Milli yalan… Milli iftira!..
Fotoğraf: Envato
CHP lideri Kılıçdaroğlu, C. Bşk.’nın yakınlarının “vergi cenneti” bir adada (Man Adası) açtırılmış 1 poundluk hesaba milyonluk para transferleri yaptığını açıkladı. Belgeler gösterdi. Daha belgeleri görmeden “sahte” olduğunu biliverdiler. “Sahte”ydiler, ama, yine de bir şeylerin belgesiydiler. Lafı dolandırdı da dolandırdılar. Yakınlar yatırmamıştı, onların hesabına yatırılmıştı.. Şirket satışıydı.. Ticaretti.. Filan da filan! Doğru değildi, Kılıçdaroğlu’nun yalan söylediğini açıkladılar.
“Sahtecilik” iddiasıyla savunmada kalmadılar. En iyi savunma saldırıdır deyip karşı saldırıya geçtiler. En önemlisinin açıklamanın zamanlaması olduğunu söylüyorlardı. Kılıçdaroğlu, tam da Zarrab Amerikan mahkemesinde itirafçılığa başladığı sırada vergi kaçırma işini gündeme getirmişti. Vatana hıyanet etmekteydi, başkanlık ettiği ana muhalefet partisi değil, “Ana Hıyanet Partisi”ydi!
Neden öyleydi? Çünkü, Amerika yollarla köprüler ve hanlarla hamamlar yaparak büyüyen Türkiye’yi çekemiyor, önünü kesmeye çalışıyordu. 17-25 Aralık’ta denemiş, olmamış, 15 Temmuz’da bir daha denemiş, yine olmamıştı. Türkiye’yi büyütüp “milli” hedefleri doğrultusunda şaha kaldırtıp koşturtan AKP Hükümetini ve asıl başındaki yönlendirici durumundaki C.Bşk.’nı devirmeye uğraşıyor, kumpas üstüne kumpas kuruyordu. Dava, C.Bşk.’nın yakınlarının vergi kaçırması ve İran’a ambargo delinirken cümbür cemaat milyon milyon dolarlık rüşvetler alınması davası gibi görünüyordu, ama değildi! Ne yakınların ne de bakanların kişisel meselesi hiç değildi. Söz konusu olan, Zarrap’la düşüp kalkan, gemi falan alıp satan oğulların ve dolayısıyla babalarının kirli kişisel çıkarları değildi. Düpedüz memleket meselesiydi, mesele Türkiye meselesiydi! Türkiye konu olunca her şey teferruat olmaz mıydı? Neydi bu yalanlar dolanlar, sahte belgeler sallamalar, üstüne bir de itirafçının söylediklerine kulak vermeler?
‘FETÖ’ davalarında generaller itirafçılık yaparsa iyiydi. Suriye’de PYD’nin asıl gücünü oluşturduğu SGD’nin Eski Sözcüsü Talal Silo taraf değiştirip itirafçılığa başlarsa yine iyiydi. Ama bir zamanlar AKP bakanlarının “önüne yattığı”, şimdiki iki bakanın ödül verdiği, Türk bayrağı önünde açıklamalar yaptırılan Zarrab itirafçılık yaparsa kötüydü. Kötü ne kelime, vatana ihanetti! Üç kağıtçılığına, rüşvetçiliğine filan bakılmaz casus denip çıkılırdı işin içinden! Tabii ki CHP’nin sorusu haklı olurdu bu durumda: Hangi bilgileri vermişti Zarrap ve o verdiği bilgileri kimden almıştı? Rüşvetle aldığı bilgiler miydi? CIA’nın elinde çok sayıda ses kaydı olduğu söylenmekteydi. Zarrab kendisini de “yakarak”, “Doğru, bu benim sesim, bu da ‘o’nun” deyip onaylarsa delil kabul edilecekti. Ne yapardık? “Biz” tabii, Türkiye yani ne yapardı? O sesin sahibi değildi ki mesele, “Türkiye meselesi” idi! Velhasıl milli mesele ile uğraşıyorduk! Kim ki “Hayır, ne millisi, rüşvet ve vergi kaçırma meselesi” der, vatan haini olurdu!
Peki, Amerikalılar önünü arkasını hesaplamadan, babalarının hayrına, dürüst, hakkaniyetli bir mahkemede sıradan bir dava mı yürütüyorlar? Ancak alnında enayi yazan böyle düşünür. Amerika emperyalisttir. Kurtlar sofrasının baş köşesinde oturur. Tabii ki emperyalist hesapları vardır. Olmasa Amerika olmazdı.
Anlaşmazlığa düştüğü C.Bşk. ile ilgili hesapları da vardır. Tabii ki BOP eş başkanlığı günlerindeki gibi kendisine en ileriden bağlı, bir dediğini iki etmeyen bir C.Bşk. ve yönetim ister. Üstelik Türkiye’nin yer altı ve yer üstü kaynaklarını yağmalamak, pazarından en yüksek kârı elde etmek peşinde olduğu da tartışmasızdır.
Sorun şuradadır ki, kenarından kurtlar sofrasına ilişme çabasındaki C.Bşk-AKP yönetimi, “Ben Osmanlıyım” deyu, Rusya ve Almanya’dan olduğu gibi, Amerika’dan da çok fazla şey istemiş ve sorun çıkmıştır. “Sen yenisin, dur hele..” denmiş, “Eyy.”le başlayan yanıtlar alınmıştır. Bir.. İki. Sonunda, evet, “düğme”ye basmışlardır. Ama hesap Türkiye’nin hesabı değildir; kişisel hesaptır, sözcülüğü yapılan -tüm devlet ihalelerini kapmış- açgözlülüğü yeni yetmeliğinden gelen, ihtirası boyundan büyük küçük bir sermaye grubunun hesabıdır!
- Böyle nereye kadar? 28 Ocak 2025 06:55
- Suriye ve Doğu Akdeniz niyetleri ve gerçekler… 26 Ocak 2025 04:51
- 'Savaş ilanı'... Kim, kime? 21 Ocak 2025 13:45
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58