı “yasadan kültüre”.
TMMOB’nin yazılı hedefi; bilim ve teknolojinin kazanımlarının insan, kamu ve doğa yararına kullanılması, böyle bir kültürün inşasına katkı yapılması doğru bir hedeftir, ölçüsü doğrudur.
Ancak mevcutta da bir kültür var ve “realite” olan da bu kültür, yasası da var. Dahası bu kültürün temsil ettiği bir üretim ilişkileri ve düzeneği var.
ILO Verileriyle Kapitalizmin İşçi Sömürme, Sakatlama, Öldürme Kültürü
Kongre sunuş yazısında aktarılan ILO verilerine göre; dünyada 1,2 milyarı kadın olmak üzere 3 milyar civarında iş gücü bulunmakta; dünyada her 15 saniyede bir işçi, iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetmekte, her yıl 270 milyon iş kazası meydana gelmekte, yaklaşık olarak 350 bin kişi iş kazası sonucu, 2 milyon kişi meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirmekte, 313 milyonu aşkın işçi yaralanmakta, 160 milyon kişi meslek hastalıklarına yakalanmaktadır. Her yıl, çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerde, zehirli maddelerden dolayı 651 bin işçi yaşamını yitirmekte ve dünyada meydana gelen cilt kanseri hastalıklarının yüzde 10’unun işyerlerinde zehirli maddelerle temas yüzünden oluştuğu belirtilmektedir. Her yıl asbest yüzünden 100 bin kişinin yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir.”
Sığınmacı Mağdur Suriyeliler Üçte Bir Ücretle Çalıştırılıyor, Sakatlanana Ölene Dönüp Bakılmıyor
Dünya’daki en ağır işçi sömürüsü hangisi diye sorulursa, kadınlar başta olmak üzere, kadını erkeği birlikte kategorik olarak kölelikten sonraki ikinci en ağır sömürü biçimi “sığınmacı”, “kayıt dışı” çalıştırılan işçiler sayılabilir.
Kayserili işçilerin çoğu sığınmacılara “Geri gidin” demektedir, Almanlar Avusturyalı işçiler de öyle. Öyle ki mevcut seks işçileri bile gelen sığınmacıların ücretlerini düşürdüğünü söylemektedir. Sebeple sonuç yer değiştirmekte, her ikisi de sonuç oldukları halde birbirleriyle rekabet ettirilmekte ve birbirlerine düşmanlaştırılmaktadır.
Ucuz iş gücü ve çalışma koşulları sermayenin kârlılık ana ilkesinden, kazanç sağlayacağı girişimlerde bulunmasından, sömürü koşullarını kendi lehine düzenlemesinden ve belirlemesinden başkaca bir şey değildir. Kapitalizm içinde iyi niyetle de bunun bir çözümü bulunmamaktadır, daha iyi koşullarda işçi çalıştırırım diyenler uzun erimde rekabet ortamına dayanma şansını kaybetmektedir yani bu bir yapısal sistemsel sorundur; kişilere, işçilere veya tekil girişimcilere, hatta tek başına bir ülkenin siyasetine bağlı değildir.
Suriyeli sığınmacıların Adana şartlarındaki ortalama yevmiyeleri erkekler için 43 TL, kadınlar için 36 TL civarındadır. Aylık değil yevmiye aldıklarından ortalama bir asgari ücretliye göre hem ayda 8 gün, hem de günde 2 saat fazladan çalışmaktadırlar. Yani haftalık 40 saatlik mesaiyi 10’ar saatten 4 günde tamamlamaktadırlar ve erkekler için 43 TL ortalama ücret aldıklarına göre haftalıkları 215 TL’ye gelmektedir (Aylıkları 860 TL olmaktadır). Yıllık izinleri de bulunmamaktadır. Hasta olduklarında da yevmiye işlememektedir. Kabaca haftada 40 saat üzerinden yıllık 20 gün ücretli izin de eklenirse bir erkek sığınmacının 800, bir kadın sığınmacının 700 TL’ye çalıştırıldığı söylenebilir.
Kayıtlı asgari ücretli bir çalışanın işletmeye maliyetinin 1988 TL, Hazine desteği 100 TL olup toplam maliyetinin 2 bin 88 TL olduğu düşünülürse, sığınmacılar 2,5-3 kat daha ucuza çalıştırılmakta, bir başka deyişle 2,5-3 kat daha fazla sömürü konusu olmaktadırlar (Hazine bile 100 TL kazançlı durumdadır).
Yaptıkları işler de sığındıkları ülkelerin en kirli, örgütsüz, güvencesiz, marjinal işlerinden oluşmaktadır.
Sorun Teknik mi, Sistemde mi? Kapitalizm İçinde İş Güvenliği ve Mutluluğu Sağlanabilir mi?
Benim ana sorum; “Kapitalizm içinde kalınarak işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunları, işçi ve toplum refah ve mutluluğu çözülebilir mi(?) ana noktasında olup eğer bu mümkünse tartışma teknik düzeylerde sürdürülebilir, eğer bu mümkün değilse, elbette sistem içi tedbirleri de ihmal etmeden, ancak daha ötesi köklü devrimlere, yepyeni üretim biçimleri ve toplumsal düzenlemelere ihtiyaç var demektir.
Kapitalizm içinde elbette iş güvenliği ve sağlığını bir miktar ilerletmek mümkün ama bunun çapı sorunların ertelenmesinden veya Türkiye’ye, Hindistan’a, Bangladeş’e, Çin’e havale ederek Batı sermayedarlarının daha beyaz işlerle kendi elini temiz tutmaya çalışmasından öte bir karşılığı bulunmamaktadır.
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44