01 Aralık 2017 00:15

Zarrab'ın rüşveti AB ilişkilerini etkiler mi?

Zarrab'ın rüşveti AB ilişkilerini etkiler mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Reza Zarrab’ın Türkiye’de dağıttığı rüşvetlerin gün yüzünde çıkması anlamına gelen New York’taki Halk Bankası Eski Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla davası, Almanya’da da iki gündür yakından takip ediliyor.

Zira davadaki gelişmeler, çıkacak karar ve ABD’nin alacağı tutum, AB ülkelerini de yakından ilgilendiriyor. Özellikle de İran’a uygulanan ambargonun delinmesi konusunda Türkiye hükümeti tarafından gösterilen gayret, hükümetin uluslararası düzeyde azalan meşruluğunu daha da zayıflatacak.

Bu nedenle, özellikle Alman basını gelişmeleri adeta dakika dakika izliyor. Muhtemel sonuçları değerlendiriyor.

Der Spiegel’in internet sitesinde Maximillian Popp tarafından önceki gün kaleme alınan “(Zarrab) Açıklarsa, Erdoğan sorunla karşılaşacak” başlıklı haber yorumda, Erdoğan ve eşinin Barack Obama, Joe Biden, ve Donald Trump’la yaptığı görüşmelerde konuyu gündeme getirdiği ve Zarrab’ın serbest bırakılması için çaba harcadıkları ifade edildi.

Haberde yer alan bilgiye göre, Obama’nın eski çalışanlarından birisi Washington Post gazetesine verdiği demeçte, “Erdoğan’ın kafayı Zarrab olayına taktığı”ndan söz etti.

Aynı yazıda, Atilla’nın temsil ettiği Halk Bank’ın yanı sıra İran parasının aklanmasında kullanılan beş bankanın daha ceza alması durumunda, bunun Türkiye ekonomisinde önemli dalgalanmalara yol açacağına dikkat çekiliyor. Bu nedenle bir “bankalar krizi” ihtimali hiç de az değil.
Böylece, zaten yükseliş içerisinde olan avro/dolar tavan yapacak, enflasyon ve ona bağlı sorunlar büyüyecek ve bu durum içeride Erdoğan ve partisinin daha fazla sorgulanmasına neden olacak. Bugüne kadar her kriz döneminde kullanılan “milli birlik ve beraberlik” söyleminin bu sefer tutmayacağı da aynı yazıda dile getiriliyor.

Bu nedenle davanın, Erdoğan rejimini sarsması beklentisi oldukça yüksek görünüyor.

Almanya’da bin kadar kooperatifin kurduğu DZ Bank’ın (Deutsche Zentral-Genossenschaftsbank) Başekonomisti Stefan Bielmeier’in de Focus dergisinde aynı gün ilginç bir yazısı yayımlandı. “Yurt dışından para gelmezse Türkiye büyük sorun yaşar” başlığı taşıyan makalede Bielmeier, “Türk ekonomisinin dönmesi için yurt dışından oldukça çok nakit paraya ihtiyacı var. Bugün Türkiye’ye bakan birçok yatırımcı, ekonominin çok tehlikeli bir aşamada olduğunu görüyor” diyor. Ayrıca Türkiye’nin kalkınmakta olan ülkeler arasında en riskli grupta yer aldığına da işaret ediyor.

Dövizin sürekli yükseliş içerisinde olması, sıcak paranın musluğunun kısıldığını gösteriyor. Bundan sonra yurt içine daha fazla döviz çekmek için çaba sarf edilecek gibi görünüyor. Arap sermayesinin eskisi gibi kolay döviz aktarmayacağı da “Katar krizi”yle birlikte görüldü.
Die Zeit’ten Ulrich von Schwerin’in ifade ettiği gibi, “Dava, Erdoğan’ı korkutuyor”. Bu nedenle üzerinin örtülmesi, ucunun Erdoğan ve ailesine dokunmaması, dokunduğu takdirde ise zarar görmemesi için yoğun bir çaba harcanacak.

Ekonomik sorunları aşmak için daha önce rotasını Körfez ülkelerine çeviren Erdoğan, koşulların hızla değişmekte olduğunu fark etmiş olmalı. Bu nedenle yönünü yeniden AB’ye, daha doğrusu Almanya’da dönmüş görünüyor. Birkaç ay önce Almanya’ya neredeyse demediğini bırakmazken, tam da Zarrab’ın itiraflarına başladığı gün Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Sterinmeier’i telefonla araması tesadüf mü?
Saray’dan yapılan açıklamaya bakılırsa, düne kadar yok sayılan Almanya’ya bu kez uluslararası gelişmeler konusunda bilgiler verilmiş ve ilişkilerde normalleşme isteği beyan edilmiş. Anlaşılan o ki, Zarrab’ın itiraflarıyla ekonomik ve siyasi olarak sıkışacağının farkında olan Erdoğan, nefes almak için pragmatist bir dönüş yaparak Almanya’yla yeniden yakınlaşmayı deniyor.

Peki bu hamle karşısında Almanya ne yapacak? Türkiye üzerinden bölgedeki emellerini gerçekleştirmek için bu fırsatı kaçırmayacağı açık. Ancak bunu ne zaman ve nasıl yapacağı ise belirsiz. Zira, son bir yıl içinde Türkiye-Almanya ilişkilerinde yaşanan gerilim, Erdoğan’ın istediği hızda bir normalleşmenin zor olduğunu gösteriyor. 

Hele ki, daha hükümetin kurulmadığı, erken seçimin gündemde olduğu koşullarda, hiçbir lider Erdoğan ile aynı karede görünmek istemeyecektir. Bu nedenle kısa vadede gösterişli şekilde bir normalleşme zor.

Buna bir de Zarrab’ın itirafları eklendiğinde, Almanya ve AB’den başlayarak uluslararası koşullar, Erdoğan için önceki döneme göre çok daha zor bir döneme giriyor denilebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa