Yeşilçam'da bir yalnız adamdı İbrahim Kurt
Fotoğraf: Envato
Yalnız yaşadı, yalnız öldü. Avantür sinemanın ve Yeşilçam sokaklarının simge isimlerindendi İbrahim Kurt. Ona her gün Gazeteci Erol Dernek Sokak’taki oyuncu kahvelerinde ya da Ayhan Işık Sokak’ın köşesindeki büfelerin önünde rastlardınız. Oradan geçerek bürolarına giden yapımcı ya da yönetmenler, “Senin abideni dikeceğiz bu köşeye” diye takılırlardı ona. İbrahim Kurt, “Ben öldükten sonra abidemi dikeceklerine, sağlığımda hatırımı sorsalar daha mutlu olurum” diyordu. İbrahim Kurt, Yeşilçam’ın yalnız adamıydı. O hep yalnızdı ve aynı yerde uzun süre kalamazdı. Kimsenin canını sıkmamaya çalışır fakat çoğu zaman “Bazı adamlara” canı sıkılırdı. Son derece saygılı ve sevecendi. Ürkütücü iri cüs-sesinin aksine hoş sohbet ve kibardı. Beyaz saçları ve beyaz sakalıyla, boynundan hiç eksik etmediği fularıyla sokaktan geçen sinemaseverlerin ilgi odağıydı.
1940 yılında İstanbul, Sarıyer’de doğmuştu İbrahim Kurt. Askerden döndükten sonra dört yıl bir bankada çalışmış. Ayrıldıktan sonra bir süre işsiz kalmış. “Bankacılığı bıraktım, sinemaya başladım. 35 yıldan fazladır sinemadayım. 1000’in üstünde filmde oynadım. (Adı jeneriğe, afişlere girmiş 300 civarında film, adı geçmeyenleri hesaplamak güç) İlk filmim Tel Örgü, Ayhan Işık’la beraber oynadık. Benim arkadaşım vardı, kapı komşum Kemal Kan. Rejisördü, ben işsiz gezerken ‘İbo niye üzülüyorsun, gel filmlerde oyna’ dedi. ‘Ben bu işleri yapamam, ne işim var’ dedim. Neyse bir sete gittik. Orda bir diyalog verdiler bana. Oynadım, beğendiler. ‘Bu adamda iş var’ dediler.”
Sonrası gelir, arka arkaya setlere gitmeye başlar. O artık Yeşilçam’ın “kötü adamlarından”, karakter oyuncularından biri olmuş, adı ve resmi, belleklere yerleşmiştir. Emektar aktörün de başına diğer arkadaşları gibi gelmeyen kalmamıştır. Kötü adamlıktan, kavga sahnelerinde geçirdiği kazalardan, sokaklarda sataşmalara kadar.. “Ne küfürler yedik tabii” diyor. Yine de seyircinin kendilerine olan sevgisinden, ilgisinden memnundu. “Seyirci bizleri seviyor. Her yerde saygıyla karşılanıyoruz. Bizler en akılda kalan tipleriz.”
Sinemayı, Yeşilçam’ı çok seviyordu İbrahim Kurt. Son nefesine kadar aktörlük yapacağını, bu sokaklarda olacağını söylüyordu, öyle de oldu. Sinemanın krizde olması onu da çok üzüyordu. “Türk sinemasını patronlar batırdı. Kazandıkları paraları sinemaya aktarmadılar, bloke ettiler. Çok firma vardı eskiden. Senede 300-400 film çekiliyordu. Herkes çalışıyordu. Sinema duraklama devrine girdi, porno dönemi geldi. Ben bir süre ara verdim, seks filmlerinde hiç oynamadım, oynamam da. O arada Sarıyer’de bir market açtım fakat başarılı olamadım. İflas ettim. Sinema krizde bütün oyuncular oturu-yor. Özel kanallarla birlikte filme ihtiyaç oldu. Patronlar eski filmlerin kutularını boyayıp sattılar, paralar kazandılar. Hepsi çok zengin oldu, film yapmıyorlar. Film yapsalar da bizler oynasak, para kazansak kötü mü olur? Faiziyle yaşıyor, ‘Niye film yapayım’ diyor. Bizlerden, oyunculardan para kazandılar. Hepsinde hanlar, evler, arabalar var, birçok oyuncunun cebinde otobüs bileti yok.”
İbrahim Kurt birçok yabancı film şirketinin, Türkiye’deki çekimlerinde de rol almış. “70’lerde Amerikalılarla çalıştık, Paralı Askerler filminde. Tony Curtis, Charles Bronson, Richard Harris, Gordon Michel, Sean Connery’le çalıştım. Rusya’dan Sevgilerle filminde oynadık James Bond serisinde, Sean Connery’le. Bana o zaman kaç filmde oynadığımı soruyorlardı yabancılar. 1000 tane deyince şaşırdılar. ‘Biz 20 filmde oynadık yahu’ dediler, ‘Sen bizden çok zengin olmalısın. Çiftliğin nerede, helikopterlerin nerede?’ diye soruyorlardı. Bizler yardımcı aktörüz, film sayısı o yüzden çok. Günde kaç sete gidiyorduk. Biz filmin birkaç sahnesinde görünüyoruz.”
İbrahim Kurt genellikle yalnız dolaşırdı. Onu bir an kahvede gördüğünüzü sanırdınız, fakat kısa bir süre sonra büfenin önünde rastlardınız ona. Yine hemen ardından Behçet Nacar’ın yazıhanesindedir ya da Dersaadet Bar’da “baba” dediği, Polat Tezel’in yanında, neşeli bir sohbete dalmışlardır. Usulca yanına sokulup hatırını soracak olsaydınız her zamanki kibarlığıyla sizi selamlar, bir şeyler ikram etmek isterdi.
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04