2018’de ‘erken seçim’ mi var?
Fotoğraf: Envato
“Trump ne yapmak istiyor?”
“Putin ne demek istemiş”
“Erdoğan Atina’da Lozan tartışması açarak neyi amaçlıyor?”, “Kudüs krizi Ortadoğu’daki gelişmeleri nasıl etkiler?”
“Suriye’de Türkiye nereye sıkıştırıldı?”
“Suudi Arabistan-Mısır ekseni bölgede nasıl bir ‘Truva atı’ rolüne soyundu?”
“ABD, Kuzey Kore’ye saldıracak mı?”...
Bütün bu sorular dünyada, bölgede ve ülkedeki gelişmelerin her birinin sanki ötekinin önüne geçmek için yarıştığını gösteriyor.
Öte yandan “Tek parti tek adam rejimi” doğrultusunda atılan adımlara, Erdoğan-AKP yönetiminin iktidarda kalma, “tek adam rejimi”ni ete kemiğe büründürecek hamleler yapma ve ülkeyi OHAL’le yönetme ısrarına karşı gelişen tepkilerle birlikte; “2018’de bir erken seçim” ihtimali tartışmaları da sıkça gündeme gelmeye başladı.
Özellikle son aylarda Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’ya yönelik saldırılarının olağanüstü artması, Kılıçdaroğlu ve CHP’yi itibarsızlaştırmak için her yola başvurması ve bu saldırıların CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınmasına kadar uzanması, erken seçim tartışmalarını daha da öne çıkaracak görünüyor.
‘NORMAL’ OLARAK ‘ERKEN SEÇİM’ KOŞULLARI VAR MI?
Bütün bunların da ötesinde, söz konusu “erken seçim” olduğunda; “2018’de bir erken seçim olur mu?” sorusuna bugün hiç kimse, “Hayır olamaz. Çünkü,...” diye gerekçeler göstererek, yanıt veremiyor. Belki bu soruya “hayır” yanıtını sadece AKP sözcüleri veriyor. Bu da muhalifler ve siyasi çevrelerde, “AKP bu kadar net hayır dediğine göre demek ki erken seçim ihtimali kuvvetlidir” fikrini güçlendiriyor.
Çünkü 15 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan-AKP iktidarı, uzunca bir zamandan beri ne yapacağı “Öngörülebilir bir iktidar” olmaktan çıkmıştır.
İktidarların az çok seçimlerle gelinip gidildiği ülkelerde, Meclis çoğunluğunu ya da hükümeti elinde tutan parti, erken seçime şöyle koşullarda gider:
1- Hükümet Meclisteki desteğini yitirmiştir; bu desteği yeniden sağlayacak bir çoğunluk sağlamak için.
2- Hükümetin Mecliste çoğunluğu vardır ama çoğunluk partisi gücünü daha artırmak ve muhalefeti baskı altına almak için.
3- Mecliste “gensoru” yoluyla hükümetin düşmesi durumunda.
4- Bir ekonomik kriz beklentisi karşısında, bir an önce seçimle güç tazelemek için.
Elbette daha “özgün” durumlarda “erken seçime” gidilebilir. Ya da bir çoğunluk partisi kimi “kendi çıkarları” nedeniyle de “erken seçime” gidebilir. Fakat az çok demokratik normlara bağlı bir sistemde “erken seçim” yukarıdaki durumlarda gündeme gelebilir.
Ancak koşullar ne olursa olsun, bir iktidar partisi, eğer Meclisteki değişen dengeler nedeniyle zorunlu değilse, erken seçimi kazanacağına dair çok ciddi veriler olmadan erken seçime gitmez!
AKP İÇİN ERKEN SEÇİM KOŞULLARI VAR MI?
Peki bugün AKP için “erken seçime” gidecek koşullar var mıdır?
Bu soruya karşılık, -partilerin yasalar karşısında eşit olduğu koşullarda- şunları söyleyebiliriz:
- AKP için bugün; Meclis çoğunluğu sorunu yoktur.
- AKP’nin, bugün normal koşullarda gireceği bir “erken seçimi” kazanacağına dair ciddi hiçbir işaret yoktur. Tersine son dönemde AKP ve ortağı MHP’nin halk indindeki desteği düşme doğrultusundadır. Bu yüzden de “normal” bir “erken seçim”de AKP’nin seçimi kazanacağına dair ciddi veriler olmadığı gibi, anketler AKP’nin oy kaybına devam ettiğini de göstermektedir. Ki, AKP gibi pragmatizmi benimsemiş bir parti için bu koşullarda erken seçime gitmek, pek anlaşılır olmamaktadır.
Ancak, “normal” bir “erken seçim” için “normal şartlar”ın olmaması durumunda bile; eğer AKP seçim sonuçlarını belirleyeceği bir fırsat yakalarsa, bu fırsatı değerlendireceğinden şüphe duyulmaz.
2018’DE BİR ‘ERKEN SEÇİM’ İHTİMALİ YOK MUDUR?
Yukarıdan beri, “Erken seçimin koşulları yoktur” derken, “normal”, “normal koşullar” vurgusu okurlarımızın dikkatini çekmiş olmalıdır. Ama AKP iktidarının epeyce bir zamandan beri ülkeyi normal koşullarda yönetmediği de herkesin malumudur. Dahası bir buçuk yıldan beri de resmen ülkemiz OHAL koşullarında yönetilmektedir. Hükümetin “OHAL’i kaldırmak yerine, OHAL’i sürekli bir “hale” dönüştürmek için hazırlıklar yaptığı da biliniyor.
Öte yandan Erdoğan-AKP yönetimi, “normal koşullarda” yapılacak bir seçimi kazanamayacağını en azından 7 Haziran seçiminde görmüştür. 1 Kasım seçimini kazanması da Kürtlere yönelik operasyonlar ve savaşa dönüşen çatışmaların yarattığı ortamda, “Bize oy vermezseniz beyaz Toroslar yeniden sokaklara çıkar” tehdidi altında gerçekleşebilmiştir.
O zamandan beri de AKP kendi amaçlarına varmak için; iç ve dış politikada çatışmaya, asker ve polis güçlerini daha çok kullanmaya, AB ve ABD ile gerilimi yüksek tutmaya özen göstermiştir. Böylece Erdoğan-AKP yönetimi kendisine karşı yapılan her eleştirinin, “Türkiye’ye”, “millete”, “milli güvenliğe” saldırı olduğu propagandasına daha çok dayanak sağlayacağını düşünmektedir.
AKP Hükümetinin girdiği yol; daha çok çatışma, daha çok gerilim daha çok şehit, daha çok gazi, -cihatist bir söylemle de birleştirerek- siyasi ortamı domine etmeyi esas alan bir yoldur. Nitekim Yunanistan’a yapılan son ziyaret, “Lozan” etrafında açılan provokatif tartışma, Kudüs sorununun cihatist çizgiye çekilme gayretleri de AKP Hükümetinin dış politikada çatışmacı anlayışıyla bağlantılıdır.
BUGÜN ASIL OLAN HANGİ KOŞULLARDA SEÇİME GİDİLECEĞİDİR
Bu yüzden de önümüzdeki dönemde içeride ve dışarıda siyasi çatışma ve gerilimlerin artırılması politikası belirleyici olacaktır. Eğer; bu yüksek gerilim altında halkın önemli kesimi AKP’nin arkasına çekilirse, erken seçimin gündemden geri durmayacağı aşikardır.
Ama bütün bu girişimlere karşın AKP’nin seçimi kazanacağına dair bir durum ortaya çıkmazsa (Burada YSK üstünden yapılabilecek oyunlara girmiyoruz), “erken seçim” bir yana “zamanında bir seçim”in yapılıp yapılmayacağı bile tartışılırdır.
“Tek parti tek adam rejimi”nde katedilen mesafe Türkiye’yi böyle bir “belirsizlik” çizgisine çekmiştir.
Bu da elbette ki;
- OHAL’in kaldırılması, KHK’lerin geri çekilmesi mücadelesi,
- “Tek parti tek adam rejimi”nin inşası doğrultusunda yapılan girişimlerin püskürtülmesi,
- “Tek adam rejimine hayır” diyen güçlerin ortak bir mücadele hattında birleşmeye yönelmesiyle de bağlantılıdır.
Süreç, bu yanıyla “erken seçim” ya da “zamanında seçim”in koşullarının yanı sıra Türkiye’nin de yakın geleceğini belirleyecek bir süreçtir.
Bugün, mücadelenin seyri, seçimin erken mi zamanında mı yapılacağından çok; ülkenin “Hangi koşullarda seçime gideceği”ni belirleyecek önemdedir.
Bunu belirleyecek olan da ülkemizin demokrasi güçlerinin üstlerine düşeni ne ölçüde yerine getireceğidir.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47